Babası
:
1. Ahmet
Annesi : Kösem Sultan
Doğumu : 5 Kasım 1615
Vefatı : 18 Ağustos 1648 (32 yaşında)
Saltanatı : 9 Şubat 1640 – 8 Ağustos 1648 (8) sene 18. Osmanlı Padişahı
Osmanlı padişahlarının 18.’sidir. İbrahim Paşa, ilk iş olarak
sefer görevi bahanesiyle yol azığı adı altında halktan vergi toplamaya
başladı. Aslında seferin Topkapı
Sarayı'na yapıldığı ve fethedilecek olanın sultanın kalbi olduğu
herkesçe malumdu. Ama korkudan kimse sesini çıkaramıyordu. Parmaklarını
çıtlatsalar emirleri altına en az dört- beş bin kişilik kuvvetler
toplayabilecek aşiret reisleri dahi boyun eğmiş, değerli hediyeler ve
yüklü haraçlar yollayarak paşanın gönlünü kazanmaya çalışıyorlardı.
Sultana layık seçme mücevherler, kese kese altınlar, murassa hançer ve
kılıçlar, altın ve sim işlemeli seraser kumaşlar, ipek halılar ve sair
eşyadan, her biri iki yıllık Mısır hazinesine bedel, asumana ser çeker
pesendi de cariyelerden mürekkep hediye kervanını hazırlayan İbrahim
Paşa, Mart ayının sonlarında Diyarbakır' dan ayrılarak mutad seferine
başladı.
Ramazan ayının hemen öncesinde İstanbul' a ulaşan İbrahim Paşa,
vakit kaybetmeksizin sultanın huzuruna çıktı.Etek öpüp el kavuşturarak
hediyelerini takdim etti. Cömert hediyelerden ziyadesiyle memnun olan
Sultan 3. Murat, İbrahim Paşa' nın sadakatinden artık hiçbir şüphe
duymuyordu. Kendi eliyle hilat donatarak paşayı taltif etti. Büyük bir
mansıbı garantilemenin gönül rahatlığı ile saraydan ayrılan İbrahim
Paşa, günlerini hangi görevi isteyeceğini düşünmekle geçiriyordu.
Hodpesentliği öyle artmıştı ki, hiçbir sefere iştirak etmediği, hiçbir
devlet görevini layıkıyla yerine getiremediği halde sadrazamlık
hayalleri bile kurmaya başlamıştı. Bir yandan da ablasını teşvik ederek
daha üst düzey bir görev için zemin hazırlamaya çalışıyordu. Ama
kardeşinin Diyarbakır ve Sivas' ta sergilediği dalalet ve başına buyruk
tavırlar, Canfeda Kadın' ı, bile canından bezdirmişti. Bu doğrultuda
ocak ağaları da, kan davası güttükleri paşaya komplo hazırlığı içine
girmiş, en az
İbrahim Paşa
kadar fitneci olan ve onun kendi makamına göz koyduğunu öğrenen Sadrazam
Koca Sinan Paşa' dan da destur almışlardı. Haris dimağını kim bilir
hangi hayallerle eğlendiren İbrahim Paşa ise, düştüğü kibir bataklığı
içinde bu tertibi görecek durumda değildi. Ama kanlı bir komploya gerek
kalmadan, sadrazamın ve ocaklıların tazyiki ile harekete geçen şeyhü' l-
islam ve kazasker efendilerinin telkinleri ile ipliği pazara çıkarılan
İbrahim Paşa için, Kasım ayında sultanın emri ile yeniden tutuklama
kararı çıkarıldı.
Ancak adamları vasıtasıyla bunu haber alan Canfeda Kadın, kardeşini
uyarmak için bir kethüdasını süratle yola koydu.Sadrazamlık hayalleri
kurarken, birdenbire zanlı durumuna düşen İbrahim Paşa, gece
karanlığında apar topar konağından çıkıp kapıcısından sandalcısına yüklü
bahşişler verip Üsküdar'a can attı. Ama
karaya bastığı anda kendini yeniçerilerin kucağında buldu. Yeniçeriler,
üzerindeki değerli eşyayı talan ettikten sonra hakaretler ve küfürler
ederek yaptıklarının hesabını ve katledilen arkadaşlarının diyetini
sordular. Ellerine ayaklarına bukağılar bağlayıp Üsküdar Çarşısı'nda
alay ettiler.Sonra yetişen bostancılara teslim edilen İbrahim Paşa, bir
sandala konup Beşiktaş'a geçirildi. Buradan Rumeli Hisarı'na kadar, baş
açık, yalın ayak yürütülüp teşhir edilmekle, dalaletinin ve yaptığı
zulmün kat be kat fazlasını yine halktan buldu.
Ancak halkın zevk aldığı bu alay etme olayından sonra Rumeli Hisarı'na
kapatılan paşanın hemen oracıkta idam edilmemesi yeni şüphelerin
oluşmasına vesile oldu. Canfeda Kadın'ın araya girerek kardeşini
kurtardığı, serbest kaldığında kendisine yapılan zulmün hesabını sormaya
and içtiği söylentileri ayyuka çıkmıştı.
Ancak kısa süre sonra, sultanın hasta olduğu haberinin yarattığı
tedirginlik ortamı içinde
Deli İbrahim Paşa
unutuldu.Ama babasının ölümünden on bir gün sonra tahtı devralan Sultan
3. Mehmet, bu sapkın devletliyi unutmadı. İlk icraat olarak taht varisi
kardeşlerinden kurtulan ve babasının haremini Eski Saray'a göç ettiren
sultan, yaklaşık yirmi yıldır haremin kontrolünü elinde tutan Canfeda
Kadın' ı da kafileye katarak tasfiye etti. Bu gelişme ile İbrahim
Paşa' yı cellatlardan ayıran tüm engeller ortadan kalkmıştı. Nihayet
ferman-ı padişahi yazılıp Çavuşbaşı Çoban Süleyman Ağa'ya verildi.
Subaşı Rıdvan Ağa ve dört nefer dilaver celladı yanına alarak Rumeli
Hisarı'na varan çavuşbaşı, rıhletine vasıta olup yaptığı onca zulmün
hakkını verdi. Sonra cesedini kaldırıp Narlıkapı'dan deryaya bıraktılar.
Osmanlı Padişahları / Osmanlı Padişahları Sıralı Listesi / Osmanlı Padişahlarının Ölüm Nedenleri / Osmanlı'da En Güçlü Sultanlar
Bilim İnsanları
/ Ünlü
Yazarlar /
Ünlü
Ressamlar /
Ünlü Müzisyenler /
Türk Büyükleri
/ Türk Bilim
İnsanları /
Ünlü Matematikçiler
/ Ünlü
Fizikçiler