Duyarlı olmak kalp gözüyle bakıp, vicdan terazisiyle tartarak
yüreğinde hissetmektir. Hangi canlı olursa olsun onun çektiği acıyla,
acı duymaktır. Güçsüze el uzatmak, kucak açmaktır öksüze. Toplumumuz
gerekli konularda duyarlı mıdır acaba? Sanmıyorum. Bu konuda da
eksiklerimiz oldukça fazla gibi.
Duyarlılık insan olmanın gereğidir. Yalnızca kendini ilgilendiren
durumlarda değil, insan ve millet olarak da ortak kavramlarda aynı
duyarlılığı göstermeliyiz.
Duymalıyız birbirimizin sessiz çığlıklarını, içe akan gözyaşlarını ve
kahkahaların arkasına gizlenmeye çalışılan hıçkırıkları… Acıyı, üzüntüyü
ortaklaşa yaşamalı, ikiye üçe, beşe bölmeliyiz sızımızı… Etrafına,
çevresine bu hislerle
bakmayan bireyler kalpsiz ve bencildirler. Kaldırım
kenarında soğuktan büzülmüş, açlıktan ağlarcasına miyavlayan bir yavru
kedinin, korku dolu gözlerle insanlardan adeta yardım istemesini
umursamayan ve hatta onu ayağının ucuyla iten insan, sizce bir insan
olabilir mi? Komşusunun sıkıntılarından haberi bile olmayan komşu, nasıl
rahat oturur kendi dört duvar arasında.
Yurt sevgisi, barış, çevreye saygı, hoşgörü, şiddet, duyarlılık isteyen
konulardır. Duyun beni! diye haykıran onlarca olayla karşılaşıyoruz. Ama
duyarsızlık çağın vebası gibi sarmış ruhumuzu. Toplumumuz şiddetli bir
depresyon geçiriyor bu konuda. Duymuyoruz… Duymak istemiyoruz adeta…
Kabuğumuza çekilmiş, demirden bir perde çekmişiz sanki insanlığa.
Bencillik denizin içinde hırsla menfaate
kürek çekiyoruz. İşin içinde bir çıkarımız yoksa gözümüzün ucuyla bile
bakmıyoruz o yana.
Bugünlerde ülkemiz bir yangın yeri. Ana, baba ve eşlerin yüreği yanıyor.
Orman yangınları söndürülür ama yürek yangınları söndürülemez. Bir
ağaç yerine bin ağaç dikebilirsiniz ama bir evladı geri
getiremezsiniz. Böyle bir acıyı yaşayan ananın gözyaşlarını nasıl
dindirirsiniz göz pınarları kurumadan. Konu kanadı kırık bir babanın
nasıl kaldırabilirsiniz çökmüş omuzlarını… Yetim kalmış bir
çocuğun nasıl güldürebilirsiniz süslü oyuncaklarla… Biz de içimizde
hissetmeli bu acıları, bu yangınla bizde de yanmalıyız. Alışmamalı,
alıştırmamalıyız hissizliğe, duyarsızlığa. Vatanımızın her ferdi için,
her karış toprağının sancısıyla bizim de sancılanmalı içimiz.
Acılar bölüşerek azalır dostlar, bölüşerek diner ruhumuzdaki fırtınalı
sarsıntılar. Toplum olarak bölüşmeyi, sarılmayı, kucaklamayı
öğrenmeliyiz yeniden. Bencillik ve çıkar illetinden bir an önce
kurtulmalıyız. Duyulmaya o kadar ihtiyacımız var ki. Duyun beni…
Aydın SARI / Eğitimci- Yazar /
Diğer Yazıları
/ Duyun Beni!
/
Başarının Anahtarı İnovasyonda! /
Başarılı
Olmak