Atatürk'ün Bilime Verdiği Önem |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
gelisenbeyin
Yönetici gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006 Konum: Istanbul Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 4737 |
Alıntı Cevapla
Konu: Atatürk'ün Bilime Verdiği Önem Gönderim Zamanı: 03-Ekim-2011 Saat 22:39 |
Atatürk'ün Bilime Verdiği Önem
Atatürk'ün önem verdiği ve savunduğu kavramların dinimizle olan uyumunu hemen her alanda görmek mümkündür. Atatürk'ün bilim konusundaki yaklaşımı bunun bir başka örneğidir. Atatürk, "İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur"derken 21, aslında Peygamberimiz (sav)'in asırlar öncesinde söylediği "ilim Çin'de bile olsa alınız" buyruğuyla tamamen paralel bir prensip ortaya koymuştur. Atatürk, dünya çapında yabancı bilim adamlarının katıldığı milletlerarası toplantılara katılırdı. Yukarıda bu şahsiyetlerle bir sohbet sırasında görülüyor. Karşısındaki hanım, manevi kızlarından Prof. Dr. Afet İnan, yanındaki de onun hocası İsviçreli Tarih Profesörü Eugene Piccard'dır. İslam'da bilime verilen önem Kuran'da açıkça belirtilmektedir. Kuran ayetlerinde Allah; insanları düşünmeye, incelemeye ve araştırmaya çağırır. Bir ayette şöyle buyrulur: Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164) Gerek gökyüzü, gerek yeryüzü, gerekse bu ikisi arasında yaşayan canlılara baktığımızda her birinin kendilerini var eden Yaratıcı'nın varlığını tasdik ettiğini görürüz. Evreni ve içindeki tüm varlıkları incelemenin ve Allah'ın yaratmasındaki sanatı keşfedip insanlığa açıklamanın yolu "bilim"dir. Dolayısıyla İslam Dini, bilimi Allah'ın yaratışındaki detaylara ulaşmada bir yol olarak benimser ve bu nedenle bilimi teşvik eder. Atatürk'ün bilime verdiği önem, bu manada anlaşılmalıdır. ATATÜRK'ÜN BİLİM VE TEKNİK ANLAYIŞI Atatürk’ün eğitime verdiği önem yanında asıl dikkati çeken özellik, eğitimin ekonomik kalkınmaya olan olumlu ve vazgeçilmez etkisini ısrarla belirtmesidir. Alt yapı ve eğitimin ekonomik kalkınmadaki temel rolleri için halkın da özlem ve isteğini katarak şöyle der: "Halk ve köylüler, beni her yerde şu iki sözle uyardılar: Yol ve okul." (1924). Az gelişmiş ülkeleri niteleyen temel göstergelerden biri de eğitim eksikliği ve okuma-yazma bilenlerin toplam nüfustaki oranının düşüklüğüdür. Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerde bu oranın yükseldiği, hatta yüzde yüze vardığı görülmektedir. Ekonomik kalkınma ile eğitim arasındaki ilişki açık ve kesindir. Kendi yüksek kişiliğinin uyandıracağı etkiyi düşünerek, çevresindekilere, eğitime verdiği önemi göstermek için, kişisel bir özlem biçiminde zaman zaman şunları söyler: "Eğer Cumhurbaşkanı olmasam, Millî Eğitim Bakanı almak isterdim." Eğitimden beklenen nedir? "Eğitimdir ki bir ulusu ya özgür, bağımsız, onurlu, yüksek bir topluluk biçiminde yaşatır ya da bir ulusu tutsaklık ve yoksulluğa götürür." Çünkü: "Eğitimde hızla yüksek bir düzeye çıkacak bir ulusun yaşam savaşımında maddi ve manevi bütün güçlerinin artacağı kesindir." (1928). Ulusun kalkınmasında bu denli önem taşıyan eğitimin temel nitelikleri nasıl olmalıdır? Eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak gerekir. Bir ulusun gerçek kurtuluşu ancak bu yolla olur. Bu zaferin sağlanması için hepimizin tek can ve tek düşünce olarak özlü bir program üzerinde çalışması gerekir. Bence bu programın özlü noktaları ikidir: 1. Sosyal hayatımızın gereksinmesine uygun olması, 2. Yüzyılın gereklerine uyması (1922). Bu ilkelerin daima canlı tutulmasını isteyen ve bunun, üniversitelerin ve yüksek okulların başlıca görevleri olduğunu belirten Atatürk, yukarıda belirtilen ve iki ana temel noktaya dayandırdığı eğitimin yöntem ve içeriğini da açıklar: Bir yandan bilgisizliği ortadan kaldırmaya uğraşırken bir yandan da ülke çocuğunu toplumsal ve iktisadi yaşamda eylemli biçimde etkili ve verimli kılabilmek için zorunlu olan ilk bilgileri uygulamalı bir biçimde vermek yolu, eğitimimizin temelini oluşturmalıdır. Ortaöğretimde de eğitim ve öğretim yolunun çalışmalı ve uygulamalı olması kesin bir koşuldur. Kadınlarımızın da benzer öğretim derecesinden geçerek yetişmelerine önem verilecektir (1922) . Eğitimin uygulamalı olması ve eğitim gören kız ve erkeklerin beceri sahibi kılınması daima ön plandadır: Erkek ve kız çocuklarımızın aynı biçimde bütün öğretim derecelerindeki eğitim ve öğretimlerinin çalışmalı olması önemlidir. Ülke evladı, her öğretim derecesinde ekonomik hayatta etken, etkili ve başarılı olacak biçimde donatılmalıdır (1924). Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir. Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. Kaynaklar: http://www.tsk.mil.tr/anitkabir/atasoz.htm http://www.kultur.gov.tr http://www.gelisenbeyin.net/ataturkun-bilim-teknik-anlayisi.html |
|
gelisenbeyin
Yönetici gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006 Konum: Istanbul Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 4737 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 03-Ekim-2011 Saat 22:40 |
ATATÜRKÜN AKILCILIĞA VE BİLİME VERDİĞİ ÖNEM
Akılcılık,insanın aklı ile gerçekleri anlama yeteneğidir. Atatürkçülüğün en önemli özelliği,akılcı ve bilimci bir davranışı ve düşünceyi yansıtmasıdır. Akılcılık,insanların doğru karara varması,bilimsel davranış göstermesi ve başarılı uygulamalar yapabilmesi için sağlam fikirlere sahip olmalarını ister.Çünkü akılcılık bireye sorumluluk verir.Sorumluluğun bilincinde olan birey de ülkesine ve milletine daha yararlıolur.Akılcılık,milli birlik ve beraberliğin sağlanmasında da önemli bir etkendir. Türk milletini geri bırakan başlıca sebep,cumhuriyet devrine kadar bilim ve teknolojinin kullanılmamış olmasıdır. Bilimin insan yaşamındaki yeri ve önemi çok büyüktür.Çünkü bilim,doğruluğu denenmiş,başarılı iş yapma teknikleridir.Bilim ve teknoloji,yapacağımız her işte bize doğru yolu ve tekniği gösterir. Onun için Atatürkçülük,hayatta bilim ve tekniğin uygulanmasını öngörür.AtatürkHayatta en hakiki mürşit ilimdir.özdeyişi ile milletimize gideceği yolu gösterirken dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından,ilerlemesinden ve teknolojiden yararlanılmasını istemiştir.Bu düşüncesini bilerek her yerde tekrarlamıştır. Bilim ve teknik her an çağdaş uygarlığa göre değişebilir.Bize düşen görev yeni buluşlar ortaya çıkınca onları benimseyip yaşama uygulamaktır.Bunun için bilim ve teknolojideki değişiklikleri, yenilikleri sürekli izlemek gerekir. Bilim adamlarımız,izledikleri yeni bilimsel ve teknolojik olduğu gibi kabul etmekle yetinmeyip kendileri de araştırmalar ve incelemeler yaparak daha ileriye gitmeye çalışmalıdır. Böylece milletimiz bilim ve teknolojinin ışığında daima ilerleyecek ve medeni milletler seviyesinde yarışacaktır. Atatürk bilime olan inancını şu sözleriyle belirtmiştir: Bizim akıl,mantık,zeka ile hareket etme bizim özelliğimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin belgesidir.Bundan sonra pek önemli zaferlere kavuşacağız;fakat bu zafer,süngü zaferleri değil,bilim ve teknik zaferleri olacaktır.Dünyada her şey için uygarlık için,başarı için en geçekçi yol gösterici ilimdir,fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir,cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. |
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |