ÜNİVERSİTE HAYALİ |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
dodos
Moderatör Kayıt Tarihi: 15-Nisan-2008 Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 202 |
Alıntı Cevapla
Konu: ÜNİVERSİTE HAYALİ Gönderim Zamanı: 28-Mayıs-2008 Saat 12:21 |
(Niğde’den adını belirtmeyen emekli bir öğretmen anlatıyor:) Bir gece ağabeyim soluk soluğa, korku ve dehşetle açılmış gözlerle eve girdi ve anlattı: İşten dönüyormuş. Derken bir genç kızla tanışmış. Ağabeyim tanımış onu; aynı fakülteden bir kızmış. Arada sırada görürmüş onu. Ağabeyimle yürüyorlarmış. İşte tam o sırada bir kurşun sesiyle irkilmiş ağabeyim. Dönüp bakmış ağabeyim arkasına. Üç adam, durmadan ateş ediyorlarmış genç kıza. Genç kız yere düşmüş. Ağabeyim dona kalmış. Yanına koşmuş, kızın kanlı başını dizine almış. Ağabeyim, o an, ne yapacağını bilememenin çaresizliğiyle ağlamış, ağlamış. O günden sonra değişti ağabeyim. Sanki öldürülen kızın yerine geçmiştim; en büyük koruyucum kesilmeye başlamıştı. En büyük hayalim okumaktı. İlk okuldan beri bu heyecan ve hevesle çalıştım. Liseyi başarıyla bitirdim. Ve üniversite kapısına gelip dayandım. 1977 yılıydı. Televizyonlarda aynı haberler vardı. Üniversitelerdeki çatışmalardan bahsediyordu. O yıllarda üniversite ölüm demekti. Ama ben çocukluğumda içimde oluşan öğrenme heyecanıyla hiç bir şey göremiyordum; Sürekli haberlerde duymaktan alışmıştım. Sessiz biriydim. Kendi kendime kitap okur, düş kurar, hayallere dalardım. Resim çizer, onlarla oyalanırdım. Televizyon izlerdim ama siyasi çatışmalardan hiç haberim olmazdı. Daha çok belgesel ve dizileri seyrederdim. Bunlarla birlikte liseyi bitirip üniversite sınavlarını da kazandım. Hiç unutmam, o günü büyük bir sevinçle eve geldim ve annemin boynuna sarıldım: “Kazandım anne...Kazandım” Annemde bana sarıldı. Gülerek sevincini bana belli etti. Sonra televizyonun başında oturan ağabeyimin yanına gittim. Haberleri seyrediyordu yine anarşi ile ilgiliydi. Bir deli kanlının sokakta vurulduğunu söylüyordu. “Ağabey kazandım” dedim. “İyi... tebrik ederim” dedi. Şaşırdım. Zorlanarak gülümsemişti “Gitmeyeceksin” dedi. Saf gibi yüzüne baktım. “Anlamadım” dedim. “Üniversiteye gitmeyeceksin” dedi. Ayağa kalkıp gitti. Arkasından bakakaldım. Bütün sevincim kursağımda kaldı. Karşı çıkamadım; çünkü ağabeyim evimizin tek erkeğiydi. Babamızı küçük yaşta yitirdik. Ağabeyim gece gündüz çalışıyor para kazanıyordu. Ablam yıllar önce İzmirli biriyle evlenmişti. Ağabeyime çocukluğumdan beri karşı çıkamazdım. Beni düşündüğünü biliyordum. Yine öyle düşündüm. Üniversiteyi kazandığım halde kaydolmadım. Bu bana ne kadar büyük bir azap verse de ağabeyimi kıramazdım. Bir gün oku kardeşim demesini bekliyordum. Ertesi yıl üniversite sınavlarına tekrar girdim. Ve yine kazandım. Eve sevinçle geldim ama ağabeyimin donuk bakışlarıyla karşılaştım. “Hayır gitmeyeceksin” dedi. Çok üzüldüm. İçimden “niye” diye sormak geldi. Ama soramadım. Odama gittim, hıçkırarak ağladım. Artık üniversite benim için bir hayaldi. Günler geçti. Üniversiteyi çoktan unutmuştum. Derken eve bir mektup geldi. Can güvenliği nedeniyle okula kaydını yaptırıp da gelmeyenler için yeni bir hak tanınmıştı. Yeniden heyecanlandım. Ve bir akşam,tüm cesaretimi toplayıp, hayatımda ilk kez ağabeyime durumu izah etmeye karar verdim. Bir akşam eve geldiğinde odasına girdim; karşısına oturdum. Heyecanlanmıştım. Söze nereden başlayacağımı bilemiyordum. “Ağabey...” dedim... “Evet?..” “Yeniden kayıt yaptırdım ağabey...” Ağabeyim suratını astı, sinirli bir şekilde suratıma baktı. Ürktüm. “Bir kayıt hakkı tanıdılar da... Can güvenliği nedeniyle okula gitmeyenler yeniden kayıt yaptırabileceklermiş.” dedim, terler içinde kaldım. Ama ağabeyim sustu. Başını önüne eğdi, konuşmadı hiç. “Ağabey...Bir şey demedin?..” Bir şey demedi, sustu. Başını da kaldırmadı. Günler geçti. Yeniden kayıt olduğum okula ağabeyim razı olmadığı için gitmemiş, yine her sabahki gibi sıkıntıyla uyanmıştım. Devamsızlık süresi ertesi gün doluyordu. Eğer yarında gitmezsem okula, devamsızlık dolayısıyla kaydım silinecek; artık üniversite benim için bir hayal olacaktı. Ağabeyimi razı etmenin bir yolu olmalıydı. Akşam salonda oturuyor, gazete okuyordu. Hemen karşısına geçtim. Bütün cesaretimi toplayıp söyledim. “Yarın son gün ağabey...” “Gitmezsem kaydımı silecekler ağabey...” derken sesim titriyordu, adeta yalvararak devam ettim: “Şimdiye kadar sana hiç ısrar etmedim... Çünkü beni düşündüğünü biliyordum.Ama bu gün sana yalvarıyorum...” Başını kaldırmadı gazeteden ama beni dinlediğini biliyordum. “Ne olur kırma hatırımı... İzin ver bu sefer.” diye yalvardım. Bir an sessizlikten sonra başını kaldırdı, yüzüme baktı. Bakışları donuktu. “Bu duruma artık kendini alıştırmalısın, kardeşim” dedi sadece. “Ama...” “Tamam” diye öfkelendi, ayağa kalktı, pencereye doğru yürüdü. İsyan dolu bir titreyişle bağırdım birden: “Ağabey!” “Tamam dedim sana!...Tamam!” Korkuyla gerildim. Üzerime yürüdü, konuştu. “Okumanı istemez miyim hiç? Kız kardeşimin bir memur olmasını arzu etmez miyim? Ama...o gece o an o okulumuzdaki kız arkadaşımın gözlerimin önünde kanlar içinde yatışı... İmdat dercesine bakışı... Gözlerimin önünden gitmiyor. Senin öyle olmanı istemiyorum. Senin yaşamanı istiyorum.” dedi ve yatmaya gitti. O gece annem ve ağabeyim yattılar. Bense Allah’a yalvardım: “Allah’ım bana öyle bir mucize ver ki yarın okulumda olayım... Okumak istiyorum... tek çare sensin...” Sayıklar gibi durmadan ağladım, durmadan dua ettim. Sonra uykuya dalmışım. Sabah ezanıyla uyandığımda içime kaygı da oturdu. “Bir gün kaldı” diyordum. Birden ağlama hissi doğdu içimde; hıçkırdım. Gözlerimden yaşlar döküldü. Tam o sırada evimizin kapı zili çaldı. Az sonra sevinç çığlıklarını duydum: “Kızım bak!.. kim gelmiş!” Kendime çeki düzen verip salona geçtim. Ablam gelmişti. “Ablacım hoş geldin...” diye sarıldım. “Sürpriz yaptın ablacığım...” dedi ağabeyim. “Kütahya’da seminerimiz vardı. Bir kaç gündür oradaydık.Oraya kadar gelmişken, sizlere uğrayayım dedim.” dedi gülerek. Birden ağabeyimin işi aklına geldi. “Hay Allah... İşe geç kalacağım. Hazırlanmalıyım.” “Sen işine git semih...”dedi ablam. Bakışlarını bana çevirdi ablam, gözlerimin içine baktı. “Senin gözlerin niye şiş öyle?” diye sordu. Ona her şeyi anlattım. Bugün okulda olmazsam kaydımın silineceğini söyledim. Ablam dikkatle dinledi beni. İşte o sırada, ağabeyim eline çantasını almış çıkmak üzereydi. Ablam onu gördü seslendi: “Semih biraz gelir misin lütfen...” “Tabi abla” dedi ağabeyim. “Bugün işe gitme...”dedi ablam gülerek. “Ama abla” “İki senedir kızcağıza okula gitme diyorsun,gitmiyor... Bende senin büyüğünüm. Bugün işe gitme diyorum... Sende gitmeyiver...” Ablam bize döndü: “Bizi kardeşimle yalnız bırakır mısınız?” dedi. Annemle öbür odaya geçerken ablam ağabeyime ilk sözlerini söylüyordu: “Madem ki küçükler büyük sözü dinliyor... Sen de benim sözümü dinleyeceksin...” Heyecanla bekliyordum. Annem de benimle birlikte heyecanla bekliyordu. Bir an başımı çevirdim. Kapıda ağabeyim duruyordu. “Hadi valizini hazırla... Konya’ya gidiyorsun.” dedi. O an dünyalar benim oldu. Bir saat sonra ağabeyimle otobüs garajındaydık. Ağabeyim, yüzüme baktı: “Kendine dikkat et... Hiçbir şeye karışma... Tamam mı?” “Tamam..” “Telefon et...” “Tamam.” Elini öptüm, arabaya bindim, koltuğa oturdum. Evde garaja kadar hiç konuşmamıştık. Susmuştu ağabeyim. Ama kızgın değildi, biliyordum.Hiç konuşmaması içime sıkıntı veriyordu. Yüzünün gülmesini bekliyordum. Derken araba hareket etti. İşte o an peronda beni uğurlayan ağabeyim gülümsedi, el salladı. Eliyle üzgün durmamamı, gülmemi işaret etti. Hayatımın en mutlu gülüşüyle güldüm. Ve hayalimdeki üniversiteye zamanında başladım. Hemşerimiz olan iki kız arkadaşımla birlikte kalıyorduk. Okula birlikte gidip geliyorduk. Üniversite heyecanıyla hızla geçiyordu günler. Arkadaşlarımla okuldan dönüyorduk. Birden aklıma geldi. Okula başlayalı iki hafta olmuş ama ablamı arayıp halini hatırını sormamıştım. Okula başlamama madem ki ablam sebep olmuştu, teşekkür etmeliydim. İzmir’i aradım. Ablam çıktı: “Alo...” “Abla...Ben sevgi...” “Sevgi...Ne iyi ettin...Nasılsın?” “İyiyim abla...Sen nasılsın?” “Ben de iyiyim.” “Nerden arıyorsun?” “Konya’dan...” “Konya’dan mı?” “Evet,abla...Okuldan arıyorum.” “Başladın mı okuluna?..” Şaşırdım.Bir an duraladım. “Senin sayende abla..” “Benim mi?” “Elbette abla...Sen ağabeyimi razı etmesen...” Ablam şaşırarak sordu: “Kardeşim...Sen neden söz ediyorsun?” “Abla..İki hafta önce eve geldiğinde ağabeyimle konuştun ya...” “Ne eve gelmesi?..” “Abla...Şaka mı yapıyorsun Allah aşkına... Kütahya’da seminerin varmış da Niğde’ye geldin ya...” “Ben geçen yıldan beri İzmir’den hiç ayrılmadım ki...” “Abla şaka yapma lütfen...” “Şaka değil Sevgi... Ben bir yere ayrılmadım, Kütahya’da seminerim filan yoktu...” dedi. İkimizde şok haldeydik. Susuyorduk. Bir süre öylece durduk. “Abla...”dedim şaşkınlıkla, “O zaman,evimize gelen kimdi?” Telefonu kapattım. Aklım durmuştu adeta. Yeniden telefona sarıldım, duyduklarımın doğru olup olmadığını öğrenmek için hemen ablamın kayınvalidesini aradım. O da aynı şeyi söyledi. Ablam benimle ve ağabeyimle konuştuğum sırada İzmir’deymiş. Hiç ayrılmamış yanlarından. Şok olmuştum. |
|
нαη∂αη AKILLI KİŞİ AKLININ EFENDİSİ OLUR, APTAL İSE ONUN UŞAĞI... ∂σ∂σѕ
|
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |