Peyami Safa |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
KÜB28
Yeni Üye Kayıt Tarihi: 19-Mart-2011 Konum: KIZ Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 1 |
Alıntı Cevapla
Konu: Peyami Safa Gönderim Zamanı: 19-Mart-2011 Saat 16:31 |
TEŞEKKÜR EDERİM
|
|
ramazan
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 21-Ocak-2007 Konum: İstanbul Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 117 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 11-Mart-2011 Saat 14:32 |
9.HARICIYE KOGUSU NUN DEGERLENDIRMESI
Türk edebiyatında romanı en iyi bilen romancıların basında Peyami Safa gelir.Yazılarından anladıgımıza göre o,bizim belli baslı romanlarımız kadar batılı romanları da okumuş ,bunlar üzerinde düsünmüs ,bu romanları incelemistir .Onun Fransız Edebiyatında yayınlanmıs roman hakkındaki üslubu; yeni deneme,tenkit ve tahlilleri de bildisini yine yazılarından anlıyoruz. Once ,cesitli dergi ve gazetelerde yayınlanmıs olan ;roman, roman Nedir? Roman cemiyetin Aynası ,Romanda Kahraman ,Roman ve Biyografi ,Dünya Romanının Aksaklıkları,Roman Teknigi adlarını tasıyan bu yazılar daha sonra kitap haline getirilen diger makaleleri arasında da nesredilmistir. Peyami Safa nın adı gecen bu yazılarda ileri sürdügü görüsler,kendi romanlarının izahı veya savunması degildir.O bir edebiyat türü olan romanı umumi durumuyla ele alır .Bunun icindir ki onun görüsleri son derece saglam ve objektiftir.Derin bir roman kültürüne dayanır. Bu yazılarda ileri sürülen görüsler en kısa sekilde söyle özetlenebilir; 1-Romanın mevzu hayattır.Fakat hayat düpedüz kopye edilemedigi icin,romancının hayalgücü bu hayatı degistirir,idealize ve tefsir eder. Bu anlayısa göre Peyami Safa ,Realizmi ve natüralizmi reddeden bir romancıdır. 2-Romanda en önemli unsur,romanın kahramanıdır.Kahraman çogu zaman bize veya yakından tanıdıgımız birisine benzer.Yalnız,bu bize veya tanıdık birisine benzeyen roman kahramanın huyları ,davranısları ,karakteri ve ic dünyası &ldquoherkes&rdquode olanları toplamıstır. Demek oluyor ki roman kahramanı beseri bir tip olmalıdır.Özellikleri en belirli olanı sectigi anda,romancı tipi yakalamıstır. 3-Umumî mânâ da romanın ,sınırları belli ,formülleri hazır bir teknigi oldugu söylenemez.Her büyük romanın kendine mahsus bir edebiyat türüdür ve romandaki olayların sırası hayatın sırasını izlemez .Roman,Kahramanın görme,düsünme ,konusma ve hareket unsurlarından meydana gelir.Romancı bunları kendisine göre terkip ve tahlil eder ve bunları kendisine mahsus üslubuyla anlatır.Bir romanın önemi veya büyüklügü bu terkibe ve tahlile ve bunların ifade edilis tarzına baglıdır. Yukarıda da özetlemeye calıştıgımız görüslerine nazaran Peyami Safa psikolojik roman taraftarıdır.Gerci onun bazı romanlarında genis felsefe kültüründen gelen metafizik meseleler veya fıkra yazarlıgından gelen sosyal konulara da rastlanır.Bu konular münakasa edilir ve degerlendirilir,fakat bunların ispatlamak maksadıyla ortaya atılmıs tezler oldugu söylenemez. Onun bütün romanlarında ( dar ve kapalı mekan,az sahıs ,basit olay…)psikolojik roman türünün bütün özelliklerine rastlanır. Peyami Safa nın romanlarında sahıslar azdır.Büyük cogunlugu iki veya üc kisi üzerinde kurulmustur.Bazı romanlarında ise tek insanı (ki bu insan çogu zaman kendisidir) ele alır.Bu konuda söyle diyor:Kendimizi herkesten iyi tanırız .Onun icin romanlarımızda herkesten cok biz varız.Fakat bizi baskalarına dagıtarak otobiyografik olmaktan kurtuluruz.Cevre,zaman ve mekan baskalıkları bu isi kolaylastırır.Yazar ,ele aldıgı bu kahramanın ruhi yapısını ve mizacını bütün teferruatı,tezatları ve derinligi ile inceler ve bütün dünyaya,insana ,hayata ve tabiata bu mizacın arkasından bakar. Dokuzuncu Hariciye Kogusu ,olayların ,intibaların ,duygu ve düsüncelerin kahramanın agzından anlatıldıgı bir ben romanıdır .Psikolojik bir romandır.Tek sahıs üzerine kurulmus,romanın diger sahısları Nüzhet ve Doktor Ragıp ikinci planda ve silik olarak bırakılmıstır. Romanın 15 yasındaki genc kahramanı,dokuz yasından beri hastadır.Dizinden iki defa ameliyat olmus ,bir ücüncüsünede hazırlanmaktadır.Bu hastalık onda derin bir ukde yaratmıstır.O dısının perisanlıgını icinin derinligi ile kapatmaya calısır.Cok acı cektigi,kültürlü ve felsefi düsünce tarzına asina oldugu icin 40-50 yasın tecrübesine sahiptir.Bu dıs görünüs ile deruni hayat tezadı Peyami Safa nın bir cok romanında ve degisik sekillerde ele alınmıstır.Romandaki hasta genc ,bu mahrumlukla kıvranırken ,yazar onun karsısına tam zıddı bir tip cıkarır :D oktor Ragıp …Doktor Ragıp uzun boylu ,seyrek, ince ve sarı saclı ,sıhhatli bir kisi ,zeki fakat derinliksiz mavi gözlere, ölcülü bakıslara ,mutedil bir zarafete sahiptir.Dilinde ,hasta gencin tam aksine rakam mesafe ,cizgi ,harita ve sayı vardır. Doktor Ragıp tipiyle ,hasta gencin trajedisi daha bir kesafet kazanıyor.Onda sıhhat hasreti ,saadet hasreti kadar önemli bir yer tutuyor.Bir yerde Agaçların bile sıhhatine imrenirdim diyor.Bu genc hem hasta ,hem filozoftur. Roman kahramanı bu sıhhat,hastalık tezadı arasında buhranlar gecirir.O ,Doktor Ragıp ın sıhhatini Nüzhet i elinden alacagı için kıskanmaktadır. Burada dikkati ceken bir durum var ki ,hasta gencin duygu ve düsünceleri ne kadar teferruatlı olarak tasvir edilmisse,dıs görünüsü o kadar ihmal edilmistir.Doktor Ragıp ın ise sadece dıs görünüsü fakat güclü ve teferruatlı bir sekilde tasvir edilir.Roman kahramanı ,kendisine rakip oldugu icin her an alıcı gözle doktor Ragıp a bakmaktadır.Hayranlık ve kıskanclık duygularını bir arada yasar. Nüzhet üzerinde de fazla durulmamıstır.Aslında Peyami Safa ,kadın ruhuna vakıf bir yazardır.Ve bazı romanlarında (Fatih Harbiye,Matmazel Noralyanın Koltugu…gibi) buna önem verir.Fakat bu romanda ,yine hasta genci hep ön planda tutmak icin Nüzhet i önemsememistir.Nüzhetin dıs görünüsü verilmemistir. Nüzhet in 19 yasında oldugunu biliyoruz.O hercaidir.Hic bir durumda iki dakikadan fazla kalamaz.Yazar Nüzhet in bir cok heyecanları otomatiktir diyor. Romanda hasta gencin ruh haliyle iliskili olarak keder ,ölüm ,yalnızlık gibi konularda düsünceler ileriye sürüldügü görülür.Aslında Roman arada bir yanan ümit ısıgına ragmen devamlı bir kederi aksettiriyor.Hasta genc,bu kederi bir yandan yasamakta ,bir yandan düsünmektedir:ızdırabın derinlerine indikce sevincimizi kaybetmek korkusu kalmadıgı icin yeni bir sevinc baslıyor.Istırabın ilacı ıstıraptır.Ikisinin hasılı ızdırabı ;Sevinctir! Bu anlayıs Fuzuli de oldugu kadar,Kahkahayı icad eden adam ,dünyanın en muzdarip insanıydı diyen Nice&rsquode de göze carpar.Peyami Safa nın genis kültürü kahramanına aksetmistir.Aynı düsünce seviyesi ölüm konusunda da karsımıza cıkar;ölüm ,hayatın bütün nese ,sarkı ,kahkaha ve cılgınlıklarına alıp götürüyordu diyen genc,romanın bir yerinde yariyle konusuyor.Anlasılan o Sekspir i de okumustur.Ölümle birlikte yalnızlık konusu da romanda ele alınmıstır.Hasta genc,hastanede muayene sırasını beklerken kendisi gibi genc ve cocuk hastaları görüyor.Fakat hepsinin yanlarında bir büyügü vardır.Gence göre bu hastalar kan akrabalıgından daha yakındırlar birbirlerine,cünkü onları acı ve korku birlestirmistir. Kendiside onların icindedir.Fakat onun yanında kendisine destek olabilecek bir büyügü yoktur.O hep yalnız…Annesinin yanındayken,pasa ile veya Nüzhet le oldugu zaman bile yalnızdır.Cünkü &ldquoinsanlar baskalarının beden hastalıklarını anlıyorlar da ruhunu anlamıyorlar.&rdquoBu ,yalnızlık düsüncesi Peyami Safa da bir sabit fikirdir.Onun bu düsüncesinde bizim tasavvuf kültürümüzün oldugu kadar,Batı felsefesinin de tesiri vardır.Peyami Safa ,hayranı oldugu Fransız filozofu Pascal ın Nous mourons tout seul =yapayalnız ölürüz&rdquo sözünü sık sık tekrarlar.O daha sonraki yıllarda bu düsünceyi gelistirilen Yalnızız romanını yazmıstır. Dokuzuncu Hariciye Kogusu nda tezatlar büyük bir yer tutar.Bunlar hasta gencin ruhi durumuyla yakından ilgilidir.O, kapalı mekan ,tabiat, saglık,hastalık,zenginlik ,yoksulluk, cirkinlik,güzellik ,kader,saadet hasreti,hayat,ölüm,korku,ümit tezatları icindedir. Roman kahramanı milliyetine ve milli diline baglı bir insandır.Nüzhet in pasa babası ile Ragıp ise kozmopolittir.Peyami Safa bütün romanlarında insanı tek basına degil ,icinde bulundugu kültür,aile ve sosyal cevresiyle birlikte ele alır.O derece ki Nüzhet ,hasta genc veya Ragıp tan birini sevmek zorunda kalırsa ,iki zıt medeniyet,iki zıt kültür ve iki zıt dünya görüsünden birisini sececektir. Hayatta ne kadar tezat varsa hepsi bu romana aksetmistir.Gencin icinde bulundugu bir baska tezat yalan /hakikat tezatıdır.&rdquoic ine cok güvenen ve icim beni aldatmaz&rdquo diyen roman kahramanına göre yalana her sey isyan etmelidir.&rdquoKim hakikatı ararsa,hakikat da onu arar.&rdquoBu ,romandaki yalan /hakikat temi alelada manasıyla degil ,felsefi manada karsımıza cıkar,Peyami Safa,Bir Tereddüdün Romanı adlı eserinde de aynı tezat arasında bir sarkac gibidir.Ve onda inanmak ihtiyacı,roman kahramanlarının bir çogunda görüldügü üzere bir buhran halini almıstır.Peyami Safa, kökünden ,medeniyetinden ,dini hayatından kopmus veya kendisine ait olanlarla , baskasınınkiler arasında kalmıs,bunun buhranını derinden duymus trajik bir insandır.Onun hemen her romanında ve bütün unsurlarıyla karsımıza cıkan medeniyet catısması,aslında ve önceden yasanmıs kendi ruhunun dalgalanmalarıdır. Dokuzuncu Hariciye Kogusu ,yapısı ,muhtevası ve üslûbu son derece uyumlu bir romandır.Tamamı 127 sayfa olan roman 44 bölüme ayrılmıstır.Cok kısa olaylar ve intibalar,cok kısa süren bölümler haline getirilmistir.Her bölümde hasta gencin dikkati bir başka &ldquoobje&rdquode yoğunlaşıyor.Fakat hasta psikolojisine uygun olarak bu bölümler kopuk kopuk ve insicamsızdır.Heyecan cümleleri çok kullanılmıştır: &ldquoArkamdan bir şehir kaçıyor…Dizlerimde bir kerpeten…Hastalık ve tabiat… Çamların arasında beyazlıklar…Bünye ! Bünye! Sizin için her şeyden evvel bu… Evimizin sokak kapısı önünde çocuklar.Birdenbire keskin bir çığlık… daha sabredelim mi?Yengemin paşaya uzattığı çanta ve paşanın bana elini uzatırken yüzendeki şefkatin arkasına gizlenen istihfaf,istihza ,nefret,hakimiyet… mum ışığının sallantıları arasında uzanıp kısalan bir boy…Canlı,hareketli gözler,simsiyah ve hareketsiz… Yukarıya alınan örnekte de görüldüğü gibi hemen hemen hiçbir tam cümleye rastlanmaz.Romanın başından sonuna kadar aynı üslup hakimdir. Kelimelerin seçildiği,tıbbi terimlerin bir doktor olarak itinayla ve doğru olarak kullanıldığı dikkati çekiyor. Romanda son derece dikkatli ve realist tasvirler vardır.Eşya ,mekan ve insan bütünleşmiştir.Hasta genç yoksul ve kenar mahallenin evleri ile kendi durumu arasında büyük bir benzerlik buluyor.Onlar gittikçe eskiyor,dökülüyor ve ayakta durmak için bakıma ve ameliyata ihtiyacı var ,kendiside öyle… Bununla birlikte roman kahramanı sathi bir tip olmadığı için bu tasvirlerde alelâde bir fotoğraf realizmi yoktur.O gözlerinin gördüğünü ,felsefenin, imanın ve tıbbın süzgecinden geçiriyor. Hasta gencin konuşma tarzı ve üslubu ilk bakışta insanı yadırgatabilir.Çünkü 15 yaşında bir genç Şekspir,Paskal,Bergson gibi batının büyük yazarlarından gelen bir alışkanlıkla düşünüyor.Yazar bu durumun farkındadır.Onun 15 yaşında olmasına rağmen bu derece kültürlü ve 50 yaşın tecrübesine sahip oluşunu çektiği acıların getirdiği olgunluğa bağlıyor. Aslında bu romanın kahramanı ile yazarı arasındaki büyük benzerliği,Peyami Safa nın yetişme tarzı ve edebi şahsiyeti göz önünde bulundurulsa yadırgatacak bir şey yoktur. O bu romanını 30 yaşında iken yazmıştır.Ve &ndashSer-ver Bedi imzası ile yazdıklarını saymazsak Dokuzuncu Hariciye Koğuşu onun dokuzuncu romanıdır. |
|
ramazan
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 21-Ocak-2007 Konum: İstanbul Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 117 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 11-Mart-2011 Saat 14:31 |
PEYAMI SAFA NIN HAYATI
Peyami Safa Istanbulda 1899yılında dogdu .Servet-i Fünün sairlerinden Ismail Safanın ogludur,iki yasında iken ,Sivasda sürgünde bulunan babasını kaybetti (1901).Dokuz yasında iken sag elinin ekleminde kemik hastalıgının baslaması,13yasında ikende hayatını kazanmak zorunda kalması yüzünden düzenli okul ögrenimi göremedi ,kendi kendini yetistirdi.Birinci dünya savası yıllarında ögretmenlik yaptı.(1914-1918)Bu yıllarda biryandan da edebiyatla ilgileniyordu.Biri yerli ve Kopanlıklar Kıralı adlı (1913) diseri ceviri ve Üc Kardes adlı(1918) birer hikayelik iki kücük kitap cıkarıyor,Fagfur (1918) v.b. gibi sanat dergilerinde hikaye cevirileri ve makaleleri yayımlanıyordu.Savas sonunda ,kardesinin istegiyle memurluktan ayrılıp basın hayatına atıldı cıkardıkları Yirminci Asır adlı bir aksam gazetesinde Asrın Hikayeleri genel baslıgı adı altında halk için gazete hikayeleri yazdı. İlk otuz kırktanesi imzasız yayımlanan bu hikayeler o zaman cok begenildi ;yazar devrin ileri gelen bazı sanatcıları ( Yakup Kadri Karaosmanoglu ,Yahya Kemal Beyatlı,Omer Seyfettin v.b.) tarafından tesvik edildi.O tarihten sonra yalnız gazetelerde calıstı fıkra ,makale ve roman yazarı olarak genis bir üne ulastı.Bu arada Kultur Haftası (1936)ve Turk Düsüncesi (1953-1960) adlı ikide dergi cıkardı Ikıncı Dunya Savası yıllarında kendini Fasizm akımına kaptırdı ;savas sonrasında calıstıgı parti gazetelerine göre ikide bir agız degistirerek siyasal bir dengesizlik icinde bocaladıgı, genellikle gerici bir takım görüslerin savunuculugunu yaptı.Atatürk ün saglıgında Türk Inkılabına Bakıslar(1938) adlı bir kitap yazmısken Atatürk ün ölümünden sonra devrin düsmanı bir yol tutu. Oglu Merve Safa&rsquoyı kaybettikten 3ay sonra 15 haziran 1961 de Istanbul da öldü. EDEBI KISILIGI Peyami Safa nın ilk görünen vasfı,kendi kendini yetistirmis ,kültürlü ,cok yanlı bir yazar olmasıdır. Bu niteligi dolayısiyle bir cok bilgi dalında yazabilmis,tartısmalarda agır basmıstır.Estetik ve sosyal bilimlerin hemen her kolunda (resim,musiki,edebiyat…gibi) bilgi ve görüs sahibidir.Bu ilimlerin Dogu ve Batı daki gelismelerini izleyerek fıkra ve makalelerinde,hatta(biraz kusur sayılacak genislikte )romanlarında kullanmıstır.Hele tıp ,sosyoloji ve psikolojideki malumatı bu ilimlerin uzmanlarını imredirecek kıvamdadır.Romancılıktaki kudreti ölcüsünde roman nazariyelerini de bildigi görülmektedir.Batı yayınlarından okudugu seyleri aynen tekrarlamayıp kendince bir senteze kavusturması ,seckin ve aydın kisiligini belirtmektedir. Kendi kendini yetistirmis bulunması,cok eser vermesi (150 ye yakın) çogunu Server Bedi imzasiyle yazdıgı eserlerde halka hitap etmesi ,malumatını yer yer ciddi romanlarına da gecirmesi sanatını az cok zedelemistir,denebilir.Ancak cagdas fikir konularındaki derinligi ile asıl romanlarında görülen sanatkarlık tasası ona,benzersiz bir kisilik kazandırmıstır. 1940 ta Cahit Sıtkı Tarancı ya &ldquoBenim suurum bir facia atmosferi icinde dogdu. diyor.&rdquoDokuz yasımda baslayan bir hastalık ve on üc yasımda hayatını kazanmak zarureti beni edebiyattan önce kendimi anlamaga ve yetistirmege mecbur bir kücük insanı,tamamiyle hayati zorluklardan dogma bir terbiye,psikoloji,felsefe tecessüsüyle doldurdu.Belki bütün kitaplarımı dolduran bir facia beklemek vehmi bunun neticesidir.&rdquo Peyami Safa,basınımızda uzun zaman fikir yazılariyle oldugu kadar ,sert polemikleriyle de tanınmıs bir kalemdir.Kendi görüslerini ve bilhassa milletimizin manevi degerlerini ,inancla ,bilgi ve şiddetle savunmustur.Bu mücadele adamının özel hayatında,dostları arasında yumusak ,temkinli ve hos sohbetler oldugu yazılmıstır. FIKIRLERI Peyami Safa,ortalama 20 bin makale ve fıkranın ,150 ye yakın basılı eserin sahibi olarak siyasi ,iktisadi ,edebi ,felsefi…hemen her alanda fikirler savunmus,görüsler ileri sürmüstür.Bu fikirlerle hareket yaratıp uygun veya karsıt tezlerin doguslarını görmüstür.1936 da cıkan Kültür Haftası ve 1953 ten 1960 a kadar yayınladıgı Türk Düsüncesi dergilerinde bazı fikirlerini sistem haline koymustur.Ayrıca Türk devrimlerini tarafsız ilim usulüyle inceleyen ve milliyetcilik ,insanlık,felsefe,dil, sanat,millet ve doktrinler üzerinde görüslerini acıklayan Türk Inkılabına Bakıs (1993),Büyük Avrupa Anketi(1938) ,Felsefi Buhran (1939),Millet ve Insan(1943),Mahutlar ,Sosyalizm(1961) ,Nasyonalizm(1961),Mistisizm (1962) adlı eserleri vardır.Peyami Safa nın makale ve fıkralarından derlenmis bir kısım secme yazıları,ölümünden sonra su isimler altında yayımlanmıstır: Dogu Batı Sentezi(1963),Osmanlıca-Türkce &ndashUydurmaca (1970),Sanat &ndashEdebiyat-Tenkid(1973),Secmeler(1970), Din-Inkılâba-Irtica (1972),Kadın;Ask-Aile (1973),Eğitim &ndashGenclik-Üniversite…, Bu kadar genis alanlara dagılan Peyami Safa nın bütün fikirlerini derleyip ortaya koymak ,ayrı ve gerekli bir inceleme isidir. Burada sırf ,romanlarını daha iyi anlamamıza yarayacak düsüncelerine göz atılacaktır. Peyami Safa milliyetcidir.Bunu Türkler icin bir varlık sartı sayar.Milliyetciligi kanda degil ortaklasa bir soya ve ülküye baglılık suurunda görür.Türk Inkılabına Bakıslar da iki milliyetciligin farklarını gösterir. &ldquoBunlardan biri sosyalist anlayısıdır ki ,bütün milli kavgaları ve kalkınmaları sadece emperyalizm baskısından bir kurtulus hareketi seklinde gösterir.Böylece yarı müstemleke halinde yasayan esir milletlerde ,burjuva ve kapitalist nizamına karsı bir direnis uyandırmak ister.Bu sosyalist görüsüyle bir Habe in ,bir Cinli nin ,bir Kamboc lunun veya bir Türk ün hic farkı yoktur… Milliyetciligi ikinci bir tarzda anlayanlar daha vardır ki ,onlar öz milliyetcilerdir.Bunlar için milliyetcilik genis bir ırk,dil ve tarih hareketidir.Soyut insanın ihtiyaclarından ve haklarından önce milli zaruretleri kabul eder.&rdquo Nitekim ,Anadolu kurtulusu da Kuva-yi Milliye ye dayanır.Atatürk devrimlerinin iki temeli vardır:1-Batıcılık, 2-Türkcülük. Batıcılık (medeniyet),bizi Avrupa metoduna ve düsüncesine baglar .Türkcülük (milliyetcilik) ise soy ,din ve kültür kaynaklarına iletir. Dolayısıyla Peyami Safa ,batının ilmini dogunun manevi gücüne kaynastırıp,Türklere mahsus,yeni bir medeniyet sentezi cıkarmak ister. Dinin ancak laiklikle kemale erebilecegini söyleyerek &ldquohem dindar hem de filozof&rdquo olunması gerektigini belirtir. Peyami Safa,bu fikirlere baglılıgını 1960 ta söyle anlatmıstır: Süpheci zamanlar da dahil daima milliyetci ve insaniyetci oldum .Allah tan süphe ettigim zamanlar bile onun varlıgı imkanını reddetmedim…Insanın kendi kendisi kalmak sartiyle degişmesi,bütün esyaya samil bir zarurettir.Bunun icin hem muhafazakar hem de inkılapcıyım.&rdquo Peyami ,Batıcı ve devrimcidir,fakat geçmisle lüzumlu bagların kopmasını istemez.Cünkü bu Dogu-batı sentezi fikrine aykırıdır.Yazar bilhassa Avrupa karşısında düşülen aşagılık duygusunu milli onurumuz için zararlı görür.Fertler&rdquosahsiyet sahibi&rdquo oldugu ölcüde toplumun yükselecegine inanır. &ldquoFerdiyeti, bir at a ,sahsiyeti süvariye benzetebiliriz.Insanın varlıgından bu at tabiatı temsil eder.süvari cemiyeti temsil eder.&rdquodiyerek,sahsiyetin ancak milli ortamdan çıkacagı fikrini özetler. Hemen bütün romanlarında bir mesele ortaya atar.Bilhassa Türk toplumundaki Dogu-Batı cekismelerini ve bunların cözüm tarzlarını;1.ve 2. Dünya savaslarının getirdigi buhranları ,bu buhranlarda aydınların ve maddi olayların payını ruh-madde,akıl-his-inanc-inancsızlık konularını tartısır.Romancı ,bu meseleler karsısında kesin bir cephe tutmaz.Hepsini bazı tartısmalar halinde önümüze serer.Romanlarından birine:Bir Tereddüdün Romanı adını vermistir. Aslında bütün romanlarına bu isim konulabilir,cünkü tereddütler ,süpheler,yarım inanclar,kararsızlıklar bazı tipler etrafında toplanmaktadır.Peyami &lsquonin görüsü kisilerden biri tarafından,fakat acıkca degil ,adeta varılacak bir hedef halinde temsil edilmektedir. Son eserlerinden olan Matmazel Noraliya nın Koltugu nda ruhcu felsefeye daha fazla yaklasmıs görünürse de baglılıgı mutlak degildir.O,görünen (fizik) alemin üstünde bir sır,bir ruh,bir tabiatüstü ve fizikötesi bulunduguna inanır ama bu inancını yine gerekci bir mantıkla ,ilmi belgelerle ortaya koymaya çalısır.Kısacası: &ldquoBu hayat ve fikir denilen köske,tek bir kapıdan girilemiyecegini&rdquo kabul eder.Bu ise özlü fikir adamlarına yakısan niteliktir. 1945 ten sonra Türkiye de de meraklısı çok artmıs olan ruh tecrübeleri ile yakından ilgileniyordu.Bu yolda fıkralar ,makaleler yazıyor ,romanlarına da öyle bir dogrultu vermis görünüyordu.Özetle sunu düsünmekteydi: &ldquo19.yüzyılda teknigin gelişmesiyle manevi degerlerin cökmesi arasında gittikce artan bir münasebet oldu.20.yüzyılda Batı&rsquonın kültür buhranını doguran ve onu Dogu&rsquonun eski manevi degerlerinde yeni kaynaklar aramaya kosturan sebep budur. Ikinci Dünya Savasından sonra 19.yüzyılın kapalı ilim zihniyetinin yıkılması ve tabiat bilgilerinin bile yepyeni metafizik imkanlar acması üzerine ,kuvvetini yalnız felsefeden ve metafizikten degil ,tabiat bilgilerinden de alan bir manevilesme havası dogdu.&rdquo TÜRLER Peyami Safa,Fıkra ,Makale ,Hikaye,Roman türlerinde eserler yazmıstır.Gün Doguyor adlı bir de tiyatro eseri vardır. Peyami Safa nın gecinmek endisesiyle yazdıgı ve kendince degersiz buldugu romanlarında Server Bedi takma adını kullandıgını biliyoruz.Bu isimle yazdıgı roman ve hikayeler…65 tanedir,diger eserleriyle birlikte bu külliyat Ahmed Mitat Efendinin eser rekorunu dahi kırmaktadır.Ne var ki bunların da avam-isi (populer) romanlara bir seviye getirdigi söylenebilir.Hele bu isimle yazdıgı Cingöz Recai serisinde öyle bir hırsız tipi ortaya koymus ve basından öyle maceralar geçirtmistir ki edebiyatımızın biricik &ldquopolisiye romanları&rdquo sayılır. Peyami Safa nın edebi romanları sunlardır: Bir Mekteplinin Hatıratı,Karanlıklar Kıralı ,Gençligimiz,Siyah-Beyaz,Sözde Kızlar,Simsek ,Istanbul Hikayeleri ,Mahser ,Bir Aksamdı,Süngülerin Gölgesinde, Bir Genc Kız Kalbinin Cürmü ,Canan ,Dokuzuncu Hariciye Kogusu ,Attila ,Fatih-Harbiye ,Bir Tereddüdün Romanı ,Matmazel Noraliya&rsquonın Koltugu ,Yalnızız,Biz İnsanlar. ROMANCILIGI O bir tahlil romancısıdır.Yani kisilere ve esyaya psikolojik bir dikkat ile bakar.Suur ile alt suuru arastırır.Maddi ,manevi ıstırap dolu hayarları,hasta beden ve ruhları, ahlak bunalımlarını ,kisi-toplum çatısmalarını ,vicdan azaplarını ;günah ,hayasızlık,kopmusluk ,ise yaramazlık ,yalnızlık duygularını,önsezileri ,ruh hastalıklarını ve psikanaliz deneyislerini konu edinir. Bu tarz tahlil romanlarında olay degil ,kisilerin ,esyanın ve bizzat olayın ince bir dikkatle cözümlenmesi önemlidir.Böylece insanın ic macerasını ele alan çagdas roman ,(batıdaki benzerleri gibi)sinemaya benzemekten,yani sırf bir olay etrafında dönmekten kurtulmaktadır. Peyami Safa, ic maceranın yanısıra kisilerin sosyal catısmalarını da ele alarak psiko-sosyal türde romanlar vermistir,denilebilir.Cünkü ünlü eserlerinde sosyal olayların insan ruhları üstündeki etkilerini araştırmıstır.Sözgelisi: Mahser de 1.Dünya harbi sonunun ahlak cöküsleri ;9.Hariciye Kogusu nda Canakkale savunması yıllarında hasta bir gencin bunalımları ve facia korkusu ;Fatih-Harbiyede ,ters anlasılarak taklit edilen Batının bize getirdigi bunalımlar,Matmazel Noraliya nın Koltugunda ,ruh huzuru arama ve sosyal yıkımlardan felsefi kurtulusa gecme yolları ,Yalnızız da ,günümüzün insanınınhayal kırılısları…ele alınmıs bulunmaktadır. &ldquoSanatkar ister istemez sosyal bir görüsün temsilcisidir ….Romanda kahramanlardan biri ,romancının sosyal görüsünü acıklayabilir .&rdquo diyen Peyami Safa, her eserinde kendi sosyal görüslerini savunan bir kahraman bulundurur. Fakat ,romanın acıktan acıga bir dava tutmasını ,bir iddiayı isbat,bir görüsü telkin icin yazılmasını uygun görmez. Roman kurulusları cok ustaca olan Peyami Safa her romanında ayrı bir teknik denemis,böylece sayısız imkanları yoklamıstır.Vakaları pek güzel sıralamıs veya ic ice koymus ,anlatacagı ruh ve fikir zeminlerini dikkatle hazırlamıstır.Her tesadüfü ,her sonucu,her intihar ,cinnet veya kaybolusu onceden hesaplamıstır. OLAYLAR Peyami Safa olayların gercek hayattan alınmasına onem vermez.Ona gore bir vakanın yasanmıs olması degil ,yasanırken hasıl olacak ruh ve düsünce hallerinin ifade edilmesi onemlidir.Nitekim: &ldquoHer romanında kendi hayatımdan parcalar vardır.Yalnız,otobiyografik romanlar ,yaratma hürriyetimizi kısarlar.Orada biz,sayısız imkan ve ihtimallerden bazılarını tercih hürriyetini kaybeder,bir tanesi üzerinde billurlasmak zorunda kalırız…Size garip gelecek fakat bana oyle geliyor ki, romanda yasanmamıs kısımlar,yasanmıslardan daha gercektirler.Cünkü roman ,olaganı olmus gösterme sanatıdır.Yoksa hatırattan farkı olamazdı.Halbuki biri yaratma oteki hatırlamadır.der. USLUP Peyami Safa,gerek romanlarındaki,gerek fıkralarındaki uslubun kudreti ile tanınmıs,sevilmis bir yazardır.Türkce üzerine sayısız makaleleri ,bir de dilbilgisi kitabı olan bu yazıcı,cümle ve kelime kurmada ,Türkcenin bütün imkanlarını yoklamıstır.Uslup tasasını,günlük fıkralarından Cingöz Recai maceralarına kadar hicbir yerde elden bırakmamıstır. Cümleleri cok defa uzun ve karmasık ,ama yerime göre kesik,kısa hatta devrik de olur. Bir düsünce veya duyguyu en kestirmeden anlatmak gücü gösterir. Kisilerini kendi agziyle konusturan Peyami Safa,söylesme ve hitaplarda ,her kahramanı ,kültür seviyesine ,ruh haline ,mizacına ve zevkine göre söyletmek hüneri gösterir.Arada bir sive tesbitleri de yapar.Fakat bunu meddah agzı denecek kadar asırı götürmez. Tahkiye,tasvir ve tahlil bölümlerinde konusur gibi yazmaya karsıdır&rdquokonusur gibiligin&rdquo özel üslubu yok edecegini düsünür. Romana cirkin ,bayagı sözler sokulmasını da siddetle kınar .Cünkü : &ldquoGercek halk siirinde ve halis folklor orneklerinde oyle pis kelimelere rastlanmaz. Peyami cok kelimeli ,yeni bilesimlerle dolu ,incelikleri ,ayrı ayrı ve bol sıfatlarla,zarflarla dile getiren canlı ,bol imajlı,tesbihli ,istiareli bir üslubun sahibidir .Felsefeye ruhbilime ve sosyal konulara düskünlügü dolayısiyle tıbbi ve soyut kavramları(ve bir kusur olarak ) yabancı terimlerle frenkce kelimeleri çok kullanır. Peyami Safa nın Eserleri: Hikaye ; 1-Bir mekteplinin Hatıratı:Karanlıklar Kralı (1913) (tek hikaye) 2-Siyah,Beyaz Hikayeler (1923) 3-Istanbul Hikayeleri 4-Ates Bocekleri (1925) Uzun Hikaye: 5-Gencligimiz (1922) 6-Ask Oyunları 7-Süngülerin Golgesinde(1924) Roman: 8-Sözde Kızlar (1925) 9-Mahser (1924) 10-Canan (1931) 11-Bir Aksamdı (1928) 12-Simsek (1928) 13-9.uncu Hariciye Kogusu (1930) 14-Attila (1931) 15-Fatih-Harbiye (1931) 16-Bir Tereddüdün Romanı (1933) 17-Biz Insanlar(1939) 18-Matmazel Noraliya nın Koltugu (1948) 19-Yalnızız (1951) |
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |