gelisenbeyin.net Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Forum > Haberler
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Gerçekten Sorgulayan Bir Gençlik İstiyor Muyuz?

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Gerçekten Sorgulayan Bir Gençlik İstiyor Muyuz?
    Gönderim Zamanı: 02-Ağustos-2012 Saat 12:40
Gerçekten Sorgulayan Bir Gençlik İstiyor Muyuz?

Kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen ve eğitim sistemimizin yeniden tasarlandığı bu günlerde 12 yıllık sistemle ilgili çok şeyler konuşuldu ve konuşulmakta. Eğitim adına tüm paydaşlar, yeni eğitim sistemi hakkındaki görüş ve önerilerini her platformda dile getirmekte. Karar vericilerin konuyla ilgili değerlendirmeleri ilgi ile takip edilmekte, ülke olarak hep birlikte önümüzdeki süreçte bizleri nelerin beklediğini anlamaya ve algılamaya çalışmaktayız.

Geçen Haziran ayının sonunda, üzerinde konuştuğumuz sistemin en önemli ayağı olan ve 2012-2013 Eğitim Öğretim Yılında 1. ve 5. sınıflarda uygulamaya konulacak olan ilkokul ve ortaokul haftalık ders çizelgesinin sessiz sedasız hazırlanarak kabul edilişine tanık olduk. Bu çizelgelerin hazırlanış sürecinden bihaber, getirdiği değişiklikleri hemen tartışmaya başladık.

Haklı olarak herkes kendi penceresinden haftalık ders çizelgesini değerlendirdi. Okul idarecileri artan haftalık ders saatlerini gün içinde nasıl uygulayabileceğini düşündü, öğretmenler artan veya azalan ders yüklerini dikkate alarak norm kadrolarının durumunu tartıştı, adını öğrendikleri ama programının nasıl olduğunu bilmedikleri dersleri merak etti. Veliler seçmeli ders havuzunda yer alan dersleri nasıl seçe(meye)bileceklerini(!), süreçte kendilerini ve çocuklarını nelerin beklediğini öğrenmeye çalıştı.

Kısacası eğitimin tüm paydaşları umutla Eylül ayına kadar tüm belirsizliğin giderilmesini beklemekte…

Tüm bunlar yaşanırken; TTK’nın 25 Haziran 2012 tarih ve 69 sayılı kararı ile kabul edilen “İlköğretim Kurumları (İlkokul ve Ortaokul) Haftalık Ders Çizelgesi”nde yapılan bir değişiklik gözden kaçtı ve yeterince tartışılmadı. Kısacası mevcut çizelgede 6, 7 ve 8. sınıflarda haftada 2 saat uygulanan teknoloji ve tasarım dersi yeni çizelgede artık yalnızca 7 ve 8. sınıflarda okutulacak. Bu kararla teknoloji ve tasarım dersinin sınıf seviyelerindeki toplam ders saati süresi 1/3 oranında azaltılmış oldu.

Yapılan bir değişiklik, dersin öğretmenleri hariç büyük bir kitle tarafından göz ardı edildi. Ders öğretmenlerinin bu haklı duruşu, norm kadro kaygısı olarak sığ bir aralıkta duygusal bir tepki olarak görüldü veya görülmek istendi(!)…

Bu değişiklikle ülke olarak nelerden vazgeçtik?

Teknoloji ve Tasarım Dersi…

Bu dersin eğitim sistemimize girişi çok eski değil. 2003 yılında eğitimde reform adı altında başlatılan çalışmaların sonucunda sisteme kazandırılmış ve 2006-2007 yılından itibaren ilköğretim 6-8. sınıflarında uygulanmakta. Son yıllarda en çok duyduğumuz yapılandırmacı öğrenme yaklaşımının tüm detaylarının işe koşulduğu bir anlayışla geliştirilmiş, sistemdeki en iyi örnek…

Ayrıca bu dersin programının hazırlanmasında TUBİTAK ve TPE kurumsal olarak katkı sağlamış, ODTÜ, Bilkent, Hacettepe ve Gazi Üniversitesinin öğretim üyeleri ile İnovasyon Derneği değerli görüş ve önerilerini sunmuşlardır.

Bu dersle öğrencilerin; “kendisinin ve toplumun yarınını daha yaşanabilir hâle getirmek için sorunların farkına varan, çözümler üreten, yaratıcı ve hayal gücü gelişmiş, düşüncelerini kurgulayan ve ifade eden, öğrenmeyi öğrenen, sorgulayan, girişimci, değişim ve gelişime açık, sorumluluk bilinci gelişmiş bireyler” olarak yetiştirilmesi amaçlanmakta.

Böylece içinde yaşadığımız bilgi çağının bireylerde olmasını beklediği; “hayal kurma, sorgulama, yaratıcı düşünme, eleştirel düşünme, akıl yürütme” gibi üst düzey zihinsel becerilerin geliştirilmesi de hedeflenmekte.

Bu dersin öğretim programına bakıldığında; öğretme kaygısından çok eğitme kaygısının olduğu görülmekte, bu nedenle özel bir konunun öğretimi yer verilmemiş. Daha çok öğrencilerin diğer derslerde öğrendikleri bilgi ve kavramları yaratıcı süreçlerden geçirerek bireysel ve toplumsal beklenti, ilgi ve ihtiyaçların karşılandığı çözümlere dönüştürmesi, bu amaçla; yaşamı gözlemlemesi, sorun ve ihtiyaçları belirlemesi, çözüm önerileri geliştirmesi, uygulaması ve ulaştığı sonuçları kaydederek yeni bilgi ve beceriler edinmesi, sonuçlarını paylaşması, bireysel beklenti, ilgi ve ihtiyaçlara göre farklı tasarımları ortaya çıkarması beklenilmiş.

Avrupa Komisyonunun "hayal et, oluştur, yenilik kat" sloganı ile 2009 yılını “Avrupa İnovasyon” yılı olarak ilan etmiş, ülke olarak biz ise bundan tam üç sene önce, 2006 yılında inovasyon kavramını, inovatif düşünme becerini geliştirmeye dönük etkinlikleri eğitim sistemine bu dersle entegre etmişsiz. Bunu kimler biliyor?

Eğitimde en önemli itici gücün motivasyon olduğu gerçeği ile konuyu değerlendirdiğimizde, bu dersle ortaya konulan performansa baktığımızda çok etkileyici bir sonuçla karşılaşmak mümkün.

Dersi ve felsefesini anlamış, katıldığı eğitimlerle meslekî açıdan kendini geliştirmiş, insan hayatını daha yaşanabilir kılmak için yaşama farklı gözle bakabilen, teknolojik gelişmenin temelinde gereksinimin yanında merak ve hayalin de etkili olduğunu bilen, inceleyen, araştıran, sorgulayan, paylaşan, sorun ve gereksinimlere yukarıdan bakarak çözüm adına “mümkün ama zor” ifadesi yerine “zor ama mümkün” diyebilen, kısacası bu amaçla hayatı sınıfa taşıyan eğitim koçu öğretmenlerin elinde her öğrenci, kendini, yeteneklerini keşfetmiş, düşüncelerini kurgulamış, görünür kılmış ve bunu çevresiyle paylaşarak öz güven kazanmış, inovatif düşüncelerini ekonomik değere dönüştürme adına fikri mülkiyetin önemini, patent kavramını içselleştirmişler.

Bu dersle öğrenciler; inovasyon kavramıyla tanışmış, inovasyon yapmış, milyonlarca eve fikri mülkiyet kavramı girmiş. Bu toprakların yetiştirdiği otomasyon sistemlerinin atası sayılan Cezeri’yi ve diğer bilim insanlarının tanımış. Kullandıkları mal ve hizmetlere farklı açıdan bakabilmek için “tasarım ve buluş hikâyelerini” tartışmışlar. Kısacası hayatın akışında fark etmedikleri çok farklı detayları görerek sorgular olmuşlar. Her yıl düzenlenen “Şimdi Düşünme Zamanı Sergisi” ile çalışmalarını ulusal düzeyde paylaşma fırsatı bulmuşlar. TPE’nin internet sitesinde yayınlanan yaratıcı fikirleri ile iş dünyasının, AR-GE’lerin dikkatini çekmişler. Kısacası bu çocuklar yaşadıkları bu ülke için, sorunun değil çözümün bir parçası olmak adına taşın altına ellerini koymuşlar. Tüm samimiyetleri ile fikirlerini beyan etmişler, hayallerini bizim önümüze sermişler…

Tabi bu süreçte olumsuz birçok uygulamayı da görmek mümkün, tüm derslerde olduğu gibi bu derste öğrenciden, öğretmenden, veliden, idareciden kaynaklanan sıkıntılar yaşanmış ve yaşanmakta. Bir hususun altını çizmekte fayda var. Teknoloji tasarım dersinde her öğrenci kendini aşmakla mükellef, yarışma kaygısı yok, bireysel bir süreç gelişimi söz konusu. Çünkü bu derste her çocuk özeldir, biriciktir. Bu anlayan algılayan eğitim koçu öğretmenlere ihtiyaç var...

Tam bu noktada Sayın Millî Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER’in yeni eğitim sistemi ile ilgili açıklamalarıntırlıyoruz. Sayın bakan; eğitim programlarının, toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaç ve beklentilerinden bahsediyor ve eğitim sistemimizin belirli kalıplardan uzak, bireyi merkeze alan, onun ilgi ve ihtiyaçlarını ortaya çıkarmasını desteklemesi gerektiğini belirtiyor ve diyor ki; “Eğer girişimci bireylere sahip değilseniz, rekabetçi bir toplum olma imkânınız olmayacak. O yüzden Türkiye'de girişimci bireyleri yetiştirecek, yenilik yapmaya cesaret edecek, güveni yüksek bir nesle ihtiyacımız var. Bunu başarmak için de gerekli değişiklikleri yapmaya çalışıyoruz. Dünya farklı yerlere gidiyor göremezsek geri kalırız.”

Çok doğru bir tespit…

Ardından Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL 07.12.2011’de Türkiye İnovasyon Konferansındaki konuşmasında; “kalkınma ve gelişmeyi tetikleyen temel dürtü ‘yeniliktir’, inovasyondur. Diğer bir deyişle, ülkeler arasındaki medeniyet yarışını belirleyen de, tarihin akışını hızlandıran da, inovasyon ve teknolojik değişmedir. Eğitim sistemimiz aracılığıyla bilim, teknoloji ve yenilik konusunda ciddi bir farkındalık programına işlerlik kazandırmalıyız.” diyor.

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat ERGÜN’nün “Çocuklarımızın, bizim onlara öğrettiklerimizi, öğrenme becerilerini olduğu kadar, merak etme, sorgulama ve araştırma becerilerini de geliştirmeliyiz. Bilginin ürünlere dönüşmesini, ticarileşmesini temin etmek gerekiyor.” beyanı ile TÜBİTAK Başkanı Sayın Prof. Dr. Yücel Altunbaşak’ın “Türkiye'nin ulusal hedeflerine ulaşması için girişimcilik ruhuna sahip, inovasyonun genlerine işlemiş öğrenciler yetiştirmelidir.” tespiti ülkemizin eğitim adına ortaya koyduğu hedeflere projeksiyon tutması adına çok önemli açıklamalar.

Bütün bu değerlendirmelere katılmamak ne mümkün!

Mevcut gelişmeler ışığında mevcut durum değerlendirildiğinde; herhangi bir sorunun çözümünü değil, tüm sorunların çözümü için genel bir metot öğrenen, disiplinler arası bir yaklaşımla diğer derslerde öğrendiği bilgileri yaşamında var olan bir sorunun çözümünde işe koşan ve onu kullanan, gelecek adına kendi kurgular yapan, paylaşan, hâlâ kimsenin göremediğini gören, kimsenin düşünemediğini düşünen ve kimsenin cesaret edemediğini cesaretle yapabilen insanlar var olduğu gerçeği ile tüm hayallerini bize sunan bu çocuklara, aldığımız kararlarla hangi fırsatları sunuyoruz veya onların elinden hangi fırsatları alıyoruz?

Disiplinler arası bir yaklaşımla tüm dünyada olduğu gibi genel eğitimin her kademesinde olması gereken dersi kaldırarak ülke olarak tüm kurum ve kuruluşlarımızla aynı hedefe odaklandığımız 2023 Türkiye’sinde yaşayan bireylere “Sorun çözme, ekip çalışmasına yatkınlık, yaratıcı ve yenilikçi, bilimsel düşünme, pazarlama ( Etkili iletişim), esneklik, hızlı değişime ayak uydurma, girişimci, tasarımcı, özgün düşünme, fikri mülkiyete önem ( Etik)” nasıl kazandırcağız? İçerik verme kaygısından kurtulması mümkün olmayan diğer derslerle mi? Yoksa içeriğini çocuğun kendisinin belirlediği, hayatın sınıfa taşındığı ve tartışıldığı teknoloji ve tasarım dersi ile mi?

“Aslında herkesin kafasına takılan bir sorunu vardır. Bazıları bu sorunları kendisi çözer, Bazıları ise başkalarının çözmesini bekler” sloganı ile var olmaya çalışan “mümkün ama zor” ifadesi yerine “zor ama mümkün” diyebilen bireylerin sayısını arttırmayı hedefleyen, “UNESCO SCIENCE REPORT 2010 TURKİYE” raporunda iyi ülke örneği adına bizzat ismine yer verilen bu dersi kaldırarak Milli Eğitim Bakanlığı yoksa 2023 Türkiye’sinde soran, sorgulayan, hayal kuran, yaratıcı çözümler üreten, eleştirel düşünebilen bir gençlik istemiyor mu?

Musa ÖZEN

Aktif Eğitimciler Sendikası

Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri
Kaynak:http://www.aktifsen.org/web/sayfa.php?sayfa=4&id=3495

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz