 Babası 
		:
		
		4. Mehmet
Babası 
		:
		
		4. Mehmet
		Annesi : Emetullah Râbi'a Gülnûş Sultan
		Doğumu : 30 Aralık 1673
		Vefatı : 24 Haziran 1736 (62 yaşında)
		Saltanatı : 22 Ağustos 1703 – 1 Ekim 1730 (27) sene 23. Osmanlı Padişahı
		
		Sultan II.Mustafa'nın öz kardeşi olan Sultan III.Ahmet, iyi bir 
		tahsil ve terbiye görmüş, ünlü hocalardan dersler almıştı. Padişah 
		3.Ahmet, ağabeyi Sultan
		
		II.Mustafa'nın tahttan indirilmesi 
		üzerine 22 Ağustos 1703'de 30 yaşındayken Edirne'de tahta geçti. 
		Osmanlı Devleti açısından önemli bir yere sahip olan Lale Devri boyunca 
		padişahlık yapan Sultan Üçüncü Ahmet, hattat ve şairdi. "Necib" 
		mahlasıyla şiirler yazdı. Ayrıca musiki ile de yakından ilgileniyordu. 
		Divan şairlerinden Urfalı Nabi Efendi'nin hem kendisini hem de 
		şiirlerini çok severdi. Gençliği diğer Osmanlı şehzadelerine göre bir 
		hayli serbest geçti. Şehzadelerin öldürülmesi geleneği kalktığından, 
		rahat bir hayat sürdü. İstediği her şeyle ilgilendiği için bilgisi de, 
		görgüsü de arttı. Avrupa'daki gelişmeleri inceleme fırsatı buldu ve 
		matbaanın Osmanlı Devletine gelmesi için çok çaba sarfetti. 27 yıl gibi 
		uzun bir süre tahtta kalan Sultan Ahmet Han, çıkan Patrona Halil İsyanı 
		sonucunda, 1 Ekim 1730 tarihinde padişahlıktan çekildi.
		Sultan 3.Ahmet'in padişahlığının ilk günleri, tamamen disiplinden çıkmış 
		yeniçerileri yatıştırma gayretleri ile geçti. Ancak kendisini padişah 
		yapan yeniçerilere karşı etkili olamadı. Sultan III.Ahmet'in 
		sadrazamlığa getirdiği Çorlulu Ali Paşa, ona idari konularda yardımcı 
		olmaya çalıştı. Hazine için yeni düzenlemelerde bulundu ve Sultan 
		Ahmet'e rakipleriyle mücadelesinde destek oldu.
		
		Sultan III.Ahmet 
		zamanında Rusya ile olan ilişkilerde gerginlik yaşandı. Bunun sebebi 
		Rusya'nın Orta Asya üzerinde yayılma siyaseti izlemesi, balkanlardaki 
		toplumları Slavlaştırmaya çalışması, açık ve sıcak denizlere inmek 
		istemesiydi. III.Ahmet ve
		
		I.Mahmut 
		döneminde ilköğretim zorunlu hale getirilmiştir.
		Prut Savaşı
		Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa yönetimindeki ordu Kırım Hanlığı ordusunun 
		desteğiyle Rusları Prut nehri kıyısında kıstırdılar ve yendiler. Prut 
		Savaşı denilen bu savaşı Osmanlıların kazanması üzerine 21 Temmuz 
		1711'de Prut Antlaşması imzalandı.
		Antlaşmanın koşulları şunlardır:
		1. Azak Kalesi Osmanlılara geri verilecek.
		2. Ruslar istanbul'da daimi elçi bulundurmayacaklar.
		3. İsveç Kralı Şarl'ın serbestçe ülkesine dönmesine izin vereceklerdi
		4. Ruslar Lehistan'ın içişlerine karışmayacaklardı. 
		Rusya, Osmanlı Devleti ile mücadelesinde kendi lehine bir zemin 
		yaratmak istiyordu. Osmanlı Devleti içinde yaşayan Ortodoks toplumları 
		kışkırtarak Osmanlı Devleti'ni zayıflatacak ve yapacağı savaşlarda daha 
		önce kaybettiği toprakları geri alacaktı. 
		Eflak ve Boğdan Beylerini Osmanlılara karşı kışkırtan Rus Çarı Deli 
		Petro, Poltava Savaşı'nda (1709), İsveç Kralı XII. Karl'ı yenince, Kral 
		Demirbaş Şarl Osmanlılara sığınarak 1 şubat 1713'e kadar beş yıl süre 
		ile Bender'de mülteci olarak kaldı. İsveç Kralını kovalayan Rus 
		birliklerinin Osmanlı topraklarına akınlar düzenlemesi üzerine, Osmanlı 
		Devleti Rusya'ya karşı savaş ilan etti (1711).
		Sadrazamlığa getirilen Baltacı Mehmet Paşa, 100.000 kişilik bir orduyla 
		Tuna'yı geçerek Eflak'a girerken, Osmanlı donanması da Karadeniz'e 
		açıldı. Osmanlı kuvvetleri, Kırım Ordusunun da desteği ile Rus 
		birliklerini Prut Nehri kıyısında çember içine aldılar. O an için 
		kurtuluş imkanı bulunmayan Rus Çarı Deli Petro, Moskova'ya bir mektup 
		yazarak durumun zorluğunu ve ümitsizliğini anlattı. Çariçe I.Katarina 
		araya girerek Osmanlı Devleti'ne barış teklifinde bulundu.
		Hem Kırım Hanı, hem de İsveç Kralı saldırıya geçilip Rus 
		ordusunun yok edilmesini savunuyorlardı. Ancak Baltacı Mehmet Paşa, 
		yeniçerilere güvenmiyordu. Kuşatma sırasında yeni bir kutsal ittifakın 
		oluşturulabileceği düşüncesine sahip olan ve Osmanlı ordusunun çok 
		yıpranacağı endişesini taşıyan Baltacı Mehmet Paşa barış yapılmasını 
		kabul etti (21 Temmuz 1711). İmzalanan 
		Prut Antlaşması ile Azak Kalesi Osmanlılara geri verildi. Ruslar, 
		İstanbul'da devamlı bir elçi bulundurmayacak ve İsveç Kralı Şarl'ın 
		serbestçe ülkesine dönmesine izin vereceklerdi. Osmanlı Devleti 
		kazandığı bu başarıdan sonra, daha önce kaybedilen Mora yarımadasını da 
		geri almak istiyordu. Venedikli korsanların Osmanlı ticaret gemilerine 
		saldırmaları ve Mora halkının Osmanlı Devletinin yönetimi altına girmeyi 
		istemesi Venediklilere savaş açılmasına neden oldu. Silahtar Ali Paşa, 
		Modon, Koron ve Navarin'i alarak Mora'yı fethetti (22 Ağustos 1715).
		Pasarofça Antlaşması
		Avusturya'nın Karlofça Antlaşması 
		gereğince Mora'nın Venediklilere geri verilmesini istemesi üzerine, 
		Avusturya'ya da savaş açıldı. Sadrazam Damat Silahtar Ali Paşa Osmanlı 
		ordusu ile birlikte Macaristan'a girdi. Petrovaradin Muharebesi'nde 
		Savoy Prensi Eugen komutasındaki Avusturya ordusu Osmanlı kuvvetlerini 
		bozguna uğrattı (1716) ve Sadrazam Silahtar Ali Paşa şehit düştü. Bu 
		bozgundan sonra 18 Ağustos 1717 tarihinde Belgrad düşman eline geçti. 
		Silahtar Ali Paşa'nın yerine sadrazamlığa getirilen Damat İbrahim Paşa 
		barış teklif etti. Yapılan Pasarofça Antlaşmasına göre yukarı Sırbistan, 
		Belgrad ve Banat yaylası Avusturya'ya, Dalmaçya, Bosna ve Arnavutluk 
		kıyıları Venedik'e verildi, Mora Yarımadası Osmanlılarda kaldı (1718). 
		1724 yılında İran'da taht kavgaları başlamıştı. Bu durumdan yararlanarak 
		İran'ı ele geçirmek isteyen Rusya harekete geçti. İran'ın Rusya'nın 
		eline geçmesini istemeyen Osmanlı Devleti İran'a sefer düzenledi. 
		Ruslarla yapılan İstanbul Antlaşmasına göre Azerbaycan'da alınan yerler 
		Osmanlılarda kalacak, Derbent, Bakü ve Dağıstan Ruslara bırakılacaktı.
		Lale Devri
		1718 yılında imzalanan Pasarofça Antlaşmasından sonra Osmanlı Devletinde 
		yeni bir dönem başlamıştı. 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanına kadar, 
		12 yıl süren bu döneme Lale Devri denir. 
		Padişah III.Ahmet ve Damat İbrahim Paşa barışçı bir siyasetten 
		yanaydılar. Lale Devri de bu barışçı politikaların bir ürünü olarak 
		ortaya çıkmıştı. Lale Devri'nde edebiyat, kültür ve sanat alanında 
		gelişmeler olduğu gibi, teknik konularda da Avrupalı devletlerden 
		etkilenilerek bazı yenilikler gerçekleştirildi. Bu dönemde Avrupa'ya ilk 
		kez geçici elçiler gönderildi.
		1727 yılı ortalarında Osmanlı Devletinde de matbaa kurulması için 
		düzenlenen padişah fermanı üzerine, Paris Elçisi 28 Mehmet Çelebi'nin 
		oğlu Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika ilk matbaayı kurdular (16 Aralık 
		1727). Lale devrinde Yalova'da bir kağıt fabrikası kuruldu. İstanbul'da 
		sık sık çıkan yangınları daha hızlı kontrol altına almak için, 
		yeniçeriler içinden bir itfaiye örgütü oluşturuldu. Yine İstanbul'da bir 
		kumaş fabrikası ve bir çini imalathanesi açıldı. Her tarafta birçok 
		köşk, saray ve lale bahçeleri yapıldı. Ayrıca Doğu kültürünün klasik 
		eserleri ilk kez Türkçe'ye çevrildi. İstanbul'da halk yıllar süren 
		savaşlardan sonra böyle bir dönem yaşamanın mutluluğu içerisindeydi.
		İran Savaşı
		1723 yılında Şirvan'da çıkan 
		karışıklıklar üzerine Rusya ile anlaşan 
		
		Osmanlı 
		Devleti'nin Kafkasya ve İran'a üç cephede savaş açtığı; Hoy, Hemedan ve 
		Revan'dan sonra Van Valisi Serasker Köprülüzade Abdullah Paşa'nın 1725 
		yılında Tebriz'e girdiği bilinmektedir. Ama ardından Andican'da 
		Safevilerin Afşar asıllı kumandanı Nadir karşısından alınan yenilgi 
		üzerine İran Şahı II.Tahmasp ile Hemedan Barışı imzalanmıştır.
		Patrona Halil İsyanı
		Damat İbrahim Paşa'nın yol açtığı zevk ve 
		sefahat devrinden memnun olmayan ve yapılanları israf olarak görenler 
		vardı. Bu topluluk İran seferinden olumsuz haberler gelmesi üzerine, 
		harekete geçmiş camilerde ve diğer yerlerde propaganda yaparak 
		ayaklanmanın zeminini oluşturmuşlardı. 17. Ağa Bölüğü Yeniçerisi Patrona 
		Halil ve yandaşları şartlar oluşunca isyanı başlattılar. Esnafı da 
		dükkanlarını kapatarak kendilerine katılmaya ikna eden isyancılar, 
		hapishaneleri boşalttılar ve yeniçerilerden de yardım gördüler. Bu 
		gelişmeler üzerine Sultan III.Ahmet isyancıların ne istediklerinin 
		sorulmasını istedi. İsyancılar, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ile birlikte 
		37 kişinin kendilerine teslim edilmesini istediler. Lale Devrinin önemli 
		kişilerinden olan Damat İbrahim Paşa ve bazı devlet adamları idam 
		edilerek isyancılara teslim edildi. İsyan sırasında şehir tahrip edildi. 
		İsyancılar Sadabad Köşkü'nü yaktılar. Ayrıca dönemin ünlü Divan 
		şairlerinden Nedim de isyan sırasında, isyancılardan kaçmak için damdan 
		dama atlarken düşerek öldü. Patrona Halil ve diğer isyancı 
		başları, bu sefer de tüm isteklerini yerine getiren Sultan 3.Ahmet'in 
		tahtan indirilmesini istedi. Kendisine ve ailesine zarar verilmemesi 
		durumunda tahttan çekileceğini bildiren padişah, 1 Ekim 1730'da Osmanlı 
		tahtını Şehzade Mahmut'a bıraktı. 1736'da vefat eden Sultan Ahmet, Yeni 
		Cami Turhan Valde türbesine defnedilmiştir.
		
Osmanlı Padişahları / Osmanlı Padişahları Sıralı Listesi / Osmanlı Padişahlarının Ölüm Nedenleri / Osmanlı'da En Güçlü Sultanlar
		Bilim İnsanları 
		/ Ünlü 
		Yazarlar /
		Ünlü 
		Ressamlar / 
		Ünlü Müzisyenler /
		Türk Büyükleri 
		/ Türk Bilim 
		İnsanları /
		
        
		Ünlü Matematikçiler
		/ Ünlü 
		Fizikçiler