felsefecilerden özlü sözler |
Yanıt Yaz |
Yazar | |
gelisenbeyin
Yönetici gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006 Konum: Istanbul Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 4737 |
Alıntı Cevapla
Konu: felsefecilerden özlü sözler Gönderim Zamanı: 20-Şubat-2008 Saat 00:24 |
Memlekette dogru prensipler hüküm sürdügü zaman, memleket büyük memurlarin elinde kalmaz "Konfiçyus "
Yeryüzünde güneş ışığına layık olmayan nice insan var. Ama güneş her gün doğar. Seneca Hayat tecrübesi, yanılgıların toplamıdır. Yüksek dağların tepelerinde hem kuşa hem de yılana rastlanır. Biri uçarak, diğeri sürünerek buraya gelmiştir. Bilmek, hakim olmaktır. Bacon Doğma, insan aklının insan aklını engellemesidir. Ali Bulaç Eğer bir yerde küçük insanların büyük gölgesi oluşuyorsa, orada güneş batıyor demektir. Çin Atasözü Korktuğunuz şeyi yapın; orada korkunuzun ölümü kesindir. Ralph Valdo Emerson Parmak güneşi gösterir de sen parmağa bakarsan, aptalsın demektir. Güneşe bakarsan daha da aptalsın. Bakman gereken şey, güneşle parmak arasındaki mesafeden uçan kuştur. Zapatista Deyişi Bilinçsizlik döneminde bilinç, başlı başına bir suçtur. Yanlıştan dönmek, doğruyu bulmaktan zordur. Münakaşada zafer mağlup olanındır, yenilmek zenginleşmektir. Cemil Meriç Suçluyu affeden hakim, kendini mahkum etmiş olur. Publius Syrus Barika-i (şerare-i) hakikat, müsademe-i efkardan doğar. Namık Kemal Kafamızdan geçenleri bilselerdi, hiçbirimizin başı yerinde kalmazdı. Anatole France Katıksız demokrasi, ayak takımının despotizmidir. Voltaire Aşka insan kendini aldatarak başlar ve başkalarnı aldatarak bitirir. Oscar Wilde Aşk, aklın en soylu zaafıdır. John Dryden Aşk köpeği bile kafiyeli havlatır. Baument ve Flecther Demokrasi, ruhani ve cismani bütün iktidarların sona ermesidir. Proudhon Kafamızda binlerce cevapsız sorunun olması, binlerce sorusuz cevabın olmasından daha iyidir. Melih Arat Allah, akılsızlara ağzı konuşsunlar diye değil, yemek yesinler diye vermiştir. İspanyol Atasözü Ya örs olacaksın, ya çekiç Goethe Gazete, entelektüellerin sabah duasıdır. Hegel Hata yapma ki, özür dilemek zorunda kalmayasın. Fatih Sultan Mehmet Kitap insanı, insan dünyayı değiştirir. Hekimoğlu İsmail Dünkü acılar, bugünkü sevinçlerimizin kaynağıdır. Pollock İnsan, içi oyulmadıkça ötmeyen kamışa benzer. Mevlana Istırap kuşlarının başınızın üstünde uçmasını engelleyemezsiniz, ama onların saçlarınıza yuva yapmasının önüne geçebilirsiniz. Çin Atasözü Elemi bilmeyenin merhametine inanmayınız. C. Şahabettin Kötülere acımak iyilere zulümdür. Sadi Bu işyerinde herkes istediğini söyler, ama söylenileni yapar. Turgut Yılmaz Sevgi, her zaman kolların açık duruşudur. Sevgi için kollarınızı kapatırsanız kendiniz dışında tutacak bir şey kalmadığını görürsünüz. Görünmek istiyorsan ayağa kalk, tanınmak istiyorsan konuş, takdir edilmek istiyorsan kısa kes! İnsanlar, kırmızı güllere koşarlarken ayakları altanda ezilen kır çiçeklerini farketmezler. Bazen bir çığlık bir çığ getirir. Meçhul Şair Bilen, ama bildiğini bilmeyen uyuyor demektir; uyandırın onu. Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen eğitilebilir; eğitin onu. Bilmeyen ama bildiğini zanneden aptalın tekidir; uzak durun ondan. Bilen ve bildiğini bilen peygamberdir; izleyin onu Biz ona sahip değiliz, belki onu sevenleriz. Pythagoras- bilgi için söylüyor) Alimlerin mürekkebi, şehitlerin kanından faziletlidir. Hadis-i Şerif Yakındığımız her türlü toplumsal kirlenme önce zihinlerde ve vicdanlarda başlar. Aklın varsa başka bir akılla dost ol. İyi geçinme, iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, karşılıklı birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur. Alexsandr Toqueville Kendi içlerindeki büyük şeylerin küçüldüğünü duyumsamayanlar, başkalarındaki küçük şeylerin büyüklüğünü de göremezler. (Japon çay bilgesi Kakuza Okakura) Tarih, her durumda bir çağın başka bir çağda dikkate değer bulduğu şeylerin kaydıdır. Jakob Burckhardt Akıllı olan aklını; daha akıllı olan, başkalarının da aklını kullanır. Akıllıyı kafeslemek için aptalı oyna. Jamaika Atasözü Efendi olan özgür olamaz. J.J. Rousseau Bu kurdun gördüğü ilk kış değil. Anonim Dibe vurmadıkça çıkış gerçekleşmez. Piyasalar, beklentiyi satın alır, gerçeği satar. Beyit Günde bir taşı bina-yı ömrümüzün, düştü yere, Can yatar gafil binası oldu viran bihaber. Dil bekası, Hak fenası istedi mülk-i tenim, Bir devasiz derde düştüm ah ki Lokman bihaber Niyazi-i Mısri Bir asil at gibi şahlan, vurulan gemleri kır! Nerede hakkım diye, bir kerecik olsun haykır! Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkid ne bilir, Müptela-yı gama sor kim, geceler kaç saat? Baki Yar için ağyara minnet ettiğim ayb eyleme, Bağıban bir gül için hare minnettar olur. Harabat ehline hor bakma şakir, Defineye malik viraneler var... Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene Biz sende olmasak da sen bizdesin yine. O şimdi bir ad, bir soyadı Parantez içinde doğum, ölüm yılları... Bizim için kötü de, İyi de söyleseler memnunuz. Sizin sonunuz yok diyorlar bize; Biz sonsuz olmaktan memnunuz... Mevlana Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge Ne eçar kimse kapım, bad-ı saba'dan gayri Gitti su yollarını kıvrım kıvrım bilenler Bir ot yığını kaldı kökünden kesilenler Bana benden olur, Her ne olursa. Başım rahat bulur, Dilim durursa. Ne mülk-ü mal bana çarh verse memnunem Ne mülk-ü maldan avare kılsa mahzunem Kimseye baki değil mülk-ü devlet, sim-ü zer, Bir harab olmuş gönül tamir etmektir hüner. Hatırlar mısın? Doğduğun zaman, sen ağlardın gülerdi alem Öyle bir yaşam sür ki, mevtin sana hande olsun Halka matem... Mehmet Akif Gah olur meh-lika mihr-ü vefalar gösterir Gah döner bir lütfuna bin cefalar gösterir A. Paşa Sultan olmak istersen, tacı sorgucu unut. Zafer araban senin, bir gıcırtılı tabut. Öldürür gözlerin, ey yar, elimden ne gelir? Mest oluptur, iki hunhar elimden ne gelir? Dil-ü can derdine çün çare heman ölmekmiş Öleyim derd ile, naçar elimden ne gelir Göz yum cihana, aç gözünü dem gelir geçer, Göz yumup açınca bu alem gelir geçer... Döndükçe etekler yelpazelenir Döndükçe gönüllerde aşk tazelenir (Mevleviler için) Sine-i suzanıma ahım yeter Pek perişan oldum, Allah'ım yeter! Yesari Asım Bu dünyaya gelen kişi, ahir yine gitse gerek, Misafirdir, vatanına bir gün gitse gerek Yunus Emre Gülşen istersen iste meyhane Gül-i handan gerekse peymane Baki N'ola dehr içre nişanım yoğ ise ankayım Ne aceb seyl gibi çağlamasam deryayım Baki Sufi mecaz anladı yare mahabbetim Alemde kimse bilmedi gitti hakikatim Edirneli Emiri Miskinlikte buldular kimde erlik var ise, Merdivenden ittiler yüksekten bakar ise Yunus Emre Şah-ı dehr oldun sipihr üstünde eyvan oldu, tut Sen göçüp gittin bu menzilden, o viran oldu, tut Aşıki Ölümü bilenler gözetir yolun, Sözünü bilenler düzeltir dilin Ol kimse tealük eder devlet üstüne Divanedir ki kendin atar mihnet üstüne Urfalı Nabi Nükteler... Bir gün fakirin biri Büyük İskender'e gelerek: -Az birşey ihsan etmez misiniz? Diye para ister. İskender ona der ki: -Az şey vermek bana layık değildir. -O halde çok şey ihsan ediniz. -O da sana layık değildir. *** Yakalanan bir korsan, Büyük İskender'in: -Denizi niçin kötü amaçla kullanıyorsun? sorusuna şu yanıtı vermiş: -Ya sen? Niçin dünyayı ele geçiriyorsun? Ben bu işi küçük bir gemi ile yaptığım için bana haydut deniyor; sen aynı şeyi büyük bir filoyla yapınca imparator diye anılıyorsun? *** Bir tren istasyonunda yürüyen iki adamdan biri yanındakine orada oturan bir kızılderiliyi göstererek: -Şu kızılderili var ya, onun hafızası çok kuvvetlidir, demiş. Yanındaki: -Şimdi anlarız. Diyerek kızılderiliye yaklaşıp sormuş: -10 yıl önce bugün, sabah kahvaltısında ne yedin? Adam hiç bakmadan cevap vermiş: -Yumurta! Aradan 10 yıl geçmiş. Soruyu soran adamın yolu yine aynı istasyona düşmüş. Bakmış ki kızılderili yine aynı yerde oturuyor. Adama yaklaşıp sormuş: -Nasıldı? Kızılderili yine bakmadan cevap vermiş: -Rafadan! *** Öykü Herkes, Birisi, Herhangi Biri, Hiç Kimse atlı dört kişi hakkındadır. Yapılması gereken önemli bir iş vardı. Ve Herkes Birisinin bu işi yapacağından emindi. Gerçi işi Herhangi Biri de yapabilirdi ama, hiç kimse yapmadı. Birisi buna çok kızdı. Çünkü iş Herkesin işiydi. Herkes, Herhangi Birinin bu işi yapabileceğini düşünüyordu ama, Hiç Kimse, Herkesin yapamayacağının farkında değildi. Sonunda Herhangi birinin yapabileceği bir işi Hiç Kimse yapmadığı için Herkes, Birisini suçladı. *** Yahya Kemal ve Kıl Yahya Kemal bir gün lokantaya gider. Önüne konan tabağa kaşığı ilk daldırmasında gözüne bir kıl ilişir. Şairin biraz canı sıkılır, somurdanır ama yemeden de geri durmaz. Derken biraz sonra ikinci kıl da arz-ı endam eder. Bunun üzerine sinirleri tepesine çıkan Yahya Kemal, garsonu çağırır ve: -Evladım, bu kılları ayrı bir tabağa koyup öyle getir. Biz istediğimiz kadar yeriz! *** Meşhur bir filozofa: -Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden almıyorsunuz? Diye sormuşlar. -Onu almam için eğilmem lazım da ondan. Diye yanıt vermiş. *** Necip Fazıl ve Nazım Hikmet birlikte lokantaya giderler. Garson siparişleri almaya gelir ve Hikmet'e ne istediğini sorar. Hikmet: -Bana bir tabak pilav, üstüne de et getir. Der. Üstad ise: -Bana da bir tabak pila, ama üstüne etmeden getir! *** Nasreddin Hoca'nın baba evinden ayrılıp kendi hayatlarını kazanmaya başlamış iki oğlu varmış. Hoca bir gün her ikisini de ziyarete gitmiş. Biri: -Ah efendi baba, demiş. Bütün varımı yoğum tuğla üretimine yatırdım. Kazara hava yağmurlu giderse anam ağlayacak... Öteki de: -Ah efendi baba, demiş. Bütün varımı yoğumu üzüm bağına yatırdam. Kzara havalar kurak giderse anam ağlayacak... Hoca dönmüş eve gelmiş. Karısı: -Bizim oğlanlar nasıl efendi, demiş. Nasreddin Hoca: -Valla, demiş. Oğlanları durumu şimdilik iyi ama senin durumun bir hayli berbat. -Neden? -Çünkü sen yağmur yağarsa da ağlayacaksın, yağmazsa da! *** Bir gün Mevlana'ya hırpani kılıklı bir adam gelir ve: -Bugün şehrin girişinde Şems'i gördüm, der. Bunun üzerine Mevlana adama çıkarır hırkasını giydirir. Durumu gören yanındaki talebelerinden biri: -Ne yapıyorsunuz, o adam yalan söylüyor, hırkanızı neden verdiniz? deyince Mevlana: -Ben onun yalan söylediğini biliyorum. Hırkamı onun yalanına verdim. Gerçek olsaydı canımı feda ederdim, der. |
|
love_angel
Moderatör Kayıt Tarihi: 23-Mart-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 288 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 20-Şubat-2008 Saat 11:02 |
Son yazı çok güzelmiş Diğerleri de güzel paylaşım için teşekkürler
|
|
●●квя●●««Milletin lafıyla coşana kalbimin adımıyla koşmam gururumu hiçe sayıp kötü konuşana ölüyorm dese de bakmam!!!»»●●квя●●
|
|
ferdi
Süper Üye Kayıt Tarihi: 25-Ocak-2007 Konum: Ankara Aktif Durum: Aktif Değil Gönderilenler: 220 |
Alıntı Cevapla Gönderim Zamanı: 20-Şubat-2008 Saat 13:39 |
Yahya Kemal ve Kıl
Yahya Kemal bir gün lokantaya gider. Önüne konan tabağa kaşığı ilk daldırmasında gözüne bir kıl ilişir. Şairin biraz canı sıkılır, somurdanır ama yemeden de geri durmaz. Derken biraz sonra ikinci kıl da arz-ı endam eder. Bunun üzerine sinirleri tepesine çıkan Yahya Kemal, garsonu çağırır ve: -Evladım, bu kılları ayrı bir tabağa koyup öyle getir. Biz istediğimiz kadar yeriz! Gerçekten süper bir paylaşım. Tam bir fikir ve düşünce adamının vereceği bir cevap..Teşekkürler.. |
|
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |