Kopenhag'da (Danimarka) doğdu ve yaşamının büyük kısmını orada
geçirdi. Oradaki üniversiteden 1911 yılında doktorasını aldıktan sonra
Bohr,
bilimsel ufuklarını genişletmek
amacıyla, İngiltere'ye gitti. Rutherford'un Manchester'daki
laboratuarında Bohr, yeni keşfedilmiş ve mevcut fizik ilkeleriyle
çelişki içinde olan atomun çekirdekli modeli ile tanıştı.
Bohr,
ışığın kuantum kuramının atomun yapısını anlamakta anahtar olduğunu
seziyordu. 1913'te Kopenhag'a döndüğünde, bir arkadaşı Bohr'a,
hidrojenin bir seri tayf çizgisi için Balmer'in verdiği bağıntının
ilgisini çekebileceğini önerdi.
Bohr
daha sonra "Balmer'in bağıntısını görür görmez, benim için her şey
anında açıklığa kavuştu" demiştir. Kuramını oluşturmak için Bohr, iki
devrimci fikirle işe başladı. Bunlardan birincisi, atomdaki bir
elektronun çekirdeğin etrafında sadece belirli yörüngelerde
dolanabileceği; diğeri ise atomun sadece, bir elektron izin verilen bir
yörüngeden bir diğerine atladığında bir foton yayımlanabileceği veya
soğurulabileceği idi. İzin verilen bir yörünge için koşul nedir? Bunu
bulmak için Bohr karşılığı bulunma ilkesi olarak bilinen bir ilkeyi yol
gösterici olarak kullandı. Kuantum sayıları çok büyük olduğunda,
kuantal etkiler çok belirgin olmamalı ve kuantum kuramı klasik fizikle
aynı sonuçları vermelidir.
Bu ilkeyi uygulayınca, izin verilen bir yörüngedeki elektronun
açısal momentumunun h = h/2n 'nin katları olması gerektiğini gördü. On
yıl sonra, Louis de Broglie, açısal momentumun kuantumlanmasını,
hareketli elektronun dalga özelliğini kullanarak açıkladı.
Bohr, sadece Balmer serilerini değil,
hidrojenin bütün tayf serilerini açıklamayı başardıysa da kuramının
yayınlanması büyük tartışmaya yol açtı.
Einstein,
kuramının şevkli bir destekleyicisi olmasına rağmen klasik ve kuantum
kavramlarının cesurcasma karıştırılması hakkında şu yorumu yaptı: "İnsan
başarılarından [kuramının] dolayı utanç duymalıdır, çünkü bu başarılar
Cizvitlerin 'Sağ elinin yaptığını sol elin bilmesin' özdeyişine uyma
pahasına kazanılmıştır." Başka tanınmış fizikçilerin hissettikleri
rahatsızlık daha derindi: Otto Stern ve Max Laue, eğer Bohr haklı
çıkarsa fiziği bırakacaklarını söylediler. (Daha sonra fikirlerini iyi
ki değiştirdiler.)
Bohr ve diğerleri, bu modeli, çok elektronlu atomlara genişletmeye
çalışırken zaman zaman örneğin, o zaman bilinmeyen hafniyum elementinin
özelliklerinin doğru olarak önsöyülmesinde başarılı oldular fakat gerçek
ilerleme için Wolfgang Pauli'nin 1925'teki dışarma ilkesini beklemek
gerekti.1916'da Bohr, Rutherford'un
laboratuarına döndü ve 1919'a kadar kaldı. Aynı yıl, kendisi için,
Kopenhag'da bir kuramsal Fizik Enstitüsü kuruldu ve ölümüne kadar
burasını yönetti. Enstitü, buradaki düzenli toplantılarda yapılan fikir
alışverişleriyle uyartılan kuantum kuramcıları için sanki bunları
dünyanın her tarafından çeken bir mıknatıs gibiydi.
Bohr 1922'de Nobel ödülü aldı. Son önemli
çalışmasını, 1939'da yaptı. Yeni keşfedilmiş olan çekirdek bölünmesinin
neden bazı çekirdeklerde olup diğerlerinde olmadığını açıklamak için,
bir büyük çekirdek ile bir sıvı damlası arasındaki benzerliği
kullanmıştı. II. Dünya Savaşı sırasında Bohr, New Mexico'daki Los
Alamos'ta (ABD) atom bombasının geliştirilmesine katkıda bulundu.
Savaştan sonra Kopenhag'a döndü ve burada 1962'de öldü.
Bilim İnsanları / Bilim İnsanları Hayatı Kısaca / Bilim Kadınları / Aforizmalar / Bilim İnsanları Capsleri / Bilim İnsanı Sözleri
Bilim İnsanları
/ Ünlü
Yazarlar /
Ünlü
Ressamlar /
Ünlü Müzisyenler /
Türk Büyükleri
/ Türk Bilim
İnsanları /
Ünlü Matematikçiler
/ Ünlü
Fizikçiler