Bir Fikrim Geldi
Bir fikrim geldi diye başlayan bir reklam filmi vardı. O reklamı görünce geçmişten günümüze gelen bilim adamlarının yaşantımıza sağladığı kolaylıklar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Hayatımıza sağladığı kolaylıklardan dolayı onlara teşekkür etmek istedim. Eminim günümüzdeki icat serüvenleri de geçmişte olduğu gibi günümüzde de aynı hızla devam etmektedir. Üretken insanlar ‘bir fikrim geldi’ diyerek her gün yeni buluşlara yelken açarlar.
Belki bir hayali, belki bir merak, belki de bir düşüncedir. Bizleri buluş serüvenine iten.
Bu yolda attığımız her adım insanı daha da umutlandırmaktadır.
Bir fikriniz gelsin, fikirler eyleme geçsin. Elmanın ağaçtan düşmesini beklemeyelim. Zamanı geldiğinde ağacı sallamasını bilelim… Beynimize köpek balıklarını gönderelim… Bir fikir, bir ürün, sorunlara çözüm bulsun.
Köpekbalığı hikâyesini hiç duydunuz mu? Mükemmel bir hikâyedir. Bu başarma arzusu için güzel bir örnektir. Eminim hepiniz hikâyeyi merak ettiniz değil mi? O zaman okumaya başlayın…
" Japonlar
taze balığı hep çok sevmişlerdir. Fakat Japonya sahillerinde bol
balık bulmak mümkün olmamaktadır. Balıkçılar, Japon nüfusu
doyurabilmek için daha büyük tekneler yaptırıp daha uzaklara
açılabilmişlerdir. Balık için uzaklara gidildikçe, geri dönmesi
de daha çok vakit alır olmuştur.
Dönüş bir-iki günden daha uzarsa, tutulan
balıkların da tazeliği kaybolmaktadır.
Japonlar tazeliği kaybolmuş balığın
lezzetini sevmemişlerdir. Bu problemi çözebilmek için balıkçılar
teknelerine soğuk hava depoları kurdurmuşlardır. Böylece
istedikleri kadar uzağa gidip, tuttuklarını da soğuk hava
deposunda dondurulmuş olarak saklayabileceklerdi. Ancak Japon
halkı taze ile donmuş balık lezzet farkını hissedebiliyor ve
donmuş olanlara fazla para ödemek istemiyorlardı.
Balıkçılar bu defa teknelerine balık akvaryumları yaptırdılar.
Balıklar içeride biraz fazla
sıkışacaklardı, hatta, birbirlerine çarpa çarpa birazda
aptallaşacaklardı, ama yine de canlı
kalabileceklerdi. Japon halkı canlı olmasına rağmen bu
balıkların da lezzet farkını anlayabiliyorlardı.
Hareketsiz, uyuşmuş vaziyette günlerce yol gelen balığın, canlı,
diri hareketli taze balığa göre
lezzeti yine de etkilenmişti. Balıkçılar nasıl olacakta
Japonya'ya taze lezzetli balığı getirebileceklerdi? Siz
olsaydınız ne yapardınız? Hedeflerinize ulaşır ulaşmaz, mesela
mükemmel bir es buldunuz veya çok başarılı bir firmaya girdiniz,
borçları ödediniz v.s. Heyecanınız kaybolmaya başlamaz mı? Aşırı
çalışmanız gerekmiyorsa rahatlamaz mısınız? Lotoda büyük
ikramiyeyi kazananlar parayı savurmaya başlamaz mı?
Japonların Taze balık probleminde olduğu gibi çözüm aslında
basittir. 1950'lerde L.Ron Hubbart'in gözlemlediği üzere
"İnsanoğlu ancak hırs iddiası içinde bulunursa anormal cabalar
sarf eder."
Ne kadar akilli, uzman, inatçı iseniz iyi bir problemle
uğraşmaktan o kadar zevk alırsınız.
Problem sizi ne kadar zorluyorsa ve siz
onu adım adım çözebiliyorsanız bundan da o derece mutluluk
duyarsınız, heyecan duyarsınız ve enerji dolu, canlı, ayakta
kalırsınız.
Japonlarda balıkları yine teknelerindeki
akvaryumlarda tuttular, ancak içine küçük bir de köpekbalığı
attılar. Bir miktar balık köpekbalığı tarafından yutulmuştu, ama
geride kalanlar son derece hareketli ve
taze
kalabilmişlerdi.
Buradan da görüleceği üzere problemlerden,
uzaklaşmaktansa içine atlamak, boğuşmak ve onları yenmek
gerekir.
Problemimiz çok ve çeşitli olabilir. Ümitsiz olmayın. Onları
tanıyın, organize edin, kararlı olun, daha çok bilgi ve yardım
desteği ile onlarla savasın.
Beyninize bir köpekbalığı atin ve nelere ulaşabileceğinizi o zaman görün. Saygılarımla.... Tweet Paylaş
Yahya KARAKURT / Yazarın Diğer Yazıları
İzin alınmadan kopyalanamaz ve kullanılamaz. Her hakkı saklıdır.© Design, By Karakur