Öykü Tamamlama |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla
Konu: Öykü Tamamlama Gönderim Zamanı: 16-Ocak-2012 Saat 22:07 |
TUĞLAYI BEKLEMEK
Genç iş adamı, şehrin sokaklarının birinde son model arabasıyla biraz hızlı gidiyordu. Az ilerisinde alışveriş mağazaları bulunan bir çocuk parkının kenarından geçiyordu ki, bir şeyin hızla geçip arabasına çarptığını hissedip yavaşladı. Ne olup bittiğini anlamak için frene bastı ve biraz geriye gidip arabaya çarpan şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştı. Arabaya bir tuğla çarpmış ve yan kapıyı biraz ezmişti. Tuğlanın arabaya atıldığı istikamete doğru yürüdü ve orada gördüğü bir çocuğu yakalayıp, çocuk parkının duvarına doğru itti: - Ne yaptığının farkında mısın? “Özür dilerim.” dedi çocuk. “Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Tuğlayı yola fırlattım çünkü kimse durmuyordu. Çocuk korku ve üzüntüyle gözünden akan yaşları tersiyle silerken tekerlekli sandalyesinden düşen erkek kardeşini işaret etti: - Kardeşim kaldırıma takıldı ve tekerlekli sandalyesinden düştü. Onu tek başıma kaldıramadım. Bana yardım edecek kimseyi de bulamadım. Ağlamaları şimdi hıçkırığa dönüşmüş olan çocuk: - Tekerlekli sandalyeyi kaldırmama yardımcı olur musunuz? Kardeşim sakat ve arabası kaldıramayacağım kadar ağır. Bunu duyar duymaz adam, sakat çocuğu omuzlayarak tekerlekli sandalyesine yerleştirdi. Sonra da mendilini çıkarıp çocuğun gözlerini sildi. “Teşekkür ederim.” dedi çocuk. Allah razı olsun. Aynı teşekkürü sakat kardeşi de yaptı. Adam, çocuğun tekerlekli sandalyedeki kardeşini evlerini doğru götürmesini seyretti uzunca bir süre. Son model arabasına dönmesi epeyce geç oldu. İki kardeş gözden kaybolduğunda, düşünceli bir ruh haline büründü ve yeni arabasının yan kapısını hiçbir zaman tamir ettirmedi. Onu, hayat yolculuğu esnasında yardıma ihtiyacı olan birinin dikkatini çekmek için tuğla fırlatmasını gerektirecek kadar hızlı gitmeme yönünde bir uyarı olarak düşünmeye başlamıştı çünkü. O gün yaşadığı bu olaydan aldığı dersi şu şekilde paylaştı dostlarıyla: “Hayat bize bir şeyler fısıldar ve dinlememizi bekler. Dinlemeye bile vakit ayırmadığımız zamanlarda ise bir uyarı tuğlası fırlatır. Seçim elimizde: Kalbimizin sesini dinlemek veya tuğlayı beklemek…” BİR PAKET BİSKÜVİ Hali vakti yerinde bir kadın havaalanında bekliyordu. Uçağın kalkmasına da uzun saatler vardı. Önce hoşuna giden bir kitap, sonra da bir paket çikolatalı bisküvi satın aldı ve bir banka oturdu. Kitabına daldığı bir sırada, fakir görünümlü bir adam yanına oturdu ve aralarında duran çikolatalı bisküvi paketinden atıştırmaya başladı. Kadın bu küstahlığı görmezden gelmeye çalıştı. Onun yerine, bisküvilerini yiyip bir taraftan kitabını okudu, bir taraftan da saatini gözledi. Ancak yanı başında oturan bisküvi hırsızı arsızca birer ikişer bisküvileri midesine indiriyordu. Kadın gittikçe daha fazla rahatsız oldu bu durumdan. “İnsan gibi istese, veririm! Utanmadan bisküvilerimi yiyor, bir de yüzüme gülümseyip duruyor. Ne terbiyesiz insanlar var bu dünyada!” diye düşünüyor, yüz hatlarıyla da bu düşüncesini ifade ediyordu. Sonunda, her biri birer bisküvi aldı paketten. Geriye tek bir bisküvi kalmıştı. Adam gülümseyerek o bisküviyi aldı ve ikiye böldü. Yarısını kadına uzattı. Kadın hırsla bisküviyi elinden çekip “Şunun yaptığı arsızlığa bak!” diye düşündü. “Tek kelime teşekkür de etmiyor.” Uçağın kalkışa hazır olduğu anonsunu duyunca eşyalarını toplayıp kapıya doğru yöneldi. O utanmaz bisküvi hırsızının yüzüne bile bakmak istemedi. Uçağına bindi ve koltuğuna gömüldü. Nerdeyse bitirmek üzere olduğu kitabını almak için çantasını açtı. Bir de ne görsün? Gözlerinin önünde bir paket bisküvi! Elinde olmadan, dudaklarından bir hayret nidası yükseldi. Kendi bisküvisi buradaysa, bekleme salonunda atıştırdığı bisküviler demek ki adamındı! Adamın bisküvileri kendisiyle paylaştığı gibi sonuncusunu bile bölüştürecek kadar cömertlik gösterdiğini anladı. Özür dilemek, hatasını telafi etmek için artık çok geçti. İçini tarifsiz bir üzüntü kapladı. Birkaç dakika önce adamı suçladığı bütün kötü sıfatların gelip kendi üzerine yapıştığını hissetti. Kaba olan kendisiydi, hırsızlık yapan kendisiydi ve nankörce davranana yine kendisiydi! ADI – SOYADI : SINIFI : NO : ÖYKÜ METNİ TAMAMLAMA BALIKÇIL KUŞU Bir balıkçıl kuşu, ................ kenarında her gün tutabildiği birkaç ............. geçinirmiş. Zamanla ihtiyarlayarak balık ............... duruma gelmiş.Bu gidişle açlıktan ................ anlayınca, avlanmayı kolaylaştırmak için bir ............... kurmuş ve gölde bulunan bir yengece demiş ki : “Geçen gün buraya ................... geldi. Göle avlarını atarak ne kadar balık varsa hepsini .................. söylediler. Zavallı ................yüreğim acıdı. Şu gölde nesilleri kuruyacak. ” Yengeç, balıklarla beraber kendisnin de .................... anlayınca telaşla bu tehlikeyi balıklara anlatmış. Hepsinin .............. başlarından gitmiş . Kendilerini ................ için bir ............... aramaya başlamışlar, bulamamışlar. Sonunda yine düşmanları balıkçıl kuşunun ............ gelip kendilerini bu .................kurtarması için ricada bulunmuşlar, fikrini sormuşlar. Balıkçılın “Şurada büyük bir nehir var. Oraya ................... kurtulursunuz.” demesi üzerine, geniş nehirde enine boyuna kaçıp avcıların ................. kurtulabileceklerine balıkların ..............yatmış. Ama oraya nasıl gidecekleri meselesinde ............... kalmışlar. Buna da bir çare bulmasını yine düşmanları ..................... istemişler . Balıkçıl kuşu, “Ah! Ben ............... olsaydım sizi oraya pek kolay taşırdım. Şimdi ihtiyarladım. Ne kadar çalışsam, günde birkaçınızı gagama alıp taşıyabilirim. ” deyince hepsi sevinmiş. Bundan sonra balıkçıl, birkaç balığı alıp nehre diye bir ............... götürüp onları afiyetle ............... başlamış. Böylece bir hayli ............... geçmiş. Göldeki balıklar, giden arkadaşlarının o büyük ................ enine boyuna dolaştıkları haberini alarak seviniyorlar, kendilerinin de bir an önce oraya ................. sabırsızlıkla bekliyorlarmış. Nihayet bir gün yengeç de yer değiştirmeye özenerek ................... boğazına çengelleriyle sarılıp yola çıkmış. Balıkçıl, yemek çeşnisinin değiştiğinden memnun olarak gidiyormuş. Ancak yengeç .................yaklaşınca balık kemiklerini görmüş ve işin iç yüzünü anlamış. Karşılaştığı .................. sabırla beklemektense, kendisini ................... çalışmış. Kurtaramayınca çengelleriyle balıkçılın boğazını sıkmaya başlamış, sıka sıka onu ............... öldürmüş.Böylece hem kendisini hem de gölde kalan balıkları yok olmaktan kurtarmış. BEYDABA Kelile ve Dimne |
|
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 16-Ocak-2012 Saat 22:05 |
TUĞLAYI BEKLEMEK
Genç iş adamı, şehrin sokaklarının birinde son model arabasıyla biraz hızlı gidiyordu. Az ilerisinde alışveriş mağazaları bulunan bir çocuk parkının kenarından geçiyordu ki, bir şeyin hızla geçip arabasına çarptığını hissedip yavaşladı. Ne olup bittiğini anlamak için frene bastı ve biraz geriye gidip arabaya çarpan şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştı. Arabaya bir tuğla çarpmış ve yan kapıyı biraz ezmişti. Tuğlanın arabaya atıldığı istikamete doğru yürüdü ve orada gördüğü bir çocuğu yakalayıp, çocuk parkının duvarına doğru itti: - Ne yaptığının farkında mısın? “Özür dilerim.” dedi çocuk. “Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Tuğlayı yola fırlattım çünkü kimse durmuyordu. ADI – SOYADI : SINIFI : NO : ÖYKÜ METNİ TAMAMLAMA Bir fare, bir ............... yularından tutmuş, kurula kurula yola ............... Gururundan ................. sığamıyor, kendi kendine söyleniyordu : - Ben ne büyük .................., koca bir deveyi .................. tutmuş, çekip götürüyorum . Derken önlerine koca bir ............... gelmişti. Fare, ırmağı .................. durakladı. Suya .................., kuşkusuz boğulurdu. Deve , farenin .................. görünce : - Hayrola dostum, dedi . Niçin durdun ? Dal şu .................., karşı tarafa geçelim. Fare .................. kaçacak delik arıyordu. .................. büktü : - Ben bu ırmağı .................. geçerim, görmüyor musun, su çok derin ? Deve : - Hele bir görelim, ne kadarmış bu su , diyerek ırmağa .................. . Su ancak .................. kadar çıkmıştı. Güldü. Fareye : - A korkak cüce. Dediğin su ancak .................... boyu. Korkacak ne var, haydi suya dal da .................. geçelim. Fare titriyordu. Deveye .................. : - Ey büyük üstat ! Dizden dize fark var. Bu ırmak sana diz boyu ama bana koca bir .................. Sana iki adımlık bir .................., bana aşılamayan bir nehir. Deve dayanamadı: - Öyleyse bir daha ................. yok . Boyundan .................. işlere girişme. Kendin .................. boy ................... Haydi, titreyip durma, sıçra da .................. bin. Seni de senin gibi yüzlercesini de karşıya geçirebilirim. Bu sana bir .................. olsun. İnsan kendisini iyi .................., hele aldatıcı gurura kapılmamalıdır. Mehmet ÖNDER Mevlana’dan Hikayeler |
|
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 16-Ocak-2012 Saat 22:02 |
ADI – SOYADI :
SINIFI : NO : ÖYKÜ METNİ TAMAMLAMA HAYATTA BAŞARILI OLMANIN YOLLARI İnsanları b.......... kısmı gayet çalışkan, bir k.......... da son derece tembel olmak üzere i......... ayırırsak, şansın ç.......... tarafından olacağına şüphe etmemek g.......... Birkaç tembelin, tesadüfün y.......... ile toplumda yer tutması g.......... kuralı bozmaz. Hayatta genel o.......... başarılı olanlar, para değil a.......... ve çaba sahibi olanlardır. Amerika’da geçen bir olay b.......... düşündürmüştü. Kolombiya Üniversite’sinin Makina Mühendisliği B.......... henüz bitirmiş o.......... dört arkadaş yıkanmak ü.......... şehrin hamamlarından birine g.......... Hamamın b.......... havuzunda yüzüp şakalaşırken i .......... biri : ¬- Benim a.......... birşey geldi. Çok o.......... bir fikir. Bakınız söyleyeyim. İçimizden b.........., kim k.......... güvenirse, burada çırılçıplak k.......... ve hayat mücadelesine b.......... Eğer bundan bir y.......... sonra h.......... kazanır ve beş y.......... dolar biriktirebilirse, öteki üç a.......... ona bin dolar v.......... Bu teklif karşısında i.......... genç o.......... haykırır : - Ben bu t.......... kabul ediyorum. Sözleşmeyi h.......... yapın, notere tasdik ettirin, bana da g.........., imza edeyim der. Üç arkadaş biçarenin e.......... bir paket yaparak onu o.......... Hz. Adem kıyafetinde b.......... giderler. Genç bir m.......... düşünür. Çıplak s.......... çıksa p.......... tutuklar. Ne yapsın? Hamam s.......... işi anlatır. Böyle bir i.......... giriştiğini söyler ve kendisine bir ay s.......... parası ödenmek ü.......... bir mayo, b.......... kutu boya i.......... fırça tedarik etmesini r.......... eder ve hemen o g.......... hamama gelenlerin a.......... boyamaya başlar. O kadar g.........., o kadar ustaca b.......... ki yalnız müşteriler değil b.......... hamamda çalışanlar ayakkabılarını ona b.......... Bir ay sonra hem b.......... öder hem de sırtına bir gömlek, bir p.......... bir çift ayakkabı almayı başarır. Sonra İngilterte’ye işleyen vapurların birinde ateşçiliğe başlar. Bir d.......... boş durmayan genç v.......... buldukça makine dairesine gider.Yağlanması, temizlenmesi g.......... boruları, vidaları e.......... geçirir. Londra’dan d.......... başmakinist bu ç.......... genci yanına alır ve ikinci makinist Olarak bir tüccar postacısına yerleştirir. Böylece tam bir yıl sonra b.......... yüz dolar biriktirmeyi başarır. Arkadaşlarını b.......... hayatını a.......... ve onlardan b.......... dolar alırken “-Keşke sizlerle d.......... fazla bahse girseydim.” der. Selim Sırrı TARCAN Bulduğunuz kelime sayısı : A = Bulunacak Toplam Kelime Sayısı : B = 63 Tahmin Düzeyi : C = |
|
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 16-Ocak-2012 Saat 22:01 |
ADI – SOYADI :
SINIFI : NO : ÖYKÜ METNİ TAMAMLAMA MEZİYET HANIM Mutsuz görünüşünün arkasına saklamıştı bilgiçliğini. İsteyerek yapılmış, önceden tasarlanmış bir davranış değildi b.......... böyle olmadığı, bir söyleşiye girdiği zaman daha çok ortaya çıkardı, hiç vakit geçirmez, gençlik günlerinin Meziyet H.......... oluverirdi. Özellikle geçmişten s.......... açıldığında kimsenin konuşmasına fırsat v.........., hep kendisi anlatmak isterdi. “ Beybabam” d.......... başlardı, “Ramazanda bademli güllaç t.......... olmadan sofraya oturmazdı. Bir d.......... taskebabını çok s..........Taskebabı en i.......... nasıl p.......... bakın s.......... anlatayım der, iyice ayrıntılarına girişirdi. B.......... kezinde karşılaştığı bir turist hanıma t.......... tarifini verirken ö.........., tencere kapağının üstüne k.......... taştan b.......... “Bahçeden büyükçe düzgün bir t.......... bulacaksın, o.......... çeşmede güzelce y.......... ve bir daha yıkayacaksın diye konuşmaya g.......... karşısındaki şaşkın ş.......... sormak z.......... kalmış: “Siz t.......... pişiriyorsunuz?” Ve o zamanın sosyetesi arsında birbirine a.......... gülünen bir k.......... olmuştu bu. M.......... Hanıma şimdi s.......... belki de anımsamazdı bile, güldürüye, espriye p.......... yer yoktu yaşamında. O g.......... kızının evine gitmeden ö.........., rahmetli k.......... ölümünden bu y.........., dört y.......... yalnızlıktan neler çektiğini düşünüyordu: O sağ o.......... bankaya kasa kiralamaya ikisi b.......... giderlerdi. Kızından y.......... istemesine gerek k.......... Mücevherlerini a.......... eskisi g.......... koruyamamaktan kaygılanır o.......... Meziyet Hanım. Geçenlerde bir tanıdığı onun y.......... ve güçsüz kaldığını görüp, “Takılarını n.......... çocukların arsında paylaştır mıyorsun? Diye s.......... “Hepsini o.......... ver, yükten k..........” ha? Kurtulabilmek elinden g.......... geniş bir s..........alacağını biliyordu. Bir kez “Ya ç.......... verdiği yürek ç.......... çekmezdi. Ne y.......... ki yaşamının b.......... parçası olmuştu onlar. Bulduğunuz kelime sayısı : A = Bulunacak Toplam Kelime Sayısı : B = 53 Tahmin Düzeyi : C = |
|
zaman
Moderatör Kayıt Tarihi: 31-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 724 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 16-Ocak-2012 Saat 21:59 |
Öykü Tamamlama, Öykü Metni Tamamlama Etkinlikleri
FAKİRLER ( Annemin mektubu ) Lombardiyalı çocuk gibi hayatını ................ için vermek , büyük bir .............. olarak sayılır ama , sen gene de küçük erdemleri ................. etme evladım . Bu sabah .............. dönerken , önüme düşmüş yürüyordun . Dizlerinin arasında ............... yüzlü , hastalıklı bir çocuk olan ve senden ................ isteyen ........... bir kadının yanından geçtin . Ona .............. ve hiçbir şey vermedin , halbuki cebinde ........ vardı . Dinle yavrum sana el ........... sefaletin önünden , hele çocuğu için senden birkaç kuruş isteyen bir ................. önünden ...................... geçmeye çalışma sakın . Belki de o çocuğun ........... olabileceğini , o zavallı annenin .................. düşün . Bir gün sana : ‘Enrico , bugün sana kuru bir dilim ................ bile vermeyeceğim .’ demek zorunda kalırsam ; benim bir anne olarak çekeceğim .................. düşünebiliyor musun ? Bir fakire sadaka verdiğim zaman ve o da bana ‘ Allah seni ve ......................... bağışlasın !’ derse , bu sözlerin içimi ne kadar ............................ bilemezsin . Bu hayır duanın gerçekten uzun süre bizleri koruyacağına ................ ve evime gönül rahatlığıyla dönerim . Şöyle düşünüyorum : Doğrusu ya , bu fakir bana benim ona verdiğimden daha çok şey verdi ! Sen de ....................... yardımcı ol da , ben de ................ için söylenen ............................... duyayım . Sen de cebinden zaman zaman birkaç kuruş ................ ve onu yoksul bir yaşlı adamın , ............................ bile bulamayan bir annenin , anasız bir çocuğun .................. bırak . Fakirler çocukların verdiği sadakaya daha çok ................. , çünkü bu onları .................... çünkü herkesin.......................... muhtaç olan çocuklar da onlara benzerler .İşte bundan dolayıdır ki fakirlere okulların ................. daha çok rastlanır . Büyük bir insan sadakayı .................. için verir, ama çocuğun verdiği sadakada acımaya ........................ de karışır , anlıyor musun ? Düşün ki senin hiçbir .................... yok , onlarınsa hiçbir şeyleri yok . Sen ................... olmayı dilerken , onlara yalnız ...................... bile yetiyor . Bütün bu zengin konakların , güzel arabaların , kadife elbiseli çocukların geçtiği ............. aç kadınların , çocukların bulunduğunu düşünmek ne .......... ! Bundan böyle hiçbir, ama hiçbir zaman senden sadaka isteyen bir ..................eline birkaç kuruş koymadan geçme Enrico’ cuğum. Edmondo de AMICIS Çocuk Kalbi , 1991 |
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |