Cahit
Sıtkı Tarancı (4 Ekim 1910, Diyarbakır
- 13 Ekim 1956, Viyana), Türk şair,
yazar. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin
en önemli şairlerinden birisidir. En ünlü şiirleri "Yaş Otuz Beş" ve
"Memleket İsterim"'dir.
4
Ekim 1910’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Babası, Diyarbakır'da ticaret
ve ziraatle uğraşan köklü Pirinçcizadeler ailesinden Bekir Sıtkı Bey;
annesi, babasının amca kızı Arife Hanım'dır. Ailesi, ona "Hüseyin Cahit"
ismini verdi. Akrabaları "Pirinçcioğlu" soyadını aldığı halde Soyadı
Kanunu çıktığı yıl pirinç ekiminden çok zarara uğrayan babası Bekir
Sıtkı Bey, bu duruma kızarak “çiftçi” anlamına gelen
“Tarancı” soyadını almıştır.
Diyarbakır'da başladığı ilk eğitimin ardından aile geleneğinden
ötürü orta öğrenim için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne
gönderildi. Lise öğrenimi için 1931 yılında Galatasaray Lisesi'ne geçti.
Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarme'yi özümsedi.
Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. İlk şiirleri Galatasaray
Lisesi’nin “Akademi” isimli dergisinde ve Servet-i Fünun dergisinde
yayımlandı. Ömür boyu yakın dost olacak Ziya Osman ile 1928-1929 yılında
okulda tanıştı.
1931’de girdiği Mülkiye Mektebi'nden ikinci senenin sonunda atılınca
Yüksek Ticaret Okulu'na girdi ancak memuriyet sınavını kazanıp
Sümerbank’ta çalışmaya başladıktan sonra bu okuldan da ayrılmak zorunda
kaldı. “Ömrümde Sükût” adlı ilk şiir kitabı henüz Mülkiye Mektebi’nde
iken yayımlandı. Kendisini kamuoyuna tanıtan isim ise Cumhuriyet'deki üç
yazısıyla
Peyami Safa'ydı
(1932).
Karabük’e atanması üzerine Sümerbank’ta başladığı memuriyetten ayrıldı;
çalışma hayatını öykülerini yayımlamakta olduğu Cumhuriyet gazetesinde
sürdürdü.
Cumhuriyet gazetesi sahipleri Nadir Nadi ile Doğan Nadi'nin desteği ile
Üniversite yüksek öğrenimini tamamlamak üzere Paris'e gitti. 1938-1940
yılları arasında Sciences Politiques'e devam etti. Paris'teyken
Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı;
bir yandan da gazeteye öyküler göndermeye devam etti. Paris’teki
öğrenciliği sırasında Oktay Rıfat ile tanıştı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman uçakları 1940 yılında Paris’i
bombalamaya başlayınca öğrenimini tamamlayamadı; bisiklet ile kaçarak
Lyon ve Cenevre yoluyla Türkiye'ye geri döndü. Askerliğini 1941-1943
yıllarında Ege'nin küçük kentlerinde yaptı. Ünlü “Haydi Abbas” şiiri,
askerlik döneminin bir ürünüdür.
Cahit Sıtkı Müze Evinin avlusu
Bilim İnsanları
/ Ünlü
Yazarlar /
Ünlü
Ressamlar /
Ünlü Müzisyenler /
Türk Büyükleri
/ Türk Bilim
İnsanları /
Ünlü Matematikçiler
/ Ünlü
Fizikçiler
O yıllarda ailesi artık İstanbul’a
yerleşmişti; bir süre babasının Eminönü’deki ticarethanesinde çalıştı
ancak içki sorunları yüzünden babası ile arası açılınca Ankara’ya gitti.
Sırasıyla Anadolu Ajansı'nda, Toprak Mahsulleri Ofisi'nde ve Çalışma
Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. “Otuz Beş Yaş” şiiri ile 1946'da
CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı ve yurt çapında tanınan bir şair
oldu. Çalışma Bakanlığı'ndaki görevi sırasında tanıştığı Cavidan Tınaz
ile 4 Temmuz 1951’de evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini
“Düşten Güzel” adlı kitapta topladı.
1953 yılında geçirdiği bir krizden sonra felç oldu. Yatağa bağlı ve yarı
bilinçli durumda olan şair; İstanbul ve Ankara’da çeşitli hastanelerde
tedavi gördü; bir yıl kadar Diyarbakır’daki baba-evinde bakıldı. 1956
yılında tedavi ettirilmek üzere devlet tarafından Avrupa'ya götürüldü;
zatülcenp hastalığına yakalanarak 13 Ekim 1956’da Viyana'da vefat etti.
Cenazesi Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi.
Cahit Sıtkı Tarancı Eserleri
Şiir kitapları
Ömrümde Sükut (1933)
Otuz Beş Yaş (1946)
Düşten Güzel (1953)
Sonrası (1957)
Mektupları
Ziya’ya Mektuplar (Ölümünden sonra 1957.
Ziya Osman Saba'ya mektupları)
"Evime ve Nihal'e Mektuplar" (Ölümünden sonra 1989 ve 2016. Ailesine ve
özellikle kız kardeşi Nihal'e yazdığı mektupları)
Öykü kitapları
Gün Eksilmesin Penceremden (Ölümünden sonra derlendi)
OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost
bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Tüm yazarlar için
tıklayınız...
Ünlü Yazarlar Kısaca /
Bilim İnsanları Hayatı
Kısaca /
Bilim
Kadınları /
Aforizmalar /
Bilim İnsanları Capsleri /
Bilim İnsanı Sözleri