gelisenbeyin.net Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Bilim ve Teknoloji > Bilim ve Teknik
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Bilimsel Gelişmeler

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
Ali_53 Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 24-Mart-2011
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 7
  Alıntı Ali_53 Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Bilimsel Gelişmeler
    Gönderim Zamanı: 24-Mart-2011 Saat 19:22
Rengârenk İpekböcekleri

Renkli ipeğin elde edilmesinde geleneksel yöntemlerin yerini alacak yeni bir yöntem geliştirildi. İpekböceği larvasının besindeki basit bir değişikliğin larvada renk değişikliğine yol açtığını söyleyen bilim insanları böylece farklı renklerde ipek elde edildiğini belirtiyorlar.

Çalışma Singapur’da bir enstitüde gerçekleştirilmiş. Araştırmacılar, tasarladıkları süreçte, ipekböceklerinin larva aşamasının son dört gününde floresan boyalar uygulanmış dutlarla beslediklerini açıklıyorlar. Boyayı yiyen ipekböcekleri bu boyanın rengine dönüyorlar. Daha sonra kozalarını ören böceklerin ürettiği ipek de yedikleri boyanın renginde oluyor.

Daha örülmeden boyanın ipeğe bütünleştirilmesinin ipek boyama sürecini daha çevre dostu yaptığına değinen araştırmacılar bu süreçte çok fazla kimyasal ve su kullanıldığını ve çok süre harcandığını hatırlatıyorlar. İstenilen renklerin yeni yöntemle elde edilmesi sağlandıkça geleneksel yöntemlerin belki de kalkabileceğini ekliyorlar.

Yöntemlerinin büyük ölçekli çiftliklerde uygulanabileceğini ve hesaplı olduğunu belirten bilim insanları boyanın besinlere eklenmesinin ipeğin yapısını değiştirmediğini yani koza örüldükten sonra hasat ve sonrasındaki işlemlerin aynen uygulanabileceğini söylüyorlar.


İpekböceğinin diyetine boya ekleyip renkli ipek elde edilmesi başka olasılıklara da öncülük etmiş görünüyor: Araştırmacılar ipekböceğinin besinlerine farklı bileşikler ekleyerek anti-bakteriyel, pıhtılaşmayı önleyici ve yanmaz özelikte ipek elde edebilmek için olasılıkları değerlendirdiklerini söylüyorlar.

Haberin görselindeki ipekböceği larvalarından ilki (A) Rodamin B floresan boyası içeren dutlarla beslenmiş ve bu larvanın ördüğü renkli koza da hemen altında. İkinci larva (B) ise normal beslenmiş ve beyaz bir koza örmüş.
Yukarı Dön
Ali_53 Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 24-Mart-2011
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 7
  Alıntı Ali_53 Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 24-Mart-2011 Saat 19:23
Yukarı Dön
Ali_53 Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 24-Mart-2011
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 7
  Alıntı Ali_53 Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 24-Mart-2011 Saat 19:24


Bezelye Kadar Kurbağa

Dünyanın en küçük kurbağalarından birisi, Microhyla nepenthicola, Borneo Adası’nın Malezya yağmur ormanları kesiminde keşfedildi. Bir yüzyıldan fazladır göz önünde olmasına karşın bu kurbağaların yeni bir tür olduğu ancak anlaşılabilmiş. Bazı müze koleksiyonlarında bile göze çarpmasına karşın Microhyla nepenthicola hep diğer türlerin genç hali sanılmış.

Malezyalı ve Alman bilim insanlarının ortak yürüttüğü çalışmada ayrı bir tür olduğu keşfedilen bu kurbağaların yetişkin erkek bireylerinin boyu 10,6-12,8 milimetre arasında değişiyor, ancak bir bezelye tanesi kadar. Bu kadar küçük bir şeyi yağmur ormanında bulmak da pek kolay değil. Görmek zor olduğundan başka bir yol bulmak gerekmiş. Bilim insanları bu kurbağaları güneş battığında başlayan şarkılarını dinleyerek takip edip incelemişler.

Microhyla nepenthicola’nın keşfini sağlayan araştırma, 18 ülkede devam eden, kayıp amfibileri bulmaya yönelik daha geniş bir projenin altında yer alıyor. On yıldan fazladır görülemeyen türlerin akıbetini öğrenmeye yönelik bu çalışmada aranan kurbağaları şu sayfada görebilirsiniz: http://www.conservation.org/campaigns/lost_frogs/Pages/search_for_lost_amphibians.aspx

Yukarı Dön
Ali_53 Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 24-Mart-2011
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 7
  Alıntı Ali_53 Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 24-Mart-2011 Saat 19:26


Uzay Oteli 2012'de Kapılarını Açıyor

Uzaydaki ilk otel olacak olan Glactic Suite Space Resort, rezervasyon almaya başladı. İlk misafirlerini 2012’de ağırlayacak olan uzay otelinde üç gece geçirebilmek için 4.4 milyon dolar ödemek gerekiyor. Yolculuk için gerekli olan eğitim Karayip Adaları’nda veriliyor ve üç ay sürüyor. 43 kişinin rezervasyon yaptığı açıklanan uzay oteli, Dünya’nın etrafını 80 dakikada dönecek, yani her 15 dakikada bir güneş doğacak. Yolcuların, ‘Pod’ adı verilen odalarda hareket edebilmesi için özel olarak tasarlanan Velcro giysilerinden giyecekleri de yapılan açıklamalar arasında.

Glactic Suite’in yöneticilerinden, uzay ve havacılık mühendisi Xavier Claramunt, uzay turizminin 15 yıl içinde normal tatil seçenekleri içinde yer alacağını düşündüğünü belirtiyor.

Başlangıçta otelin dört yolcu kapasiteli bir ‘pod’unun olması ve iki pilot astronot yardımıyla yörüngesinde hareket etmesi planlanıyor. Uzay oteli, Dünya’dan 450 kilometre yukarıdaki yörüngesinde saatte 30 bin kilometre hızla seyahat edecek. Otele ulaşmak için kullanılacak roket, Karayip Adaları’ndaki uzay limanından kalkacak ve otele varması yarım gün sürecek.

Yukarı Dön
Ali_53 Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 24-Mart-2011
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 7
  Alıntı Ali_53 Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 24-Mart-2011 Saat 19:28

yukarıdaki linkler bu konunun resmidir.

Çikolatayla Çalışan Yarış Arabası

“Çevreci motor sporları” fikri gerçek olabilir mi? Dünyanın ilk sürdürülebilir Formula 3 yarış arabasını tasarlayıp üreten araştırma grubunun başkanı Warwick Üniversitesi’nden Dr. Kerry Kirwan’a göre bu sorunun yanıtı ‘Evet’.

Keten ipliği, geri dönüştürülmüş karbon fiber ve reçine kullanılarak üretilen aracın direksiyonuysa havuç küspesinden yapılmış. Çikolata ve hayvansal yağlardan elde edilen bir tür biyo-yakıt tüketen bu yarış arabasının aksamlarını yağlamak için de bitkisel yağ kullanılıyor. Saatte 100 km hıza sadece 2,5 saniyede ulaşan bu turbo şarjlı çevre dostu aracın en yüksek hızı ise saatte 220 km.

İlk kez 17 Ekim’de, İngiltere’deki Brands Hatch yarış pistinde seyircilerin karşısına çıkacak olan aracın, yüksek performansa ve rekabet gücüne sahip arabaların da çevre dostu malzemelerle üretilebileceğini gözler önüne sermesi umut ediliyor.

Dr. Kirwan’a göre projenin arkasındaki fikir, insanlara “sürdürülebilir ve çevre dostu olmanın ne kadar çekici, eğlenceli ve hızlı olabileceğini” göstermek. Dr. Kirwan ayrıca, “İnsanların motor sporlarının kaynak ziyanı olduğuna ilişkin algısına rağmen bu projenin, gelecekte hem yarışıp hem de çevreci olunabileceğini herkese göstermeyi” hedeflediğini de sözlerine ekliyor.

Arabanın hareket halindeki videosuna (http://www.impactworld.org.uk) adresinden ulaşılabilir.
Yukarı Dön
Ali_53 Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 24-Mart-2011
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 7
  Alıntı Ali_53 Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 24-Mart-2011 Saat 19:29


Beyniniz Vücudunuzun Ne Yaptığını Bilmediğinde

Yoğun bir iş takvimiyle çalışan herkesin takdir edeceği gibi, bir şeyi yapmayı istemekle o şeyi gerçekten yapmak farklı şeylerdir. Ancak yeni bir araştırma beynimizin böylesi ayrımlar yapmadığına işaret ediyor. Araştırmacılara göre örneğin birisine el salladığınızda, elinizi sallama isteğiniz fiziksel edimin kendisine değil, elinizi hareket ettirdiğiniz duygusuna neden oluyor.

Sinirbilim beynin, deneyimleri ne şekilde işlemden geçirdiğini büyük ölçüde ortaya koysa da, istemenin kaynağı gizemini koruyor. Önceki çalışmalar istemeyi, edimde bulunmak ve edimin bilincinde olmayla da ilişkilendirilen arka paryetal korteks (beynin arkasına doğru olan bölge) ile premotor kortekse bağlıyordu, ancak her bir bölgenin işlevi ve birlikte nasıl çalıştıkları açıklığa kavuşturulamıyordu.

Fransa’nın Bron şehrindeki Centre de Neuroscience Cognitive’den sinirbilimci Angela Sirigu arka paryetal bölgesi zedelenmiş hastalarla birlikte çalışırken bu bölgenin istemli edimlerdeki işlevini merak etmeye başlamış. Sirigu hastaların belli bir hareketi ne zaman istemeye başladıklarını saptayamadıklarını, çünkü kendi istemlerini kontrol edemediklerini belirtiyor.

Sirigu, beyin ameliyatlarındaki yaygın bir uygulamadan yararlanmak için Lyon Üniversitesi’nden araştırmacılar ile Pierre Wertheimer Hastanesi’nden beyin ve sinir cerrahı Carmine Mottolese’in çalışmalarına katıldı. Beyin cerrahları beynin haritasını çıkarmak ve cerrahi müdahalede yanlışlıkların önüne geçmek için, ameliyat öncesi hazırlıklarının bir parçası olarak, lokal anesteziyle uyanık tutulan hastanın beynini elektriksel uyarımlarla faaliyete geçirirler. Mottolese yedi ayrı hastanın ameliyatı sırasında hastaların frontal, paryetal ve temporal beyin bölgelerini uyardı ve Sirigu’nun ekibiyse onlara ne hissettiklerini sordu.

Paryetal bölgenin uyarılmasıyla hastalar kollarını, bacaklarını ya da dudaklarını hareket ettirmek “istediklerini” belirttiler. Mottolese aynı bölgeyi daha yoğun bir şekilde uyardığındaysa hastalar, yapmadıkları halde, hareket ettirmek istedikleri uzuvlarını gerçekten hareket ettirdiklerini düşündüler. Diğer taraftan premotor bölgenin uyarımı hastaların hareketi gerçekten yapmalarına neden oldu, ancak bu sefer de yaptıkları hareketin hiçbir şekilde farkına varmadılar.

Sirigu, Science dergisinde de yayımlanan sonuçların, “ne yaptığımızın farkında olmak için istemliliğe gerek duyduğumuzu” gösterdiğini söylüyor. “Beynin bir edimi istemesi ile bu isteğin gerçekleştirilmesiyle neyin olacağı öngörüsü hareket deneyimimizi oluşturuyor.”

University College London’dan Patrick Haggard ise “Bence bu çalışma son derece ilginç; insanı doğamızın önemli bir yönü olan iradeyle ilgili bir sinirbilimin olabileceğini düşünmeye itiyor” diyor.

Yukarı Dön
Ali_53 Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 24-Mart-2011
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 7
  Alıntı Ali_53 Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 24-Mart-2011 Saat 19:30


İki Uydu Çarpıştı

Biri Amerikan diğeri Rus iki büyük iletişim uydusu Sibirya üzerinde çarpıştı. İki büyük enkaz bulutu oluşturan ve Uluslararası Uzay İstasyonu’nu küçük de olsa bir tehdit altına sokan çarpışmanın 10 Şubat’ta gerçekleştiği bildirildi. Çarpışma türünün ilk örneği sayılıyor.

Amerikan Uzay ve Havacılık Ajansı’nın (NASA) açıklamasında Rus iletişim uydusunun 1993’de fırlatıldığı, bir ton ağırlığında olduğu ve artık çalışmadığını sandıkları söyleniyor. Amerikan iletişim uydusununsa 1997’de fırlatılmış olan yarım tonluk bir uydu olduğu belirtiliyor. Ajansın sözcüsünün açıklamasında enkazın 435 km aşağıda seyreden Uluslararası Uzay İstasyonu ve içindeki üç astronot için oluşabilecek tehditlerin çok küçük ve kabul edilir sınırların içinde olduğu ayrıca ‘istasyonunun enkazdan kaçmak için manevra yapma yeteneğine sahip olduğu’ bilgileri yer alıyor. Çarpışmanın bu ay gerçekleşecek olan uzay mekiği Discover’ın fırlatılmasını erteletmeyeceği de yapılan açıklamalar arasında yer alıyor.

1957’den bu yana yörüngeye 6000 kadar uydu gönderildi ve NASA’ya göre bunların 3000 kadarı hala çalışıyor. Yörüngede daha önce dört tane ‘küçük’ çarpışmanın (kullanılıp bitmiş roket parçalarıyla ya da küçük uydularla) gerçekleşmiş. Bu hafta gerçekleşen çarpışma büyüklüğüyle ve iki sağlam uydu arasında gerçekleşmiş olmasıyla türünün ilk örneği. Enkazdan geriye kalan parçaların yüzlerce olacağı sanılıyor.

Yörünge enkazlar üzerine uzmanlaşmış olan Nicholas Johnson ‘Enkaz en çok kendisinden yukarıda seyreden Hubble Uzay Teleskopu’nu ve dünya gözlem uydularını tehdit edecek’ diyor. Bu yılın başında yörüngede kabaca 17 000 insan yapımı enkaz parçası olduğunu not eden Johnson bunların en küçüğünün 10 cm boyunda olduğunu söylüyor. Bu çöplerin çoğu eski uyduların parçalanmasından kaynaklanıyor. Yörüngedeki bu parçalar en çok uzay mekiği uçuşlarını tehdit ediyor.
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 24-Mart-2011 Saat 19:49
Harika paylaşımlar bilim meraklıları özenle okuyacaktır. Paylaşımlarının devamını bekleriz.

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz