gelisenbeyin.net Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Eğitim Dünyası > Ödevler
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Ropörtaj Örnekleri

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Ropörtaj Örnekleri
    Gönderim Zamanı: 06-Şubat-2009 Saat 23:58
Ropörtaj Örnekleri
[Samimi olmayan şarkı kalıcı olmaz] Hepimizin hayatında bir Fikret Şeneş şarkısı muhakkak vardır. Kimi zaman "Haykıracak nefesim kalmasa bile" kimi zaman "Yeniden başlasın, burada kalmasın" kimi zaman "Kimler geldi kimler geçti hayatımdan" kimi zaman "Hoşgörsen affet gitsin aldırma" kimi zaman "Gel de gör beni bambaşka biri" kimi zaman da "Bana yalan söylediler kaderden söz etmediler" demişizdir. Bunları söylemediğinizi düşünüyorsanız muhakkak "Bir başkadır benim memleketim" demişsinizdir. Gördünüz mü muhakkak hepimizin bir Fikret Şeneş şarkısı varmış.

Söyleşi: Hakan Eren / AKORT dergisinde yayınlanmıştır.

Türk Popu'nun ilk kadın söz yazarı Fikret Şeneş en son 1996 yılında Ajda Pekkan için "Bir Hata" adlı şarkıyı yazmış. Ondan beri söz yazmıyor. Türk Popu'na 290'a yakın eser bırakmış. Başta Ajda Pekkan olmak üzere Semiramis Pekkan, Sevda Karaca, Işıl Yücesoy, Zerrin Özer, Nilüfer, Semiha Yankı, Ayla Dikmen, Neco, Zaliha, Tanju Okan, Sibel Egemen, Şenay, Ayten Alpman, Selçuk Ural, Gönül Yazar, Gökhan gibi birçok önemli yorumcu Fikret Şeneş'in yazdığı şarkı sözlerini plak yapmışlar. Yazdığı tüm şarkılar aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hala dillerde ve kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Kalıcı olmanın en önemli örneği Fikret Şeneş bakın neler söyledi...

Şimdiki yazılan şarkı sözlerini nasıl buluyorsunuz?

Şimdi yazılan şarkı sözlerinin uygunsuz olmalarının sebebini TRT'ye yüklüyorum. Çünkü eskide TRT bizim en ufak bir Türkçe hatası olan veya sakıncalı bir mana ifade edecek sözleri içeren şarkıları hemen durdurur denetimden geçirmezdi. Ama şimdi önüne gelen her türlü kelimeden her türlü argo sözlerden şarkı yapıyor. Yani Türkçe'mizi rezil etmek için ne lazımsa yapıyorlar. Ama müstehcen olsun ama argo olsun ama Türkçe'si yanlış olsun veya cümle tersinden söylenmiş mühim değil yeter ki orada bir "Salla" bulunacak, ya "Mucck" ya da "Şaka Şuka" diyecek. "Şak Şuka" çok güzel aslında çünkü bir çingenenin yaptığı şarkı ve bir çingene gecesinde söylendiği zaman veya bir göbek atarken fevkalade uygun. Ama bir TV için uygun olduğunu düşünemiyorum. Sadece müzikalite açısından yoksa ben bile bayılıyorum. O kadar güzel çalışmışlar ki hakikaten dans show görüyorsun.

Bir şarkının kalıcı olması için ne yapılması gerekir? Sizin yazdığınız şarkılar hala her yerde söyleniyor. Şarkılarınız bu kadar kalıcı olacağını hissetmiş miydiniz?

Tabii kalıcı olacağını hissettim çünkü onlar bir hayatın yaşanmışları. Ben kırkımdan sonra başladım. O yaşa kadar gelen hislerin bir süzülmesidir tüm bu sözler. Bunları yaşayacaksın ki ayna gibi her insan kendinden bir parça bulabilsin şarkının içinde. Ya acılarını bulur, ya sevgisini, ya aşkından ya da özleminden bir şeyler bulur. "Aaaa tıpkı bak bu benim için yazılmış" diyebildiği zaman o şarkı artık kalıcıdır. Bir şarkının kalıcı olması için şarkı sözünün çok samimi ve hakikaten yaşanmış olması lazım. Yaşamamış olan şarkı sözü yazamaz ama şiir yazar. Şarkı sözü yazamaz çünkü müzikten etkilenmesi lazım. Bugün müzikten daha önemlidir söz.

Yıllar önce yazdığınız şarkılarınız yeniden başka yorumcular tarafından cover yapılarak albümlere konuluyor. Bunları nasıl karşılıyorsunuz? Beğeniyor musunuz?

Beğeniyorum ama zavallılar zamana uyacağım diye onlara ne verilirse onu okuyorlar. Ben zamanında bu şarkıyı yazarken uygun yorumcuya vermişimdir şarkıyı mesela bir "Ne de Olsa Karın"ı Ayla Algan okumuştur niye Ajda Pekkan'a vermemişimdir? Ona uymaz diye. Şimdi başkası okuduğunda dinlemem lazım iyi okuyor mu diye. Hakikaten hissederek okumak lazım. Buyursun okusun.

Siz hep anlatırsınız bir şarkınızın yazılmasının aylar sürdüğünü oysa şimdi şarkılar daha çabuk yazılıyor gibi. Sizin şarkılarınızın farkı burada galiba...

Hayır beste yok ki ortada. Do'yu oradan re'yi oradan çalacak nasıl kelimeleri oradan buradan aşırıyorlarsa onlar da müzikleri laylaylom işte Arap müziği Avrupa müziğini takip ediyorlar. Benim bir çok şarkımın kelimelerinden şarkı yapmışlardır. Şimdi aradaki fark nedir biliyor musun? Benim müziği çok iyi bilmem. Sesimin çok güzel olmasından dolayı bir konservatuar okumuş, bir özel ders almış olmam ki hakikaten çok değerli bir konservatuar hocasından ders aldım. O zamanki Amerikalı müzik hocamız bize müzikal olmayan bir kelimenin şarkıya girmeyeceğini öğretmişti. Eğer her kelime şarkıya girebilseydi o zaman şairlerden bizlere lüzum kalmazdı ki. O kadar başarılı şairlerimiz var ama öyle kelimeler var ki şarkıya uymayabilir. En yüksek tonda çıkamayabilirsin o kelimeyle. Hiç farkında olmadan Amerikalı müzik hocama çok şeyler borçluyum. Çünkü söz yazarlığının bir okulu yok ama ben bu eğitimi almışım İngilizce olarak. Ahenkli kelimeler olması lazım diyor şarkıda. "Kalbinden beni at" o T harfini düşünebiliyor musun? T harfinin sona gelmemesi lazım. Ya G harfinden başlayan herhangi bir cümle "Göö" diye giriyor. "Gööözlerinin"... Ne kadar çirkin, olabilir mi böyle bir şey?

Türk popuna baktığımız zaman en büyük hitleri çıkaran söz yazarlarının kadın olduğunu görüyoruz. Tesadüf müdür bu, yoksa kadınlar daha iyi söz yazıyor mu demeliyiz?

Çünkü aşka kadınlar daha çok değer veriyor. İki Fransız şair var birbirlerine çok aşıklar ve şiirlerle yazışıyorlar. Kadından aşkın tarifi çıkıyor. Diyor ki "Aşk bir kadının bütün hayatıdır, erkeğin varlığının bir parçasıdır." Düşünebiliyor musunuz bir kadının bütün hayatı, bütün dünyası. Erkek herhangi bir şekilde dışarıda bir şey yaptığında asıl aşık olan kadına nelerin tesir ettiğinin farkında bile değil. Lalettayin dışarıda yaptığı bir şey gibi addediyor kendini. Bu demektir ki , kadının daha iyi mi söz yazarlığının dışında kadının haleti ruhiyesinin daha ince, daha kırılgan, daha sadık olduğudur. Ama bu dediğin Türk popundaki tesadüftür yoksa başarılı erkek söz yazarları da var.

Erkek söz yazarlarını nasıl buluyorsunuz?

Benim çok beğendiğim daha Almanyalar da iken şiirlerini kestiğim Ahmet Selçuk İlkan var ki ne şahane bir şairdi geldi buraya arabeskçi oldu. Hadi buradan buyurun. Yazık oldu. Kayahan da dikkatimi çeker ama Kayahan hiçbir zaman bana samimi gelmemiştir. Sanki biraz zorlamalı gibi. Normal bir hayatın gidişatı gibi gözükmez bana hayatı her nedense. Sahnede de ömrümde bir kere izledim o zaman ismi bile yoktu ortada. Arnavutköy'de aralık bir sokakta 2.katta bir yerde şarkı söylüyordu oraya gittiydim. Orada da itti beni samimi gelseydi çekecekti belki. Barış Manço da aynı şekilde samimi gelmedi bana. Kenan Doğulu çok tabii geliyor bana biliyor musunuz? Hakikaten hisseder hissetmez hemen yazıyor ama parçalıyor kendini onu sana da sevdirsin diye. Hep aynı şey hatta bugün Şenay Düdek'te de okudum diyor ki "Yorgun düşüyorum Kenan'ı dinlerken. Adam kendini parçalıyor". Bana da sordu bir gün "Nasıl buldun Fikret abla" diye. Oğlum niye paralıyorsun kendini. Bak millet doldurmuş burayı seni dinlemeye zaten gelmiş. Ehh şarkıların da güzel niye kendini bu kadar parçalıyorsun dedim.

Peki sizce şarkı söylemek bağırmak demek midir?

Hayır. Hayır. Hayır... Fısıldamak demek, konuşmak demek. Biraz da Rap türü bundan çıktı. Konuşuyor diyorlar ya. Nereden çıktı buradan çıktı. Bağırmadan küçük sesle şarkı söylemek dünyanın en güç işidir. Şarkı söylemek zaten sanatın en güç dalıdır. Şarkıyı söyletmiyorlar bağırttırıyorlar aslında. Zerrin Özer'i sesini işte öyle yıktılar, mahvettiler. Zerrin Özer'in sesi Türkiye'ye az gelmiş seslerdendir. Batı olarak da diğer seçtiği dallar olarak da. Fakat bağırtırlar kızı illa ki. Nilüfer'i de bağırtmışlardır fakat "Ben Seni Seven Kadın"da bağırtmadan söylettim. O zamanki kocası Yeşil Giresunlu "Fikret hanım tebrik ederim sizi bana bir şarkıcı kazandırdınız" dedi. Çünkü ilk defa bağırtıp çağırtmadan Nilüfer'e şarkı söylettim. İşte bunları bağırtanlar müzik yapımcıları. Bağırsın da sesi çıksın ki satacak. Olmaz böyle şey.

Sizin zamanınızda klip yoktu. Acaba şarkılarınıza nasıl klip çekilirdi düşündünüz mü?

Valla bilemiyorum ama bir siyahlı kadın herhalde oturacaktı böyle elinde bir kırmızı gül. Oturduğu yerde hani ilk Zuhal Olcay'ın çıktığı gibi sahnenin ortasında durup şarkılarını icra edecekti. Ve ne kadar güzel dinlenecekti. Zuhal Olcay ilk çıktığı zaman "Yalnızlığım"ı söylediği zaman mest olmuştum. Hep öyle dümdüz siyah bir elbise ile çıktı sahnenin ortasında durdu. Tüm şarkılarını söyledi ve çıktı. Biz böyle aşılanmış falan gibi kaldık. Benim için Zuhal Olcay iyi tiyatro sanatçısı olmasının yanında iyi de bir şarkıcıdır.

Şimdi eskiden haklarınızı koruyacak bir MESAM bir MSG gibi meslek kuruluşları yoktu. Haklarınızı sanatçılardan mı alırdınız? Nereden alırdınız?

Sanatçılardan değil şirketlerden alırdık. Konuşurduk şirketten alırdık 250 Lira. Sonradan 3.000 Liraya çıktı çok pahalandı dediler. Şimdi konserlerde de almaya başladık. "Memleketim" şarkısı bile yeterdi aslında. Düşünsenize önüne gelen herkes söyledi. Şimdi de okullara vermişler. Okullarda okutuluyor ezberletiliyor ve hükümet benden izin almadığı gibi ne de bir teşekkür etti. Sadece kullanıyorlar güzel güzel. Ondan sonra da uyduruyorlar. Geçtiğimiz yıllarda TRT'de bir konserde "Memleketim" söylendikten sonra altına Mehmet Akif Ersoy yazdılar. Tam çıldırıyordum onun için hemen aradım TRT'yi "Bu İsrail halk şarkısıdır sözlerini de ben yazdım" diye.

Gençlerin iyi söz yazabilmeleri için ne gibi tavsiyelerde bulunacaksınız?

Gençler iyi söz yazamaz. Çünkü yazması için yaşaması lazım. Nasıl bir meyve olgunlaşmadan düşüp yenmiyorsa gençler de hissedemez daha. Ancak idealist laflar ederler o da sakıncalı bulunur zülfüyare dokundu diye. Onun hissettikleri orta yaşın hissettiklerine uymaz. Hayatı bilmiyor daha yaşaması lazım.

FİKRET ŞENEŞ NE DEDİ?..

AJDA PEKKAN

Ajda Pekkan sahneler için yaratılmış. Hakikaten sahneleri dolduran yegane batı şarkıcımızdır benim için. Bunun yanı sıra dinleyicisine en çok saygısı olan , en mükemmel şekilde görünmek isteyen bir şarkıcıdır bir sanatçıdır daha doğrusu. Öylesine saygılıdır ki saçının bir teli kıvrılsa veya elbisenin bir tarafı ütüsüz olsa katiyen sahneye çıkmaz, şarkı söylemez. Bu ne demektir , dinleyicisine olan saygısından ileri gelen bir şeydir. Ve bunların mükemmel olması için elinden geleni yapar. Bunları yaparken de bazen şarkı sözlerini unutabilir. O kadar saçıyla başıyla meşguldür ki bir anda kayıverir şarkının sözü ama Ajda toparlar mühim değildir. Kendine de hep söylediğim gibi benim şarkılarımın en iyi vitrinidir. Çünkü o şarkılarımı alıp kendi mükemmeliyetçi kişiliği ile birleştirdiği zaman gayet tabii o şarkı nazar-ı dikkati cezbeder herkes tarafından tutulur ve sevilir. Ama bir başkası tarafından da söylense belki aynı alakayı görebilir de görmeyebilir de. Şarkıcın görüntüsü de çok mühim yoksa önünüze her gelen sesi güzel birileri de şarkıcı olabilirdi.

SEZEN AKSU

Tanrının hakikaten az insanlara nasip ettiği bir değer benim için. Fransızların nasıl bir Edith Piaf'ı varsa bizim için de Sezen Aksu aynı şeydir. O kadar güzel şeyler yaptı ki sonunda daha da tatmin olayım diye değişik yönlere saptı. O zaman da bizim sevip kabul ettiğimiz Sezen'i bu değişik türlerin çok azında gördüm. Mesela son şarkısı "Farkındayım" benim için dünyaya değer bir şarkısıdır. Yalnız şarkının A'sı ile B'sinin aralarında en ufak bir bağlantısı yok fakat bunu ancak müziği bilenler anlayabilir. Ama bunu o kadar iyi başarmış ki şarkıyı dinlerken başka dünyaya gidiyorsunuz.

NÜKHET DURU

Eskiden beri hep özgün besteler diye tutturdu. Fevkalade bir yorumcu fevkalade bir insandır. Özgün besteler diye tutturdu fakat bizim memleketimizde tam manasıyla batı müziğinde besteci olarak pek fazla bir insan göremiyorum. Avrupa mesela hem müziği hem sözü eşit tutar ama aslında bana sorarsanız söz daha mühimdir. Müzik ne kadar güzel olursa olsun sözler olmayınca melodi kayar kafanızdan fakat çok güzel bir söz kafanıza çakılır kalır. Melodisi aklınıza gelmese bile şu sözlü şarkı nedir diye sorarsınız. Sahnesine gelince kendini o kadar sebatla yetiştirdi ayrıca çok da hatırşinasdır. Çok severim ve her ne kadar beraber çalışma imkanımız olmasa bile yine de hep arar sorar ve ben aradığım zaman hep telefona kendisi çıkar ötekilerde bunu göremezsin.

NİLÜFER

Nilüfer'in sesi her ne kadar çağlayan gibi gürler gözükse de oktavı çok fazla geniş değildir. Ajda, hele ders aldıktan sonra çok daha iyi çıkabildi. Gırtlağı daha iyi kullanabilmek için şan dersi şarttır her zaman. Nilüfer çıkabildiği halde aynı oktavdan fazla dışarı çıkamaz ve o oktav içindeki şarkıları da çok güzel değerlendirir. Çünkü güzel bir sesi var temiz bir gırtlağı var. Kendine çok iyi bakar. Benim için değerlidir.


Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 07-Şubat-2009 Saat 00:01
Röportaj soru örnekleri

Röportajlarda genelde şu sorular soruluyor:

1-Konuya ilginiz ilk ne zaman başladı? Çocukluk bağlantısı nedir?

2-Konu hakkında bilgi kaynaklarınız nelerdir?

3-Konuyu işlerken hangi olaydan etkilendiniz?

4-Konunun muhatapları sizin konuyu işlemenize nasıl tepki verdiler?

5-Konunun işlenmesi ne tür etkiler yarattı?

6-Siz bu etkiden tatmin oldunuz mu?

7-Devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 27-Nisan-2011 Saat 22:23
Ropörtaj Örnekleri
Selahattin KARAKURT ve Yahya KARAKURT’un sorularını cevaplayan Halil KARAKURT’la sitemiz ve Karyader’le ilgili konuştuk. Güzel duyguların hakim olduğu bir atmosferde sıcak çaylarımızı yudumlarken bu röportaj bizlere büyük bir keyif verdi. Tatlı söyleşiden dolayı Halil Karakut’ta teşekkür eder, yaşantısında başarılar dileriz.

Sizin Nevşehir’de öğretmenlik yaptığınızı biliyoruz. Bunun yanında köyünüz ve derneğinizle ilgili tüm çalışmalarda gönüllü bir şekilde çalışıyorsunuz. Karakurtların dernekleşmesini (Karyader) nasıl buluyorsunuz?

—Karyader ve karakurtlar36.com sitesini birlikte ele almak gerekir.Süreç içerisinde ikisi birbirini tamamladı. Sitenin diyalog kapılarını açması ile dernekleşme ortaya çıktı. Şimdiye kadar yapılan hizmetler dernekleşmenin önemini ortaya çıkardı. Hizmet ve proje aşamasında daha çok kat edilmesi gereken yol var.

Karyaderi yeteri kadar başarılı buluyor musunuz?


—Karyader’in önünde şablon bir hedef yok. Sınırsız bir hedefi olduğu için herhangi bir sınırlamaya gitmeye gerek yok. Daha neler yapabiliriz sorusunu sürekli sorup ve beyin fırtınaları neticesinde yapılan sorulara cevap aramak gerekir.
Diğer Derneklere göre Karyader çok başarılı çalışmalar ortaya koydu. Karakurtların potansiyeline göre kıyaslandığında yeterli gözükmüyor. Bürokrasi, iş adamları, eğitimciler ve devletin her yerinde hizmet yapan kalifiyeli insanlarımız mevcuttur.

Dernek olarak somut ne adımlar atılabilir?


—Doğunun geçim kaynağı olan,hayvancılık alanında kooperatifleşmeye gidilebilir. Avrupa birliği proje destekleme fonuna başvurarak gerekli maddi desteği alarak somut adımlara geçilebilir. Bu konuyla ilgili Almanya’da yaşayan Selçuk KARAKURT’tan destek istenilebilir.


Karyader, karakurtlar36.com sitesinin gölgesinde mi kaldı?


—Karyader’in ön plana çıkması için zamana ihtiyaç var. Diğer dernek gelişimlerinin incelenmesi, site ve dernek ikisini birlikte ele almak gerekir. İletişimin gelişmediği dönemlerde insanlar dernek merkezinde buluşuyorlardı. Teknolojiyi yakın takip eden dernek üyeleri ve dostlarımız için karakurtlar36.com sitesi dernek merkezi haline gelmiştir. Derneğe bağlı olanlar sanal ortamda buluşup düşünce, projelerini ve kültürel katkılarını rahatlıkla paylaşmaktadırlar.

Sitede en çok kimler dikkatinizi çekti?


Ailede bütünleştirici rol olarak Selçuk KARAKURT önemli bir görev üstlenmiştir. Gerek siteye katkısı ve dernek çalışmalından dolayı Yahya KARAKURT’a teşekkür ederim.
Yazı olarak Muhsin abi, Muhittin abi, eğitim alanında Dr. Erkan çok güzel projelerle karşımıza çıktılar. Bilgilendirici ve genel kültüre katkısından dolayı Yusuf KARAKURT’a   teşekkürlerimi iletirim.
Siteye katkıda bulunan herkese sonsuz sevgi ve saygılarımı sunarım. Her Paylaşım Bir Teşekkürü Hak Eder...

Son günlerde büyük ses getiren ‘’Büyük Abiler’’ hakkında düşünceleriniz nelerdir?
—Ben büyük abiler grubunun dışındayım. Karkaurt ailesinin ilk okuyan kuşağında Adnan amca, Burhan amca, Mustafa amca jenerasyonunda devamında gelen Atila, Muhittin, Muhsin, İbrahim, Şevket, İbrahim,Ayhan,Ahmet, Adnan, Nesim, rahmetli Fahrettin ve Bahattin abi bu gruba girmektedir.
Son abiler kendi aralarında bir bütün oluşturamadılar. Büyük abilere olan inancımız sonsuz olup beklentimiz büyük olunca cevap veremedikleri için gençleri hayal kırıklığına uğrattılar. Altı dede grubundan gelen kişiler olduğu için bizlere rehber olma ve gençleri toparlayıcı, lider konumunda yetersiz kaldılar.
Okuma konusunda gençlere iyi örnek oldular. Gençler onların konumlarını kendilerine hedef alıp nihayetinde ulaşmak için onlardan güç aldılar. Abilerimiz meslek olarak üst konumlara geldiler fakat sosyal alanda yeterince rehberlik yapamadılar. Eğitim konusunda bizlere öncü oldular.

Karakurt ailesinde dedelerimiz geçmişte siyasette aktif bir şekilde rol aldılar. Günümüzdeki Karakurtlar siyasette hangi konumdalar?


—Günümüzde hatta son 50 yılda siyasi olarak bir başarı sağlamayıp, bir araya gelmediler.Bu bir eksikliktir. Bireysel davranma, aileden kopma, örgütsel bir yapılaşmaya gidilememesi gibi etkenlerinden dolayı günümüzde pasif bir siyasi yapıyla yetinmek zorunda kaldılar. Ailenin önceki dönemde siyaset damarı en üst seviyedeyken günümüzde, son yıllardaki farklılıklara odaklanıp toplumda kendini izole etme, ekonomik etkenlerden dolayı olumsuz etkilenmiştir. Altı dededen sonra her biri ayrı bir soymuş gibi yeniden yapılanmaya gitmiş, zayıf düşmüş ve cılız sesler ortaya çıkarmıştır.



Bir bütün olarak tabloya baktığınızda son zamanlardaki gelişmelerle ilgili ne düşünüyorsunuz. Mevcut oluşuma ne gibi katkılarda bulundunuz?


—Sanal ortamda köyümü ve insanlarımı görünce çok heyecanlandım. Kendi kabuğuna çekilmiş Karakurtları bir araya getirip etkili bir iletişim ortamı olacağını düşündüm. Tüm akrabaların nerede yaşadığını, ne yaptığını ve ailesi hakkında bilgi sahibi oldum. İnsanlarımla iletişim kurdukça onlara karşı sevgi ve saygım arttı.
Siteye fazla bir katkım olmasa da. Bireysel olarak konular hakkında yorum yaptım. Projeler hakkında fikir yürüttüm. Kendi alanımda coğrafi bilgiler yazdım. Sitede harika yazı yazıp siteyi renklendiren abilerimiz var. Katkılarından dolayı kendilerine teşekkürü bir borç bilirim. Sitede hiçbir zaman ben kavramı olmamalı. Şimdiye kadar olduğu gibi ‘’biz’’ kavramı devamlı olmalıdır.

Köyünüzü seviyor musunuz? Çocuklarınıza köyünüzü nasıl anlatıyorsunuz?


—Benim kafamdaki düşünce ile yaşantım arasında çelişki var. Fazla gerçekçi olacağımı zannetmiyorum. Memleket aşığıyım ama görev yaptığım yer ve yaşamak istediğim yer arasında bir çelişki var. Bu çelişkide beni mutsuz ediyor. Çocuklarımın köy yaşantısı hakkında bilgi edinmesi için elimden geleni yapıyor ve onların oradaki kültürel yapıyı bilmesini istiyorum.

Köyde yaşanan son olaylar hepimizi etkiledi. Bu tür olayların bitmesi için bir öneriniz var mı?


—Köydekiler bir arada yaşıyor, biz uzaktayız.İki kutuplaşma var neticede hoş olmayan olaylar yaşandı.Devamlı yaşam ve barış ortamının sağlanması gerekir. Köyümüze sonradan yerleşenler eğitim açısından yetersiz kalması Karakurtlara ayak uyduramaması neticesinde kendince yeni yasalar çıkarması. Dünyanın hiçbir yerinde kimse toprağını başkasına peşkeş çekmez ve vermez. Olayın çözümü için diğer grubun isteklerinden vazgeçmesi gerekir.
Köyde en çok hoşunuza giden bir yer var mı?


—Gırnavuk’un gönlümde farklı bir yeri var. Suyunun fazla olması sebze ve meyvenin iyi yetişmesi, Aras nehrinin oradan geçmesi oraya ayrı bir tat vermiştir. Orada bir yazlığımın olmasını isterdim.

Köyünde unutamadığın bir yer ve orada geçen bir anınız var mı?
—Aslında köyün her karış toprağında farklı anımız vardır.
Özellikle ot biçerken zaman kaybetmemek için çayırları erken biçme ve geç saatlere kadar çalışır daha sonra orada bulunan mağarada yatardık. Mağara güneyde olduğu için gün boyu güneş alırdı. İşten sonra mağaraya gittiğimizde ısınan taşlardan dolayı sıcak bir hava yüzümüze doğru gelirdi. Buz gibi çeşmeden suyu bidona doldurur mağaraya getirirdik. Mağarada çayı demledikten sonra sıcak olan çay, sıcak mağara ve yorgunlukla birleşince o çayı yudumlamak harika bir duyguydu.

Gençlere bir öneriniz var mı?


—Daha genç yaşta bol kitap okumalarını, ileriki yaşlarda daha güzel yerlere gelmeleri için planlı bir şekilde lise ve üniversiteye hazırlanmalarını istiyorum. Ekonomik bağımsızlığını kazanmaları için daha çok çalışmaları gerekir. Kendi kültürel tarihlerini bilmeli, hedefi olan bilinçli bireyler olmalarını diliyorum.

Çok keyif aldığımız bir röportaj yaptık. Site takipçisi ve akrabalarımıza neler söylemek istersiniz?


—Benim içinde keyifli bir sohbetti.
Bu site akrabalar arasında birleştirici bir rol almıştır. Bundan sonrada aynı şekilde yoluna devam etmesini diliyorum. İnşallah bundan sonra akrabalar arasındaki diyalog daha da artar. Sonsuz birlikteliklere vesile olacaktır.

Site aracılığıyla herkese saygı ve sevgilerimi gönderiyorum.

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 27-Nisan-2011 Saat 22:28
SÖNMEZ KARAKURT’LA SÖYLEŞİ

Yahya KARAKURT ve Turgay KARAKURT’un sorularını cevaplayan Sönmez KARAKURT’la Beşiktaş’ta güzel bir söyleşi yaptık. Sabah gazetesi, Gırgır dergisi, Penguen dergisi ve Para dergisi gibi medyada başarılı gazete ve dergilerde çalışıyor ve başarılara imza atmaya devam ediyor. Karikatüristimiz, grafikerimiz ve mizahçımızla buluştuk. Kaynaşma adına güzel duyguların hakim olduğu söyleşide bir arada olmanın farklı bir heyecanı vardı. Sönmez KARAKURT’ a başarı dileklerimizle…

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

1970 yılında Sarıkamış’ta doğdum. 74 yılına kadar Sarıkamış’ta yaşadım. Babamın memuriyetinden dolayı İstanbul’a geldim. Daha sonra hep İstanbul’da yaşadım. İlk, ortaokul ve liseyi Haznedar’da okudum. Maliye Meslek Lisesi’ni bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldum. Kendimi bildim bileli hep çizerdim. Abimle beraber çizerdik. Gırgır dergisi alır beraber incelerdik. Ben abime baka baka çeşitli denemeler yaparak karikatürler çizmeye başladım. Zamanla çizgiyle olan bağım arttı ve hayat beni bu yöne iteledi. Annem çocukken Oğuz Aral’ın yanına götürürdü. Gırgır dergisine gittiğimizde Oğuz Aral bizimle çok ilgilenirdi. Bu alanda uzmanlaşmam gerektiği yönünde beni etkiledi. İktisatla uğraşırken bu alanın bana uygun olmadığını anladım. İçimdeki çocuk sürekli çizim yapmamı istiyordu. Yaklaşık 17- 18 yıldır karikatürcülükle uğraşıp, karikatürle para kazanıyorum.

Babanızım mesleğinden dolayı mı? Maliyeyi okudunuz.

Evet, babam maliyeci olduğu için benimde maliyeci olmamı isterdi. Orta öğretimimi düz lisede okumak istiyordum, sonra babam beni ikna edip maliye lisesine yerleştirdi. Maliyeci olmamı arzuluyordu. Emekli sandığı mensubu olmamı istiyordu. Fakat benim içimde hiçbir zaman böyle bir duygu yoktu. Babamın bana dediklerini yaptım, uygulamaya çalıştım. Akademiye gitmek istedim olmadı. Belli bir olgunluktan sonra ipler bana geçince bende yapmak istediğim, çizime devam ettim. Garantili bir iş değil aynı zamanda riskli bir iş ama yapabildiğim bir iş bu.

Üniversitede iktisat bölümünü bıraktınız mı?

Üniversite de iktisat bölümünden mezun oldum. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesini okumadım. Çizim ve mizah konusunda kendi kendimi yetiştirdim. Çizimde kendimi geliştirince mizah dergilerinde işe başladım. Önce Gırgır dergisinde amatör olarak çalıştım. Oğuz Aral’ın Avni ve Gırgır dergisinde para kazanmaya başladım. Çizgi roman çizdim, derken dergilerden, Sabah gazetesine çizmeye başladım. Gazetede illüstratör ve grafiker olarak çalıştım. Uzun bir süre bu şekilde devam etti. Sabah gazetesinde Salih Memecan bizim müdürümüzdü. Karikatür çizmeye devam ederken, Salih Memecan; ‘’ Gazetede bir köşe yapıp, günlük karikatür çizelim.’’ fikrini bana iletti. Daha sonra gazetenin dördüncü sayfasında yaklaşık iki sene boyunca karikatür çizdim. Bölümün adı Estanteneler’di. Hayattan gözlemler ve hayatın ince detaylarını konularıma işledim. Servet Gürbüz adlı karikatürcü arkadaşım vardı. ‘’Neden bir tip yaratmayalım’’ dedi. Sonra Genco adında bir karakter yarattık. Klasik Anadolu’dan şehre göçmüş bir genç, ailesiyle yaşıyor. Genco’nun hikayelerini ,komik ilişkilerini anlatıyordu.

Sonra Penguen dergisine götürdüm. Penguen dergisi Genco’nun çizimini istediler. Yaklaşık 2-3 sene onu çizdik. Daha sonra kendi başıma yeni bir dergi olan Ortam’da çalıştım. Köken olarak aynı farklı çizimler çizmeye başladım. Bu çizimler uzun süre devam etti. Sabah gazetesi grubuna bağlı Para diye bir ekonomi dergisi var. O dergide illüstratörlüğünü (resimleyici) de yapıyorum. Dergide artistik görsel düzenlemelerini yapıyorum. Sigortalı iş olarak burada çalışıyorum. Günümüz şartlarında gemimi yürütmeye çalışıyorum.

Biraz daha geriye dönecek olursak. Karikatüre başlamanızın sebebi evdekilerin ilgisi mi , yani ağabeylerinizin eve getirdiği dergiler mi?

Evdekilerin, abilerimin karikatürle ilgilenmeleriydi. Bende uzaktan uzağa ağabeylerimi izlerdim. Kafam, ne fiziğe ne de matematiğe çalışıyordu. Bu konuda oldukça meraklıydım ve güzelde çiziyordum. Bizimde sülaleden gelen bir yetenek var. Babaannem Zennure, (Hacı Rızanın karısı) o da kilimler yapar desen tasarımları konusunda oldukça başarılıydı. Sanırım ondan aldığımız bir gen beni etkiledi. Değilse bile kendiliğinden ortaya çıkmışta olabilir. Tek yapabildiğim iş bu, başka bir şeyi de kıvıramazdım. Yazı konusunda da fena değilimdir. Gözlem konusunda oldukça başarılıyım. Edebiyatla fazla uğraşmam, fazla kitap okumasam da İyi bir gözlemciyimdir.

Tiplemelerinizi yaratırken mesela Genconun yalan dünyasını, Estanteneleri yaparken, Genco’nun yalan dünyası bir senaryo gibi uzun süre (sanırım2-3 yıl gibi) sonrasında mutlu sonla bitiyor. Önceden düşünerek mi yapıyorsunuz yoksa yürüyorken ona yön mü veriyorsunuz?

Pek mutlu son değildiydi. Yürürken yön veriyoruz aslında hep hüsranla bitiyor. Hüsranla bitmesi gerekiyor. Benim kafamda hep hüsran var ama okuyucular hep istiyor ki sonu iyi olsun. Bana kalırsa durmadan madara etmek isterim. Gerçekten kopmak istemem. Ama insanlar kendilerini bu çizdiğim tiplemeler yerine koyuyorlar. İstiyorlar ki bu kadar ezilmesin. Daha iyi bir durumda olsun. Mecburen bende iyileştirmek için kasıyorum. Açıkçası içimden geleni yapamıyorum. İyi olsun temennileri, sonucu ister istemez etkiliyor.

Konu bulmak yâ da malzeme toplamak için dışarıda dolaştığınız oluyor mu? Malzeme toplamak için çaba gösteriyor musunuz? Bir söyleşide ben malzemeyi genelde arkadaş ortamında buluyorum demişsiniz. Konuşurken bir anda bunu çizebilirim diye düşünüyor musunuz?

İlk başta öyleydi. Arkadaş ortamında konuştuğumuz mevzuları ele aldım. Konuyu ele alırken başkaları da bunları duysa güler dediğim şeyleri çizmeye çalıştım. Benim dikkat ettiğim detaylara başkaları da dikkat ediyor mu başkaları da varsa ki eminim vardır. Bu onlara da komik gelebilir diye düşünüyorum. Bu tür çalışmalar tabi ki zaman geçtikçe yakıt tükeniyor. Depoda malzeme kalmayınca dışarıya çıkıp arayışlara giriyorsun. Hareketler, çevrenden, kaldırımdan, taştan, topraktan yeni fikirler bulmaya çalışıyorsun. Açıkçası biraz zorlanmaya başlıyorsun. Eskisi gibi rahat değilim.

Yaptığım araştırmalarda sizin için insanlar söyle düşünüyor. Pek güldürmüyor ama tiplemeleri bizim hoşumuza gidiyor. İnsanları güldürmek gibi bir amacınız var mı?

Güldürmek gibi bir amacım yok. Benim amacım; hakkâkten de böyle dedirtmek istiyorum. Bende onun gibi düşünüyordum, diyen insanları bulmaktır. Herkes benim gibi düşünmüyor. Benim gibi düşünen adamlarında bizde varız, düşündüğüm şeylerde bazen iyi olmayabiliyor. Bazen gıcık kaptığım şeyleri, öfkelerimi, nefretlerimi söylemek istiyorum. Birini takdir etmek istiyorsam onu belirtmek istiyorum. Benim gibi düşünen adamlar varsa bizde varız kelimesini dile getirmek istiyorum. Yoksa hiçbir zaman bir espri bulayım da çizeyim gibi derdim olmadı. Onu beceremem de zaten. Hayatın içinde doğal komiklikler vardır ya nasıl diyeyim şimdi burada UFO ısıtıcı var. Mesela ufo’nun üzerinde gerçeğini sahtesinden ayırt etmek için flamentin üzerindeki kabartmaya gözüm kaçıyor. Acaba başkalarının da dikkatini çekiyor mu? Hani tırsalım mı o aletten, ne yapalım? Kim üretti bunu? Falan gibi sorular geliyor insanın aklına… Belki insanın aklına gelen şu soruları kimse yazıp çizmiyor, bekli de tenezzül etmiyor. Ben bunları da yazıp çizebilirim. Maden kafamızda ne geçiyorsa, onu bulup çizmeye çalışıyorum.

Mesela toplumda hep ters giden şeyle olur ya ben bir kez takip etmiştim. Eski ve yeni otobüslerle ilgili bir karşılaştırma yapmıştınız. Toplumsal sorunları dile getirme amaçladığınız bir durum mu?

Toplumsal sorun demeyelim de yaşadığım zorluklar. Ben kendimi baz alırım. Mesela otobüse binmeyen bir adam olmasaydım, bunu yapmazdım.

Yaşlı bir teyzenin otobüse binerken yaşadıklarını konu almıştınız?

Evet, bir güç verilse devlet başkanlığı gibi, bir diktatörlük nasip olursa, yapacağım ilk iş Magirus minibüsleri kaldırmaktır. Onları derhal yok etmek istiyorum. Nefret edilecek bir konu, Türkiye’nin en büyük sorunlarında birisi. Ben bunu dile getirmek istiyorum. Daha önemli politik durumlar vardır. Ben bundan rahatsızım. Ben o kötü otobüslere binmek istemiyorum. Mercedes’e binmek istiyorum. Büyük mevzulara başkaları bakıyor, ufak mevzulara ben bakarım.

Bir mizah yazarı olarak ülkenin içinde bulunduğu durumu nasıl görüyorsunuz. Mizahçı olarak bunu nasıl çizmek istiyorsunuz?

Genel durum hakkında değil de bana yansıyan durum hakkında bilgi vereyim. Mesela eskide hastaneye gittiğim zaman sevkler, bilmem sağlık karnesi, cartlar, curtlar, ıvırlar, zıvırlar la uğraşıyorduk. Şimdi gidiyorum bir tane vatandaşlık numarası verip eskisinden çok daha kolay, zahmetsiz bir şekilde tedavi oluyorsun… Eskiden parasız yapılacak şeylerde, şimdi eczaneye gidiyorum benden ekstradan para istiyorlar buda ayrı bir konu… İyi gibi görünüyor ama bundan sonra ne olacak bir cevap bulamıyorum. Baştakilerin özleri sözleri bir gelmiyor bana. Aldığım elektrik yok, samimi gelmiyorlar ama çok çalışkanlar, ürkütücü bir çalışkanlıkları var. Ötekilerde yani sol ve merkez partiler tembel, hantal nerde duracağını bilemeyen, askere bakacak olursak hem haklı hem de haksız herkes bir şeyler söylüyor… Gidişat sakat gibi geliyor bana.

Gelecek konusunda belki diyebilirsiniz ‘’ben kâhin miyim arkadaş!’’ Gelecekle ilgili bir öngörünüz var mı? Örneğin Amerikalılar gelecekle ilgili 100 yılda güç dengeleriyle ilgili değişik teorileri konuşuyorlar. 15-20 yılda Türkiye’de neler olabilir?

Gelecekte neler olacağı hakkında bir bilgiye sahip değilim. ..

Şu an yaşadığımız şartlar gelecekte bizi neler bekliyor hakkında bilgi veriyor mu?

Bölünme ve iç savaş gibi senaryolardan bahsediliyor. İnşallah böyle bir durum yaşanmaz. Irkçılık olayları ateşlenirse feci olaylar yaşanabilir. Ekonomik olarak reel üretim insanların yaşam standartlarının çok altındadır. Son model arabalar, acayip inşaatlar görüyoruz, en basitinden cep telefonu bile üretemiyoruz. Başkaları üretiyor, biz sadece tüketici konumdayız. Bir yerlerde borçlanıyoruz. Her zaman çok kötü olacak diyorlar ama Türkiye bir şekilde gidiyor. Dünyada son yıllardaki çıkan ekolojik dengeleri yıkan küresel ısınmadan dolayı, kötü bir gelecek bizi bekliyor. Belki de filmlerdeki o yıkım senaryoları gerçekleşecektir. Kısaca gelecekte hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…

50 yâda 100 yıllık teorileri ortaya atan araştırmacılar Türkiye’nin gelecekte üçüncü ya da dördüncü ülke olarak Polonya’nın da içinde olduğunu güç ülkeleri olacağını söylemiştir. Gerçekçi geliyor mu size?

Türkiye hem askeri hem de jeopolitik konum açısından çok güçlü bir ülkedir. Bulunduğu konum bakımından merkezi bir yerdedir. Başımızdakilere güvenemiyoruz ki üç çocuk yapın diyorlar. Burada her tarafta kâğıt toplayıcıları var, doğan yeni nesil onlar gibi mi olsun. Ucuz işgücümü yaratmaya çalışıyorlar. Böyle söyleyince ister istemez insanı düşündürüyorlar. Herkes kendi gemisini kurtarmaya çalışıyor. Gelecekle ilgili pek ümit var değilim. Bıçak kemiğe dayanırsa hangi taraftasın diye sorarlarsa besmele isterlerse, besmele çekeceğim. Başka bir kelime söylememi isterlerse söylerim. 12 Eylülden sonra aman bir yere yaklaşma, aman siyasetten uzak dur telkinleri alınca bizde tırstık.

En son okuduğunuz kitap hangisidir?

Yoğun olarak kitap okumam. En son Olasılıksız’ı okudum.

Babanız hakkında bize bilgi verir misiniz?

Babam bir devlet memuru, doğudan batıya göçmüş kendisince elinden geleni yapmış iyi yürekli birisidir. Benimde kendisi gibi memur olmamı isterdi. Belli bir olgunluktan sonra kendi yolumu çizince, beni engellemeye çalışmadı yani yoluma taş koymadı. Daha sonra kendimi geliştirmem konusunda beni destekledi.

Akrabalarınızı yeterince tanıyor musunuz?

Amca, hala dayı ve teyze ötesindekileri daha az tanıyorum.

Bir fırsatınız olsa memlekete gider misiniz? En son ne zaman gittiniz. Oralarda ne gördünüz?

Tabi ki gitmek isterim. En son 1995 yılında gittim. Önce Sarıkamış, daha sonra Karakurt ve Karapınar’a gittim. Dedemlerin evini gördüm. Güzel bir evdi. Eski Ermeni yapısıydı. Ağaç ve yeşilliğin olmaması değişik bir ambiyanstı (hava). Karşıda koca bir dağ, ilk başta biraz onu yadırgadım. İlhan amcanın botanik bahçesine gitmiştik. O dönemde terör vardı. Ondan da biraz huylanmıştım. Tekrardan oralara gitmek isterim.

Yaş ilerledikçe sanatsal baz da üretkenlik artar mı? Yoksa genç yaşta üreticilik daha mı fazla olur?

Genç yaştaki enerjiyle bugünkü kafam bir arada olsaydı, daha iyi olurdu. Gün geçtikçe insanın endişeleri artıyor. Ekonomik sıkıntılar, eskisi gibi özgür olamıyorsun. Geçmişte daha iyi çalışıp kafamı geliştirseydim daha iyi olabilirdi. Üretken olma konusunda düşüncelerimi geliştirebilirdim. En verimli dönemlerimi çok verimli geçiremedim.

Abinizin gazeteci olması sanatsal anlamda yaşantınızı nasıl etkiledi?

Abim mizahçıdır, muhabbetçidir, sağlamdır. Benim mizah anlayışımı etkilemiştir. Kendisi çok komik biridir. Ondan çok şey arakladım.

Karyader adında bir derneğimiz var. Sizce sivil toplum örgütleri olmalı mı?

Olmalı ama bu sivil toplum derneklerinde fedakâr üyeleri olmalı. Hangimiz o kadar fedakârız bilmiyorum. Kendi ailemize, eşimize, çocuğumuza, kendimize yeterince vakit ayıramıyoruz. Bu tempoda emek sarf edip olağanüstü bir gayretle bu konularda seslerini duyurmaları gerekir. Dernek zorunluluktur amaç, hedef, samimiyet önemlidir.

Sitemiz ailenin buluşma noktasıdır. Her türlü paylaşımı site ortamında gerçekleştiriyoruz. Tamamen öznel bilgilerle donatılmış siteyi inceleme fırsatınız oldu mu?

Siteye birkaç kez girdim. Üye olma konusunda sıkıntı yaşadım. İnternet ve bilgisayarı kullanmıyorum. İnternete fazla takılamıyorum. Msn ye bile giremiyorum. Ama bundan sonra girip siteye bakacağım. Sıra dışı bir durum görünce takdir edeceğim. Site iletişim adresidir. Bu çabayı gösteren kişilere saygı duyarım. Gerçekten vakit ve özveri gerektiriyor. Bu özveriyi gösterenleri takdir etmek gerekir. Emeği geçenlere Teşekkür ediyorum.


Sizinle burada buluşmak bize büyük zevk verdi. Karakurtlar36.com adresi, aile ve dostların buluşmasına katkı sağlamaya devam ediyor. 'Hayatı Erteleyen Adam' kitabınızdan sonra, başka kitaplarınızıda beklemekteyiz. Yaşantınızda başarılar dileriz.

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
Cengizhanz Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 04-Ocak-2012
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 2
  Alıntı Cengizhanz Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 04-Ocak-2012 Saat 22:22
hacam neye göre roportaj yapıcaz
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 04-Ocak-2012 Saat 23:38
Orjinalini yazan: Cengizhanz

hacam neye göre roportaj yapıcaz

Kurgu kuşağında listelenen hayal merak ve düşüncelerden ele alınan konuyla ilgili röportaj yapılacak...
Kolay gelsin :))

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 12-Aralık-2012 Saat 18:35
Röportajlarda genelde şu sorular soruluyor:
1- Ne iş yaparsınız?

2-Resme ilginiz ilk ne zaman başladı?

3-Resim hakkında bilgi kaynaklarınız nelerdir?

4-Resim çizerken hangi olaydan etkilendiniz?

5-Öğrencilerinize resim çizmeyi nasıl sevdiriyorsunuz?

6-Resim çizen biri kendini nasıl hisseder?
7-En son hangi resmi çizdiniz?

8-Kendinizi yeteri kadar başarılı buluyor musunuz?

9-Resim çizmeye devam etmeyi düşünüyor musunuz?
10-Resim çizmeyi seviyor musunuz? Öğrencilerinize resmi nasıl anlatıyorsunuz?
11-Resim alanında kendini geliştirmek isteye kişilere ne tür önerilerde bulunursunuz.
12-Gençlere bir öneriniz var mı?

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz