gelisenbeyin.net Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Düşünme Zamanı > Kişisel Gelişim
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Sevgi Akcan

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Sevgi Akcan
    Gönderim Zamanı: 27-Nisan-2011 Saat 11:18
Sevgi Akcan, Rize’nin Ardeşen ilçesinde doğdu. Zonguldak’ta başladığı ilköğrenimini ve ortaokulu Ardeşen’de tamamladı. Kars Kız İlköğretmen Okulunu bitirdi. Rize’nin çeşitli ilçe köylerinde ilkokul öğretmenliği yaptı. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Yönetimi Teftişi Planlaması Ekonomisi Ana Bilim Dalını bitirerek İstanbul İlköğretim Müfettişliğine atandı, bir süre Gaziantep’te bu görevini sürdürdü.
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde, aynı dalda Yüksek Lisans derecesini aldı. Halen İstanbul’da Eğitim Müfettişi olarak çalışmaktadır.



TARİHE VİRGÜL KOYMAK

      Yaşam, zamanda akıp giden bir su… Bireyse bu suyun önünde kendince bir set… Hüzünler, düş kırıklıkları, sevinçler, umutlar, sorular, yanıtlar… Yaşamın taşıdıkları birikir burada mevsimler boyu. Deneyimler harmanlanır, mayalanır, kabarır; sığmaz olur bireyin bedenine, zihnine, ruhuna. Bu birikim gün gelir yıkar setleri, taşar; imgeye, resme, söze dönüşür. Söz bazen bir vicdana dokunur sarsar; bazen de tutsak bir zihnin kilidine maymuncuk olur...

      Söz sevgiyi, neşeyi, dostluğu çoğaltmak; acıyı, hüznü paylaşmak ve azaltmaktır… Zulmün, haksızlığın, şiddetin insanlık dışılığını haykırmaktır. İnsani sorumluluğumuzu yerine getirerek ruhumuzdaki yükü indirmek ve belki soluklanmaktır. İnsanın yalnızlığını yenmek, kader dediğimiz göz bağını çözmek, körebe oyununda sobelemek belki…. Söz; zamanın bir noktasında yaşama tanıklık edip, tarihe bir virgül koymaktır belki…

                                                                     Sevgi AKCAN

Kitapları

ÇOBAN AYHAN


            Bu Öyküde, Sorumlulukların Büyüttüğü Bir Çocuğun, Tüm Zorluklara Karşın Vazgeçmediği Düşlerini; Onun Yaşama Sevincini, Sorunların Köreltemediği Doğa Ve İnsan Sevgisini; Her Şeyden Öte Güvenmeyi Ve Güvenilir Olabilmeyi Kendine İlke Edinen, Sevgi Ve Umut Dolu Bir Yaşam Kahramanını Bulacaksınız…

DOĞKAR (Doğanın Kardeşleri)

Bu kitapta, doğanın feryadına tanıklık eden bir kız öğrencinin yaşadıklarını izlerken, ona karşı ilk gençlik duygularını yaşayan genç bir öğrencinin seslendirilmemiş sevgisini bulacaksınız…

Bir solukta okumanız umuduyla, sevgiler…

Web Adresi: http://sevgiakcan.com.tr
                                                                                              Sevgi AKCAN

Not: Bu Sitede yayınlanan tüm içerik hukuksal ve yasal koruma altında olup tüm hakları saklıdır.Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek koşuluyla kullanılabilir.İzinsiz kullanılamaz, çoğaltılamaz.

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 27-Nisan-2011 Saat 11:20
SEVİYE BELİRLEME SINAVLARI’


Her birey; ilgi ve yetenekleri doğrultusunda başarılı olabileceği, özgün ürünler ortaya çıkarıp geliştirebileceği potansiyele sahiptir. Bu durum onun, ‘ düşünebilen varlık’ oluşunun bir sonucudur.

Eğitim düşünürlerinin, ’her çocuk bir dâhi adayıdır…’ biçimindeki nitelemeleri, bireyin doğuştan yaratma, üretme gücüyle donatıldığı gerçeğinin altını çizmektedir.

Esas üzerinde durulması gereken nokta; işte bu yaratma, üretme gücünün; yine eğitim düşünürlerinin belirttiği gibi, ‘…okullardaki eğitim-öğretim yoluyla köreltilmemesidir!..’

Bu yüzden, ‘Seviye Belirleme Sınavları’ ya da her ne ad altında olursa olsun, bireyin kendi potansiyelini tanıyıp, onu en üst düzeyde geliştirmesini engelleyen tüm unsurların sorgulanması gereklidir.

Böyle bir sorgulama, ülkemizin insan kaynağına sahip çıkmakla eşdeğer bir yaklaşım olacaktır. Bağlı olarak bu sorgulama; Atatürk’ün işaret ettiği, ‘…Çağdaş uygarlığın da üzerine çıkmak…’ hedefinin gerçekleşmesinin ve gelişmiş ülkelerin üzerinde varlık gösterebilmemizin de ön koşuludur.

Bu yaklaşımla bakıldığında sekiz yıllık temel eğitimi kapsayan ilköğretim; zihinsel, duygusal, sosyal, psikolojik ve fiziksel yönlerden bireyin bir bütün olarak gelişmesini amaçlar. Bu işleviyle, ‘Bireyi hayata hazırlamak…’ ilköğretimin varlık nedenini oluşturmaktadır denilebilir.

Oysa, ‘Seviye Belirleme Sınavları’, ilköğretimin yukarıda sayılan varlık nedenlerini sekteye uğratmakta; ilköğretimin sınava hazırlayan bir kurum olarak algılanmasını pekiştirmektedir.

Üst öğrenim için akademik bakımdan hazırlanma zorunluluğu ile birlikte, bireyin sırtına yüklenen sınav kaygısı; onu akranlarından, sosyal yaşamdan, fiziksel hareketlerden mahrum bırakmakta; böylece birey, çocuk yaşta stresi tanımakta, sosyal ve ruhsal bakımdan uyumsuzluklar yaşayabilmektedir.

Söz konusu sınavlar, öğrencinin kendi potansiyelini fark edip onu performansa dönüştürmesini ve becerilerini geliştirmesini engellemekte; bağlı olarak, öğretimde kavramaya dayalı niteliksel öğrenme yerine; sınavda çıkabilecek soruların yanıtlanması amacıyla, bilgi ezberleme yaklaşımı ağırlık kazanmaktadır.

Sınavlara endeksli bu eğitim-öğretim anlayışı, öğretmenin başarısını, üst öğrenime kazandırdığı öğrenci sayısıyla ölçmektedir. Oldukça yaygınlık kazanan bu anlayış, öğretmeni sınıfındaki varlık nedeninden uzaklaştırmakta; onu, sınavda çıkabilecek soruların, kısa yoldan çözüm tekniklerini öğrenciye aktaran bilirkişiye dönüştürmektedir.

Bu haliyle öğretmen, öğrenci aracılığıyla sınav maratonunu koşmak ve ipi göğüslemek zorunda olan kişi konumuna düşmektedir. Bu zorunluluk, öğretmen-öğrenci arasındaki iletişimin niteliğini de belirlemekte; böylece, çözülen testlerde ortaya çıkan eksiklikler, eksiklikleri bilgi düzeyinde telafi etme yöntem ve önerileri, öğretmen-öğrenci arasındaki iletişimin odağını oluşturur hale gelmektedir..

Bu durumda ilişkinin merkezindeki öğrenci, sınavla ilgili yönergeleri uygulama sorumluluğunun altında ezilmekte olan mağdur konumundadır.

Halbuki yukarıda belirtildiği üzere ilköğretim, bireyin çok yönlü gelişmesini sağlayacak ortam ve olanakları oluşturmak ve bu yolla bireyi hayata hazırlamak için var olan bir örgüttür. Sekiz yıllık süreç, bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olmalıdır. Buradan hareketle birey, biricik varlığıyla yaşamı kucaklaması, yaşamın içinde olması gereken varlık; okul ise, toplumun küçük bir modeli olarak, bireye söz konusu yaşamı sunması gereken örgüttür.

Oysa, Seviye Belirleme Sınavlarıyla öğrencinin biricik varlığı dışlanmakta; potansiyelini tanıması engellenmekte, kendini geliştirmesi mümkün olmamaktadır.

Ayrıca, sürekli olarak başkalarıyla yarışmak zorunda kalan bireyin kıskançlık duyguları gelişmekte, değer taktir duygusu zayıflamakta ya da hiç oluşmamaktadır…

Orta ve uzun vadeli bakıldığında, bu durumun bireyin kişiliğini, aileyi ve bağlı olarak toplumsal şahsiyeti olumsuz etkileyeceği söylenebilir.

Ord. Prof Cahit Arf’ın belirttiği gibi, elbette bir değerlendirme olmalıdır ama, değerlendirmenin aracı sınav olmamalıdır.

Bu görüşten hareketle, bireyin tüm derslerden başarılı olması koşuluyla değerlendirmeye (sınav aracılığıyla) alınmasından vaz geçilebilir.

Bireyin, ilgi ve yeteneği çerçevesinde kendini geliştirebileceği alanda, sorumlu kılınabileceği bir yapı geliştirilebilir. Böylece, onun, tüm öğretim programlarını başarma yünündeki zorunluluğu sırtından indirilebilir…

Diğer alanlar (ders programları), başarısızlığının söz konusu olmayacağı, güncel yaşamında kendine destek olacak ve kültürel gelişimine katkı sağlayacak alanlar olarak adlandırılabilir.

Başarının değerlendirilmesinde; bireyin ilgi ve yeteneği doğrultusunda seçtiği program çerçevesinde ortaya koyduğu ürünler esas alınabilir…

Böyle bir yaklaşımla, ortaöğretime geçişte öğretmenler kurullarının, objektif ölçütlerle belirleyici rol üstlenebilecekleri söylenebilir…

Sınav sistemine karşıt olan böyle bir yapıda ancak, her yönüyle nitelikli, yetişmiş insan kaynağından söz edilebilir ve onun üretim gücünden en üst düzeyde yararlanılabilmesi mümkün olabilir.

Bilginin akıl almaz bir hızla üretildiği ve teknolojiye dönüştürüldüğü bu çağda; her yönüyle nitelikli, yetişmiş insan kaynağı; dün olduğu gibi bugün de ülkemizin ihtiyaç duyduğu vaz geçilmez unsur değil midir?..16.05.2010



                                                                                            Sevgi AKCAN

                                                                                 (Yay. Yer: 08 Haber Gazatesi ANKARA)

                                                                                                                

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
sakız Açılır Kutu Gör
Vip Üye
Vip Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 29-Nisan-2007
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 271
  Alıntı sakız Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 02-Haziran-2011 Saat 16:51
Çok başarılı bir yazar, yazılarını ve kitaplarını severek takip etmekteyim. Teşekkürler gelisenbeyin...
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz