Bilim ve Teknoloji Haftası |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla
Konu: Bilim ve Teknoloji Haftası Gönderim Zamanı: 06-Mart-2011 Saat 12:00 |
TEKNOLOJİNİN İNSAN HAYATINA ETKİLERİ
Teknolojinin oluşturulması ve kullanılması insan yaşamına olumlu ve olumsuz birçok etkiler yapmıştır. İnsanın kendini tanıma yolunda dur durak bilmeyen çabaları ile birçok keşif ve icatlar gerçekleşmiştir. Elde edilen bu değerler ilk aşamada lâboratuar ortamında kullanılırken daha sonra günlük hayatın da parçası olmuştur. Bu teknolojik gelişim tarih boyunca yaşanılan ölçekleri sürekli büyütmüştür. Bunlar insanlığın gelişimi için yararlı olmakla beraber bir kısmı da zarar anlamında kullanım bulmuşlardır. Teknolojik gelişmelerle yaşam koşulları gittikçe iyileşirken diğer taraftan da dengeler değişmeye başlamıştır. Örneğin, insanlar küçük topluluklar halinde yaşarlarken, kullandıkları basit silâhlarla ancak yerel boyutta kalan savaşlar yapabiliyorlardı. Bu savaşlarda da kayıplar az oluyordu. Teknoloji ile birlikte bölgesel ve hatta tüm dünyayı saran boyuta geldiler. Nükleer başlıkla yüklenmiş füzeler, bunlara enerji sağlayan atom santralleri, füzelere kumanda olanağı tanıyan radyo frekansı, lazer kontrol devreleri, bilgisayar kontrollü savaş sistemleri ve buna benzerleri ile artık savaşlarda yüzlerle ölçülen kayıplar milyonlarla ölçülmeye başlanmıştır. MÖ 5000 yılında saatte 2 - 3 kilometre hızla gidebilen kızaklarla taşımacılık yapılmaktaydı. 20. yüzyılda jet motorunun yapılması ile saatte 1000 km’lik hızın üzerine çıkılmıştır. Teknolojinin gelişmesi ile doğadan ve dünya nimetlerinden daha çok yararlanılmış, ancak denetlenemeyen denge değişiklikleri sonucu aynı oranda da kirlilik ön plâna çıkmaya başlamıştır. Yani doğal gelişim hızının aşılması ile doğal denge bozulmuş ve yaratılan atıkların kendi kendini temizleyemediği, mutlaka insan müdahalesinin gerektiği bir yapı oluşmuştur. Ekolojik denge kontrol dışı bir şekilde bozulmaya başlamıştır. Belirtildiği gibi Rönesans’la birlikte insanların aya kadar gidebilmesini sağlayan bir süreç başlamıştır. Bu sürecin, teknolojinin kötü ve kötüye kullanımları sonucu içinde yaşadığımız dönemde Hiroşima ve Çernobil'e de vardığı düşünülmektedir. Teknolojik gelişme, çıkrık makinesi ile beraber işsizliğe, ilâçlarla beraber yeni hastalıklara, tarımın modernleşmesi ile beraber toprağın fakirleşmesine, çamaşır - bulaşık makinesi, buzdolabı gibi yaşamı kolaylaştıran cihazlarla beraber çevre kirliliği ve endüstriyel atıkların oluşmasına yol açmıştır. Teknolojik ilerleme sonucu doğal bir dünya ve yaşamdan, yapay bir yaşama ve sanal bir dünyaya geçiş olmaya başlanmıştır. Endüstri devrimi ile bilimin tüm alanlarındaki gelişmeler de ivmelenmiştir. Canlı varlıkların denizlerden karalara, sürünmekten ayağa kalkışa geçirdiği evrim, yazının bulunuşundan endüstri devrimine kadar geçen süredeki gelişmeler ile son yüzyıldaki, hatta 1950 yılında elektronik ve bilgisayar teknolojisinde transistorun bulunmasından bu yana geçen süre içinde insanlığın elde ettiği gelişmeler karşılaştırıldığında eksponensiyal bir hızdaki gelişme görülmektedir. Günümüz insanı teknolojinin bu baş döndürücü gelişmesi içinde iletişim olanaklarım sonuna kadar kullanabilmekte ve üzerinde yaşadığımız gezegenin tüm yerleşim noktalarına evinde kurulu bir bilgisayar aracılığı ile gidebilmekte, yerkürenin öbür ucundaki bir olayı canlı olarak izleyebilmektedir. Bu hızlı gelişme ve Evrenin gizemlerinin keşfedilmesi yönündeki bu olağanüstü yarış, insanları belirli kalıplar içinde kalmaya ve bu hızlı akışa ayak uydurmaları için de hızlı yaşamaya zorlamaktadır. Endüstri toplumunun insanı önceki yüzyılların insanı ile karşılaştırıldığında, yaşam biçimi, sanat ve kültür anlayışı, dış görünüşü ve alışkanlıkları ile farklılıklar gösterir. Duyguya hitap eden bir klâsik müzik ya da halk müziği, yerini yaşamın hızlı akışını ifade eden pop müziğe, underground, rock vb. müzik akımlarına bırakmıştır. Giyimde renk ve estetik kavramları, yerini marka kavramına bırakmaktadır. Fotoğraf tekniğinin bulunmasıyla gözleme dayalı bir sanat anlayışı yerini düşünmeye, gözlem ötesindeki hayal gücünü ön plâna çıkartan bir sanat anlayışına terk etmiştir. Empresyonizm yerini ekspresyonizme, o da soyut sanat anlayışına ve daha sonra da performansa bırakmaya başlamıştır. Güneşin batması ile uykuya yatan insan elektrikli aydınlatma düzeninin kuruluşu ile artık 24 saat yaşamakta, üretmekte ve var olan tüm sınırları hızla aşmaktadır. Üretimin hızlı temposu ile teknolojinin insanüstü yeteneklerini kullanan insan, günlük yaşamın kısır döngüsü içinde duygularından uzaklaşmış, daha çok başarı, daha hızlı yaşam, daha çok üretim gibi bir yarışa girmiştir. İnsanın hızlı yaşamı teknolojideki gelişme hızını arttırmakta, teknolojik gelişmeler de yaşamı daha da hızlandırmaktadır. İnsan ve makine yarış halindedir. İnsan makineleşmekte, duygusallığından uzaklaşmaktadır. Duygusal, dünyanın değerlerini, yani insanî değerleri doyasıya yaşayamayan insan, yerini robotlaşmış bir nesneye bırakmaktadır. Endüstriyel üretim monoton bir düzende olup, disiplinsizlik ve sistemsizliği kabul etmemektedir. İşlerin otomatik olarak yapılması, kişileri monoton bir yaşamın içine itmektedir. Endüstrileşmenin dayattığı robotlaşmış yaşam insanların bireyselleşmesine de neden olmuştur. Bu yaşam insanların duygusal iç yaşamlarını da etkilemiş, onları kullandıkları makinelere benzeterek, günden güne yetkinleşmesine, ancak aynı oranda da sosyal yaşamdan uzaklaşmasına neden olmuştur. Toplumsal ve bireysel değişimler hızlı iletişim ile geniş kitlelere anında ulaşmaktadır. Toplumun değer verdiği çoğu şey önemini yitirmeye başlamıştır. İdealizm yavaş, yavaş misyonunu tamamlamakta, rasyonalizm hızla ön plâna çıkmaktadır. Günümüz endüstri toplumu insanı, içinde yaşadığı bilimsel ve teknolojik yaşam düzenini tüm başkaldırmalarına karşın benimsemek zorunda kalmıştır. Sonuç Olarak: 21. yüzyıla girerken teknoloji inanılmaz hızla gelişerek ilerliyor. İnsanın kendi “Beni” ni keşfetmesi ve bireysel yaratıcılığının önündeki sınırları yıkması ile artık önü kesilemez gelişmeler başladı. 1950 yılında transistorun bulunması ile endüstri devriminden bu yana oluşan nicel birikimler bir nitelik dönüşümü yarattı. Yaşam çizgisi hızla değişmeye başladı. O döneme kadar kol gücünün yerine geçerek yaşamı kolaylaştıracak âletler yapan insan, bu tarihten sonra beyin emeğinin yerine geçen akıllı âletler üretmeye başladı. Elektronik teknolojisinin hızlı gelişimi ve lâboratuar ortamından günlük yaşantıya inmesi ile de hayal gücünü zorlayan gelişmeler elde edilmeye başlandı. Teknolojik ürünlerin çok ucuzlaması sonucu, teknolojinin sadece onu kullanma şansını elde eden insanlara verildiği bir yapıdan, onun herkesin kullanımına sunulduğu bir düzene geçildi. İletişim olanakları olağanüstü arttı. Böylece, elinde, bireysel yeteneklerini aklı ile ön plâna çıkartabileceği âletleri olan milyonlarca yaratıcı insan, her alanda üretmeye başladı. Dünya üzerine kurulan geniş iletişim ağları ile de bilgi paylaşılmaya başlandı. İnsanlığı 21. yüzyılda olağanüstü etkileyecek olan bir büyük sinerji sistemi olan INTERNET hızla yaşamın önemli bir parçası oldu. 20. yüzyılın son elli yıllık döneminde elde edilen gelişmeler aslında 21. yüzyıl ve sonrası için sadece bir işaret veriyor. 1950 yılından bu yana elde edilen gelişmelerin insanlığın bilinen tarihinden bu yana elde edilen gelişmelerin yüzlerce kat ötesinde olduğu düşünülürse geleceğin çok farklı olacağı anlaşılmaktadır. 21. yüzyılda bir siber çağın yaşanacağı görülmektedir. İletişim teknolojisindeki gelişmeler ve teknolojinin bu alanda sunduğu olanakların geniş kitlelere yayılması ile dünyada, ortak bir dilin kullanıldığı, aynı kültürün yaşandığı ve millî sınırların kalktığı global bir düzene doğru hızla ilerlenmektedir. Bugün bile eldeki olanaklarla bir bilgisayar aracılığı ile dünyadaki bilgi kaynaklarına erişerek hızla işlem yapmak mümkündür. Bu olanağı kullanarak yetişen yeni gençlikten sahip oldukları yeni değer yargıları nedeni ile "Global Gençlik" olarak bahsedilmeye başlanmıştır. Elektronik ve bilgisayar teknolojisindeki olağanüstü gelişmeler diğer bilim dallarına da hızla erişmektedir. Bu teknolojilerin tıp alanında kullanılmaya başlanması ile yüzyıllarca ampirik ve yüzeysel yöntemlere dayanarak çözümler sunan tıp bilimi insanın temel öğesi olan genetik programına erişmeye ve onu etkilemeye başlamıştır. 21. yüzyıl ve sonrasında yeni teknolojilerin kullanımı ile yaşamın sırları da hızla çözümlenmeye başlanacaktır. İlk çağda 25 yıl olan insan yaşamı, 20. yy' da 80 yıla ulaşmıştır. 21. yy.da 100 yıl civarındaki bir yaşam süresinin normal olarak kabul edilebileceği görülmektedir. Bugün elektro mekanik robotları yaratan insan, bilginin hızla değerlendirildiği makineleri kullanarak yavaş, yavaş canlı varlıkların da yaratıcısı olma yoluna gitmektedir. Bugünden sinyallerini almakta olduğumuz bu gelişme önümüzdeki yüzyılda varolan değer yargılarının önemli oranda sarsılacağını ve değişeceğini göstermektedir. Bu anlamda kökenini Rönesans’tan alan tüm aydınlanma hareketleri 21. yy'a damgasını vuracaklardır. 1500'lü yıllarda 500 milyon olan dünyadaki insan nüfusu 20. yy'da 5 milyarı aşmıştır. Buna karşılık dünya üzerindeki birçok canlı türü de kaybolmaktadır. 21. yy ve sonrasında üzerinde yaşadığımız dünyada az sayıdaki canlı türünden biri insan olacaktır. 20. yy.'ın son elli yıllık dönemi insanlık tarihi için bir ivmelenme sürecinin başlangıcıdır. Milyonlarca yıllık birikim sonucu insanlık Bilgi Çağına girmiştir. Bu çağda insan içinde yaşadığımız güneş sisteminin tüm gezegenlerine egemen olma yolunda dev adımlar atacaktır. Aklı ile nereden geldiğini ve nereye gitmekte olduğunu keşfetme yolundaki insan, kâmil insan olma yolunda ilerlemektedir. Evrendeki her şeyin Yaratanın bir parçası olduğunu bilmekte, kendi de eriştiği mertebe ile onun bir parçası olmaktadır. Nadir olarak bulduğum boş zamanlarımda geçmişi düşündüğüm de oluyor. Babamla yaptığım sohbetlerde bana hep ne kadar çok çalışmam gerektiğini anlatırdı. Arada sırada da çocukluk ve gençlik yıllarından bahsederdi. İçinde bulunduğumuz gün ile Cumhuriyetin ilk yıllarında kendi çocukluğunu karşılaştırarak örnekler verirdi. Aklımda kalanları bugün toparlamaya çalışıyorum. Ancak bir elin parmağı kadar farklı konuyu konuştuğumuzu düşünüyorum. Sonra kendimi babamın yerine koyuyorum ve ben de oğlumu bir gün karşıma aldığımda kendi gençliğimde yaşadığım konuları anlatmaya başladığımda son yirmi yıldaki teknolojik gelişmeleri sıraladığımda, konuların çokluğundan bu sohbetin saatler süreceğini görüyorum. İnsan denen bu akıllı yaratık, yarattığı teknoloji ile Evrenin sırlarını algılama yolunda önemli adımlar atmaktadır. İçinde yaşadığı sonsuz büyük Evrenden, tutarak hissettiği maddenin sonsuz küçük atomlarına kadar her şeyin varlığının bilincindedir. Büyük emeklerle geldiği bu noktada elde ettiği bilgilerin daha bir başlangıç olduğunu bilmekte, bilinmeyenlerin sonsuz kadar çok olduğunu algılamakta, ancak bilinmeyeni keşfetme azmini koruyarak araştırmasına devam etmektedir. |
|
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 06-Mart-2011 Saat 11:58 |
TEKNOLOJİNİN EĞİTİMDE KULLANILMASI, UYGULANMASI
Çeşitli seviyelerdeki kullanışlı uygulamaları ve bu uygulamaların vaat ettiklerini incelerken, düşünce ve yorumlar da kötümserlikten sıyrılıp iyimserliğe doğru kayıyor. 1. Engler 1972'de eğitim teknolojilerinin durumunu şöyle anlatıyor: "şu anki öğretim yöntemlerimiz hakkında söylenebilecek en doğru söz eski teknoloji ürünü olduklarıdır. Kitap, tebeşir, öğretmen gibi temel öğretim araçları ve yöntemleri çok uzun zamandan beri kullanılmaktadır. Bugün öğretmenler daha iyi hazırlanmakta, kitaplar daha iyi tasarlanıp daha iyi yazılmakta ve renkli tebeşirler kullanılmaktadır; ama bu araçların işlevleri ve öğrenci için anlamları yüzyılı aşkın bir süredir hiç değişmeden kalmıştır. Ayrıca bu süre zarfında öğretimin nasıl uygulanacağına ilişkin her hangi bir temel değişiklik de yapılmamıştır. Öğretim halâ, öğretmen merkezli, gruba yönelik ve ders kitabı tabanlı hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. Bu yöntem 19.yy'da İngiltere ve Amerika'da başlayıp yayılan Lancastrian modelinin devamı niteliğindedir Birbuçuk yüzyıldır birçok değişikliğe uğramasına rağmen bu model endüstriyel üretim mantığının sonucu olan eğitimde seri üretimi geleneğine sıkı sıkıya bağlı durmaktadır (The Impact of an Industrial Society on the Role and Methods of Education adlı makaleden derlenmiştir) (Engler, 1972, s.61). 2. U.S. Agency for International Development'dan Clifford H. Block, İngiliz Hükümetinin gerçekleştirdiği çok büyük ölçekli uzaktan eğitim denemesini şu şekilde yorumluyor: "Televizyon, radyo ve posta gibi iletişim araçlarının etkin kullanımı, BBC'nin üretim yetenekleri, öğretim tasarımları için görevlendirilmiş eğitim teknolojisi grubunun mükemmel başarısı ve normal bir üniversiteden farklı olmayan ders/konu içeriğiyle 65.000 öğrencisi olan İngiliz Açık Öğretim Üniversitesi (British Open University) İngiltere'nin en büyük üniversitesi ve dünyanın sayılı üniversitelerinden birisidir. Mezunlarının iyi yetişmiş ve entelektüel açıdan yeterli olması sebebiyle bu fakülteden derece almak İngiliz sosyo-kültürel hayatında önemli bir yere sahip olmak demektir" (Block, 1981, s.73). 3. Teknoloji ve değişimle ilgili olarak Block şöyle demektedir: "birkaç yıl içerisinde gerçek olacak bazı teknolojik gelişmelerle ilgili yorumlarda bulunmak gerçekten çekici bir işi bütün bir kütüphanenin bir disk içine sığabilmesi, internet ve uydu teknolojileri aracılığı ile evinizden dışarı çıkmak zorunda kalmaksızın tüm dünyadaki eğitim merkezlerine istediğiniz her an ulaşabilmek ve bunların dışında sayısallaştırılmış her türlü bilgiye sahip olma şansı bunlar hakkında konuşmak gerçekten çok çekici; fakat ben de, bu konuda çalışan diğer insanlar gibi, böylesine temelden değişimlerin ancak aşama aşama ve evrimsel bir süreç içerisinde gerçekleşeceğine inanıyorum. Eğitim kurumlarının, öğrenci, öğretmen ve yöneticileri, bu yeni öğrenme yöntemlerini bireysel, toplumsal ve ekonomik yönden hayatlarına adapte edebilmek için mutlaka zamana ihtiyaç duyacaklardır" (Block, 1981, s.72). |
|
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 06-Mart-2011 Saat 11:55 |
BİLİMSEL, TEKNOLOJİK GELİŞMELERİN TOPLUMSAL DEĞİŞİME ETKİSİ
Bu çalışma, bilimsel-teknolojik gelişmelerin toplumsal değişmeye etkisi ve bu sürecin ilköğretim Sosyal Bilgiler Programı’na yansımasına yöneliktir. Bu çalışmada önce teknolojik-bilimsel gelişme ve toplumsal değişme ilgili kuramsal çerçeve verilmiştir. Daha sonra bilimsel-teknolojik gelişmelerin toplumsal değişmeye etkisi konusunun Sosyal Bilgiler Programı’na yansıması ele alınmıştır. Bunun için teknolojik-bilimsel gelişmelerin toplumsal değişme ile ilgisi üzerinde durularak toplumsal değişme kavramı açıklanmaya çalışılmıştır. “Sanayi Devrimi” örneği gibi bilimsel-teknolojik gelişmelerin toplumsal değişmeye etkileri olgusuna, Sosyal Bilgiler Programı’nda nasıl yer verildiği ele alınmıştır. Bunun için Sosyal Bilgiler Programı’nda “Bilim, Teknoloji ve Toplum” ve “Üretim, Dağıtım ve Tüketim” öğrenme alanlarıyla bu öğrenme alanlarının 4, 5, 6 ve 7. sınıf kazanımlarında bilimsel-teknolojik gelişmelerin toplumsal değişmeye etkilerine ne derecede yer verildiği araştırılmıştır. Öğrenme alanlarında ve ders kazanımlarında bilimsel-teknolojik gelişmelerin toplumsal değişmeye etkilerine yer verildiği ancak dünya tarihinde “Tarım Devrimi”, “Kent Devrimi” gibi belli başlı dönüm noktalarına doğrudan yer verilmediği görülmüştür. Bunun yanında 7. sınıf “Üretim, Dağıtım ve Tüketim” öğrenme alanının “Ekonomi ve Sosyal Hayat” ünitesinin 3. kazanımında “Sanayi İnkılâbı” kavramının bu çerçevede verildiği saptanmıştır. Geçmişte yaşananların yanı sıra çağımızda yaşanan bilimsel-teknolojik gelişmelerin toplumsal değişmeye etkilerine yer verilerek öğrencilerin geçmiş ve günümüz toplumlarını karşılaştırmalarının amaçlandığı anlaşılmıştır. Ayrıca bilimsel - teknolojik gelişmelerin gelecekteki topluma etkileriyle ilgili öğrencilerden yaratıcı fikirler geliştirmeleri istenerek onların bugün ile gelecek arasında ilişki kurmalarının istendiği görülmüştür. Sonuç olarak bilimsel-teknolojik gelişmelerin toplumsal değişmeye etkileri konusunun |
|
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 06-Mart-2011 Saat 11:53 |
EĞİTİM TEKNOLOJİSİNİN TANIMI, ÖZELLİKLERİ
Artık eğitim teknolojisinin kökenine ait bazı bilgilere ve eğitimde nasıl bir rol üstlendiğine dair bir takım fikirlere sahip olduğumuza göre daha zor bir soruya geçebiliriz: eğitim teknolojisi nedir? Aşağıda belirtildiği gibi tanımlamaya yönelik girişimler, bu işin aslında kimin, filin neresine dokunduğuna benzeyen bir olgu olduğunu göstermektedir. 1. National Academy of Engineering's Instructional Technology Committee on Education, eğitim teknolojisini şöyle tanımlar: "eğitim teknolojisi öğretme/öğrenme biliminin sınıf ortamı aracılığıyla gerçek dünya şartlarına uygulanmasıyla elde edilen bilgiler bütünüdür. Bu süreç içerisinde geliştirilen her türlü yöntem ve araç da bu uygulamaya yardım etmek amacını taşır" (Dieuzeide, 1971, s.1). 2. Eğitim teknolojisi, öğretim ilkelerinin uygulanabilmesi için oluşturulmuş bütün metodolojiler ve tekniklerdir (Cleary et al., 1976). 3. Eğitim teknolojisi öğrenme sürecini geliştirmek için oluşturulan her türlü sistemi, tekniği ve yardımı içerir. Böyle bir yapıda şu 4 özellik önemlidir: öğrencinin ulaşması hedeflenen amaçların tanımlanması; öğrenilecek konunun öğretim ilkelerine göre analiz edilip, öğrenilmeye uygun şekilde yapılandırılması; konunun aktarılabilmesi için uygun medyanın seçilip kullanılması; dersin ve derste kullanılan araçların etkililiğini ve öğrencilerin başarı durumlarını değerlendirmek için uygun değerlendirme yöntemlerinin kullanılması (Collier et al., 1971, s.16). 4. Silverman eğitim teknolojisini iki alt gruba ayırmıştır: göreceli eğitim teknolojisi (relative educational technology) yöntemler ve araçlar üzerinde durur; yapısal eğitim teknolojisi (constructive educational technology) ise öğretiimsel problemlerin analizi, değerlendirme araçlarını seçme ve geliştirme ve istenilen öğretimsel çıktıları elde etmek için kullanılacak teknikler ve araçlar üzerinde durur (Silverman, 1968, s.3). 5. Eğitim teknolojisi "her türlü öğrenme koşullarında problemlerin ortaya konmasından, bu problemler için çeşitli (değerlendirme, yönetim, uygulama) çözümler üretilmesine kadar her aşamada insanların, yöntem ve fikirlerin, çeşitli araçların ve örgütsel fikirlerin de içinde bulunduğu karmaşık ve tümleşik bir süreçtir" (AECT Task Force, 1977, s.64). |
|
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 06-Mart-2011 Saat 11:52 |
Bilim ve Teknoloji haftası ile ilgili şiirler...
BİLİM VE TEKNOLOJİ Bilim, bilgi pınarım Teknolojiyle varım Çağı yakalayarak İnsanlığa sunarım. Teknikle çalışalım Zamanla yarışalım İstençle ve coşkuyla Zirvede buluşalım. Muhsin Durucan BİLİM VE TEKNOLOJİ Her doğal olayda,insan ürpermiş, Bütün dikkatini,onlara vermiş; Aylarca,yıllarca; hep irdelemiş Bulduğu sonuçtan,bilgi derlemiş. Bilgiler,zamanla'Bilim' olmuşlar, Bütün insanlığa,ışık tutmuşlar; Her kuşak,kendinden,bir şey katmışlar Uygarlığa,sağlam temel atmışlar. Teknoloji,ilmin,hizmet aracı, Zamandan kazanır,her kullanıcı; Doğru kullananın,başının tacı Hedefe varmanın,teknik ilacı. Yeni kuşaklara,tez öğretelim, 'BİLGİ ÇAĞI'ndayız,bunu bilelim; Aziz yurdumuzu,hep yüceltelim Çağdaş uygarlığa,tez erişelim.. Naim Yalnız İLİM ÖĞREN, BİLİM ÖĞREN Dünyaya bir bakıp gören İlim öğren, bilim öğren Cehaleti yıkıp, süren İlim öğren, bilim öğren Öğrenci ol, öğretmen ol Eğitim al, bilgiler dol Topluma sun doğru bir yol İlim öğren, bilim öğren Yürü, çalış harıl harıl İşlerine sıkı sarıl Kimseye ne küs ne darıl İlim öğren, bilim öğren Çobanoğlu ilim gördü Cehaleti çoktan sürdü Bilgi ile fikir ördü İlim öğren, bilim öğren Şevki Çobanoğlu |
|
gelisenbeyin
Yönetici gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006 Konum: Istanbul Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 4737 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 01-Mart-2011 Saat 16:57 |
Bilişim Haftası (Mayıs ayının ilk haftası)
Bilişim teknolojilerindeki hızlı değişimler, ülkeleri bir yandan çeşitli ekonomik ve sosyal çalkantılar içine sürüklerken, diğer yandan da yeni ekonomik süper güçler yaratmaktadır. İster geri kalmış olsun, isterse gelişmiş, bilişimin gücünün farkına varan tüm ülkeler, teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmek için var güçleri ile planlar yapmakta, mevcut sistemlerini sorgulamakta ve bilgi toplumunun temel taşı olan insan gücünü her şeyin önüne çıkarmaktadırlar. Çünkü artık ülkelerin zenginlikleri para ile ya da doğal kaynaklarının zenginliği ile değil, bilgi ve insan kaynaklarının zenginliği ile ölçülmektedir. İnsan gücü yetiştirmenin tek yolu da eğitim ve öğretimdir. Eğer bir ülkede eğitim kurumları öncelik sırasında arka plana itilmişse, genç nüfusa eğitim olanakları sağlanamıyor ve gençler toplum dışı etkinliklere itiliyorlarsa ve yetişen değerli beyinler başka ülkelere göç ediyorlarsa, o ülke kan kaybediyor demektir. Bu nedenle, Türkiye 21. yüzyılda varlığını sürdürebilmek için Milli Eğitimini ciddi bir biçimde yeniden yapılandırmak zorundadır. Bu yapılanma, bilişim teknolojileri ile toplumumuzun düşünme, öğrenme ve iletişim alışkanlıklarını geleceğin ihtiyaçlarına göre değiştirmelidir. Bunun için, temel hedeflerimiz; Toplumumuzun tüm kesitlerinde yaratıcı, esnek ve yenilikçi düşünce tarzını oluşturmak, Bireylerimizin yaşam boyu eğitimini sağlamak ve sosyal sorumluluğunu geliştirmek, Okullarımızı kendi aralarında ve çevrelerindeki dünya ile bağlantılandırmak, Yeni eğitim yöntemleri kullanarak eğitimde etkinliği ve verimliliği artırmak, Milli Eğitim Sistemimizin idari ve yönetimsel mükemmeliyetini sağlamak, Bilgi Toplumuna dönüşümde sayısal uçurumu (digital gap) gidermektir. Yukarıdaki temel hedefleri hayata geçiren politika ve stratejileri üretmek ve gerekli plan ve eylemleri yapmak üzere ülkemizin tüm kaynaklarını seferber ederek bilgili insan gücü yetiştirmek en büyük önceliğimiz olmalıdır. Avrupa Birliği’ne tam üye olma sürecindeki Türkiye’nin, genç ve dinamik nüfusu ile ekonomik bir güç oluşturabilmesi, bireylerini eğiterek bilgi toplumuna dönüşümü ile sağlanabilir. Bu, Türkiye’nin önündeki en önemli fırsatlardan birisidir. Bu bağlamda okulların bilgisayarlanmasına yardımcı olunmalı, elden geldiği kadar kampanyalara destek verilmelidir. |
|
gelisenbeyin
Yönetici gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006 Konum: Istanbul Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 4737 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 01-Mart-2011 Saat 16:56 |
BİLİŞİM NEDİR?
Bilişim bilgi ve teknolojinin birlikte kullanılarak üretilen sonuçlar olarak kısaca tarif edilebilir. Bilişimin birkaç yönü vardır. Bunlar bilgisayar yazılımı, bilgisayar donanımı, bilgisayar kullanıcısı ve bilgi toplumu olarak sınıflayabiliriz. Bilişimin yönleri birbirleri ile bir araya gelerek veya ayrı ayrı kullanılabilir. Burada en önemlisi bilgisayarın yazılımdan ayrı olmayacağını anlamak gerekir. Bilişimin en önemli tarafı toplumdur. Toplumun bilgisayarı kullanarak bilgi ihtiyacını karşılaması gerekir. Örneğin nüfus idaresi işlemleri pasaport işlemleri, vergi ödeme gibi parasal işlemlerin yanında sosyal işlemlerde olabilir bunlar ise sinema - tiyatro bileti almak gibi. Bilgilerin anlamadığımız şekillerden okunabilir şekillere gelmesine olanak tanıyan bilgisayar bilgilerimizi depolamamıza da yardımcı olur. Daha sonra bu bilgileri istediğimiz zaman ulaşarak okuruz. Bilgi paylaştıkça çoğalan bir etkiye sahiptir. Bildiklerimizi paylaştıkça diğer insanların bu bilgilerin üzerine bir şeyler koyarak yeni bilgiler üretmesine olanak sağlanır. Eğer Newton yerçekimini bulduğunu söylemeseydi, arşimed suyun kaldırma kuvvetini bildiğini başkaları ile paylaşmasaydı bu gün dünya daha farklı olurdu. Bilgiyi paylaşırken kullandığımız yöntemler farklılaşmaya başlamasına rağmen temel olarak bilgisayardan ayrı düşünmemiz imkansızdır. Önceleri yakınlarımıza ve arkadaşlarımıza mektup olarak yazdığımızı bu günlerde artık bilgisayar yardımı ile elektronik posta olarak göndermekteyiz. Bu gönderiler için çok sık ismini duyduğumuz internet ağını kullanırız. Internet ağı bilgisayarların birtakım bağlantı sistemleri ile birbirlerine bağlanarak veri göndermesini sağlar. Veriler elektrik kabloları gibi kablolar ve telefon hatları gibi bağlantı şekillerinden bilgisayarlar arasından taşınır. İnternet bu genel iletişim ağının adıdır. Bu ağ bilgisayar üzerinden veri göndermemize, görüntü göndermemize veya ses göndermemize yarar. Artık günümüzde internet üzerinden telefon gibi konuşmamıza olanak tanıyan bilgisayar programları vardır. Bu programlar internet üzerinden bir bilgisayardan başka bir bilgisayara bizim ses ve görüntümüzü iletebilmektedir. Örneğin MSN (Microsoft Network) yahoo Messenger, Microsoft Messenger ve daha bir çok örnek verebiliriz. Bu programlar bilgimizi başkaları ile paylaşmamıza yardımcı olmakta veya sevdiklerimiz ile bilgisayar üzerinden görmemize sesini duymamıza yardımcı olur. Bilişim dünyası temelde bilgisayar ve bilgisayar yazılımlarının insanların ihtiyaçlarına göre düzenlendiği dünyadır. Yaşadığımız dünyada varlığımızı sürdürebilmek için bilgi ve bilgiyi kullanmaya ihtiyacımız vardır. Bilişim bize bilgi dünyası ile teknoloji dünyası arasındaki köprüyü kurarak günlük hayatımızı kolaylaştırır. Bir gün evde otururken canımız meyveli kek istedi diyelim, annemizde meyveli kekin tarifini hatırlamıyor, tarif alacağı kimsede o anda yok ise biz kek yiyemeyiz. Çünkü tarifini bilmiyoruz. Bilgi sistemlerini kullanarak bu durumu nasıl aşarız. İşte burada bilgisayar ve internet bize yardımcı olabilir. Hemen bilgisayarımızın başına oturarak internet bağlanır ve daha önceden birilerinin hazırladığı kek tariflerinin olduğu internet sayfalarından bunu öğreniriz ve annemiz bize güzel bir meyveli kek yapabilir. Aile bireylerimizden birisinin yurt dışından okuduğunu düşünelim. Telefon paraları çok fazla gelebilir ve bir sadece telefonda sesini duyabiliriz. Akrabamızın kendisini görmek için internet üzerinden sesli ve görüntülü konferans başlatarak hem akrabamızı görmüş oluruz hemde sesini duyarız. Bunun maliyeti ise bize sadece internet bağlantı ücreti gibi olur. Son yıllarda e-Devlet projeleri duymaktayız. Bazen haber programlarında bazen de çevremizde bununla ilgili bir sürü yazı görüyoruz. Eskiden pasaport çıkarmak için bir sürü sıraya girip saatlerce sıra bekliyordur, vergi ödemek için de aynı şekilde sır bekliyor ve yoruluyordur. Artık pasaport çıkarmak için veya vergi ödemek için bu sıraları beklememize gerek yok. Bu tür işlemleri de elektronik olarak internet üzerinden yapabiliriz. Bilgisayarımızın başına oturup internet üzerinden vergi ödeyip pasaport başvurumuzu yapabiliriz. Bankada ne kadar paramızın kaldığını görmek için internet bankacılığı hizmetini veren bankalardan da yararlanabiliriz. Bilgi paylaşımı olmasaydı bu gün bilgisayarın icat etmek zorlaşır ve hayatımıza kolaylık getiren bu cihazı kullanamazdık. Bir çok ülkede insanlar bilgilerini paylaşmaktadır. Bilişim bize bu paylaşmanın yolunu da göstermektedir. Web sayfalarından ihtiyacımız olan bir marka spor ayakkabı hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Giyim hakkında merak ettiğimiz şeyler, moda veya kumaşlar ile ilgili diğer merak ettiklerimizi de bu web sayfalarından öğrenebiliriz. Sağlık ile merak ettiğimiz ve öğrenmek istediklerimizi de örneğin Sağlık Bakanlığı web sayfalarından öğrenebiliriz. Bir hastalığı merak ediyoruz ve nasıl bulaştığını öğrenerek o hastalıktan korunmak istiyoruz. Bu gibi bilgileri de web sayfalarından öğrenebiliriz. Bilgisayar bilişimin temel dayanağı olduğunu söylemiştik. Bilgisayarlar elektriksel sinyalleri bazı yöntemler ile bizim anlayacağımız şekillere çeviren makinelerdir. Bilgisayarlar bilgileri bizim anlamadığımız şekiller ve görüntüler ile içlerindeki sabit disk ortamında saklarlar. İhtiyacımız olduğunda bizim anlayacağımız şekilde vereceğimiz komutları alarak kendi anlayacağı komutlara çevirirler ve istediğimiz bilgileri bulduktan sonra bizim anlayacağımı şekilde ekran denen dış çevre birimine gönderirler. Bilgileri kasalarının içerisinde bulunan sabit ve geçici bellek denen yerlerde bulundururlar. İşlemci ise bilgisayarın bizim anladığımız komutları bilgisayarın anlayacağı komutlara çeviren birimidir. İşlemci tek başına çalışamaz mutlaka bir bilgisayar kasası içerisinde uygun bir bilgisayar kartına bağlı olması gerekir. Bilişim bilgisayar ve bilgilerin insan çevresinde insana yararlı olarak kullanılması gerekir. Bilgisayar ile oyun oynayanların bilişim ve bilişim okut yazarlığı ile ilgisi yoktur. Türkiye de her bireyin mutlaka bilgisayar okur yazarı olması gerekir. Bilişim ise bu bilgisayar okur yazarlığından sonra gereken akıl ve bilgisayarın birlikte kullanımı ile gerçekleşir. Her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda bazı eksiklikler de olabilir. Bilişim toplumu olmak için biz bu eksiklikleri gidermeliyiz. İlk olarak ilköğretimden bu işe başlamalıyız. Bilişim akıl ve bilgisayar olmadan olmayan bir kavramdır. Bilgisayar hayatımızın her alanına girerken bu alanları nasıl kullanacağımızı öğrenmemek bizi kolay yaşamdan ve toplumdan uzaklaştırabilir. Bilgisayar bilmek bilgisayar oyunlarını çok iyi oynamak değildir. Bilişim toplumu bilgisayar oyunlarını çok iyi oynamak ile sağlanmaz. Bunu sağlamak için bilgisayar programlama ve günlük hayatımızın içerisine bilgisayar kullanmayı katmamız gerekir. Bilgisayar öğrenmenin yaşı yoktur. Eskilerin söylediği öğrenmenin yaşı yoktur sözü bilgisayar öğrenmenin yaşı yoktur şeklinde değişmelidir. Çünkü bilgisayar kullanmayı bilmeyen bir kişi bir süre sonra vergisini ödeyemez, bankadan parasını çekemez veya günlük hayatını devam ettirirken zorlanan kişi haline gelecektir. Bilgisayar yazılımları için bilgisayar programlama araçlarına (visual basic- delphi v.s.) ihtiyaç duyulur. Bu araçlar bilgisayarımızda bizim yaptırmak istediğimiz özel işleri programlamak için gereklidir. Bu araçlar kullanmak için bilgisayar donanımları hakkında bilgilere ihtiyaç vardır. Yazı yazmak için ofis programlarına ihtiyaç duyulur. Ofis programları bizim defterimiz gibi yazıları yazarak saklamamıza ve daha sonradan tekrar çağırarak okumamızı sağlar. Ofis programlarında mektup yazmak, ödev hazırlamak, hesap tabloları kullanarak aylık harcama listelerini oluşturmak gibi birçok işi yapabiliriz. Bilişim bize tüm bu anlatılanları sağlar ve hayatımızı kolaylaştırır. Öğr. Gör. İrfan MACİT Çukurova Üniversitesi |
|
gelisenbeyin
Yönetici gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006 Konum: Istanbul Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 4737 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 14-Haziran-2007 Saat 21:27 |
Bilim ve Teknoloji Haftası (8 - 14 Mart)
Bilim ve Teknoloji Haftası (TTK. nun 66 sayılı, 30.4.1998 tarihli kararıyla eklenen hafta) TDK sözlüğünde bilim şöyle tanımlanıyor: Bilim “Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.” “Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi.” “Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci.” Bilim ile uğraşan bir kişinin bu tanımları yeterli bulmayacağını söylemeye gerek yoktur. Bu nedenle, bilimin eksiksiz bir tanımını yapmaya kalkışmak yerine, onu açıklamaya çalışmak daha doğru olacaktır. İnsan doğaya egemen olmak ister! Derler ki insanoğlu var oluşundan beri doğayı bilmek, doğaya egemen olmak istemiştir. Bu nedenle, insan var oluşundan beri doğayla savaşmaktadır. Son zamanlarda, bu görüşün tersi ortaya atılmıştır: İnsan doğayla barış içinde yaşama çabası içindedir. Bence bu iki görüş birbirlerine denktir. Bazı politikacıların dediği gibi, sürekli barış için, sürekli savaşa hazır olmak gerekir. Gök gürlemesi, şimşek çakması, ayın ya da güneşin tutulması, hastalıklar, afetler, vb. doğa olayları bazen onun merakını çekmiş, bazen onu korkutmuştur. Öte yandan, bu olgu, insanı, doğadan korkusunu yenmeye ve merakını gidermeye zorlamıştır. Korkuyu yenebilmenin ya da merakı gidermenin tek yolunun, onu yaratan doğa olayını bilmek ve ona egemen olmak olduğunu, insan, önünde sonunda anlamıştır. Peki, insanoğlunun doğayla giriştiği amansız savaşın tek nedeni bu mudur? Başka bir deyişle, bilimi yaratan güdü, insanoğlunun gereksinimleri midir? Elbette korku ve merakın yanında başka nedenler de vardır. İnsanın (toplumun) egemen olma isteği, beğenilme isteği, daha rahat yaşama isteği, üstün olma isteği vb. nedenler bilgi üretimini sağlayan başka etmenler arasında sayılabilir. İnsanın korkusu, merakı ve istekleri hiç bitmeden sürüp gidecektir. Öyleyse, insanın doğayla savaşı (barışma çabası) ve dolayısıyla bilgi üretimi de durmaksızın sürecektir. Bilim neyle uğraşır? Bilimin asıl uğraşı alanı doğa olaylarıdır. Burada doğa olaylarını en genel kapsamıyla algılıyoruz. Yalnızca fiziksel olguları değil, sosyolojik, psikolojik, ekonomik, kültürel vb. bilgi alanlarının hepsi doğa olaylarıdır. Özetle, insanla ve çevresiyle ilgili olan her olgu bir doğa olayıdır. İnsanoğlu, bu olguları bilmek ve kendi yararına yönlendirmek için var oluşundan beri tükenmez bir tutkuyla ve sabırla uğraşmaktadır. Başka canlıların yapamadığını varsaydığımız bu işi, insanoğlu aklıyla yapmaktadır. Bilimin gücü Bilim, yüzyıllar süren bilimsel bilgi üretme sürecinde kendi niteliğini, geleneklerini ve standartlarını koymuştur. Bu süreçte, çağdaş bilimin dört önemli niteliği oluşmuştur: Çeşitlilik, süreklilik, yenilik ve ayıklanma. Çeşitlilik Bilimsel çalışma hiç kimsenin tekelinde değildir, hiç kimsenin iznine bağlı değildir. Bilim herkese açıktır. İsteyen her kişi ya da kurum bilimsel çalışma yapabilir. Dil, din, ırk, ülke tanımaz. Böyle olduğu için, ilgilendiği konular çeşitlidir; bu konulara sınır konulamaz. Hatta bu konular sayılamaz, sınıflandırılamaz. Süreklilik Bilimsel bilgi üretme süreci hiçbir zaman durmaz. Krallar, imparatorlar ve hatta dinler yasaklamış olsalar bile, bilgi üretimi hiç durmamıştır; bundan sonra da durmayacaktır. Bir evrim süreci içinde her gün yeni bilimsel bilgiler, yeni bilim alanları ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bilime, herhangi bir anda tekniğin verdiği en iyi imkânlarla gözlenebilen, denenebilen ya da var olan bilgilere dayalı olarak usavurma kurallarıyla geçerliği kanıtlanan yeni bilgiler eklenir. Ayıklanma Bilimsel bilginin geçerliği ve kesinliği her an, isteyen herkes tarafından denetlenebilir. Bu denetim sürecinde, yanlış olduğu anlaşılan bilgiler kendiliğinden ayıklanır; yerine yenisi konulur. Bu noktada şu soru akla gelecektir. Sürekli yenilenme ve ayıklanma süreci içinde olan bilimsel bilginin doğruluğu, evrenselliği savunulabilir mi? Bu sorunun yanıtını verebilmek için, bilimsel bilginin nasıl üretildiğine bakmamız gerekecektir. Sanıldığının aksine, bilimsel bilgi üretme yolları çok sayıda değildir; yalnızca iki yöntem vardır. Bu yöntemler başka bir yazının konusu olacaktır. |
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |