Dede Korkut (Korkut Ata), Oğuz Türklerinin eski destanlarında
yüceltip kutsallaştırılmış; bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini
çok iyi bilen, kabile teşkilatını koruyan yarı-efsanevi bir bilgedir ve
Türkler'in en eski destanı olan Dede Korkut Kitabı'ndaki hikayelerin
anlatıcısı ozandır.
Adı, tarihî kaynaklarda ve çeşitli Oğuz rivayetlerinde kimi zaman sadece
"Korkut", kimi zaman "Korkut Ata"
olarak geçer; Batı Türkçesinde "Dede
Korkut"
olarak da anılır. Sirderya havzasında tespit edilmiş halk anlatıları onu
bir baksı (Şaman) olarak tanıtırken yazılı kaynaklarda hükümdarlara
vezirlik, müşavirlik yapmış bir Müslüman Türk velisi olarak
tanıtılmıştır. Oğuzların İslâm'ı kabul edişlerinden önceki dönemlerin
bir kâhini (kam, baksı) olduğu, İslâmlaşma sürecinde kültürel değişime
paralel olarak bir evliya kimliğine büründüğü düşünülür.
Kazak ve Kırgız bahşılarının piri olarak da tanınmaktadır. Bir
söylenceye göre Kırgız şamanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi
öğretmiştir.
Halk rivayetlerine göre aydın, berrak gözlü dev kızından dünyaya gelen
Dede Korkut'un hayatı hakkında tarihi kaynaklardaki bilgiler birbirinden
farklıdır.
Korkut Ata'dan bahsedilen en eski tarihî kaynak İlhanlı veziri
Reşidüddin'in Câmiü't tevârih'idir. Tabip Reşidüddin'in 1305 yılında bir
heyetle yazdığı bu ünlü kitapta dört Oğuz hükümdarının çağdaşı olarak
Korkut'tan bahsedilir. Bu esere göre Korkut, Bayat boyundan olup Kara
Hoca'nın oğludur. 295 yıl yaşamıştır. Oğuz sülalesinin dokuzuncu
hükümdarı İnal Sır Yavkuy zamanında ortaya çıkmış, onuncu hükümdar Kayı
İnal Han'ın ve ondan sonraki üç Oğuz hükümdarının müşavirliğini
yapmıştır.
Ebü'l-Hayr-ı Rûmî'nin kaleme aldığı ve Saru Saltuk'u konu alan
Saltukname (1480)'ye göre Korkut Ata Osmanoğulları ile aynı soydandır.
Eserin ikinci ve üçüncü cildinde Osmanoğulları'nın soyu İshak
peygamberin oğlu Ays nesline dayandırılmakta ve Korkut Ata soyundan
oldukları belirtilmektedir.
Tebrizli Bayatî Hasan b. Mahmûd'un eseri olan Câm-ı Cem-Âyin (1481) adlı
Osmanlı silsilenamesine göre Korkut Ata, 28. Oğuz Hanı Kara Han
tarafından Medine'ye gönderilmiş, İslam peygamberi ile tanıştıktan sonra
Oğuzlar'a İslamiyet'i öğretmekle görevlendirilen Selman-ı Farisi ile
birlikte dönmüştür. Aynı kaynakta onun Ürgenç Dede adlı bir oğlu olduğu
kayıtlıdır.
15. yüzyılda kaleme alınan Velâyet-nâme-i Hacı Bektâş-ı Velî'de Korkut
Ata, Türk söylencelerinde Hanlar Han'ı olarak adı geçen Oğuz padişahı
Bayındır Han ve onun beylerbeyi Kazan ile birlikte anılmıştır, bunların
ölümüyle Oğuz cemaatinin dağıldığı söylenir.
Ebu'l Gazi Bahadır Han'ın 1659-1660 yıllarında yazdığı Şecere-i Terakime
adlı eserine göre Korkut Ata, Kayı boyundandır, Abbasiler devrinde
yaşamıştır ve Oğuz ilinde çok sayılan bir devlet müşaviridir.
Ebülgazi
Bahadır Han'a göre 295 yıl, bir halk rivayetine göre 100 yıl yaşamış
olan
Dede Korkut'un ölümü hakkındaki
rivayetler de çok çeşitlidir. Kazaklar arasında yaygın olan menkıbeye
göre yirmi yaşında iken rüyasında aklar giymiş bazı yaratıklar ona kırk
yıl yaşayacağını haber vermiş, bunun üzerine Korkut ölümsüzlük istemeye
karar vermiştir. Karşılık beklemeden hastalara yaptığı yardımlar Allah
katında makbule geçmiş ve bir gün uykuda iken Allah ona, "Ölümü kendin
arzu etmedikçe ölmeyeceksin" demiştir.
Bir başka rivayete göre Korkut Ata uzun süre ölümden kaçmak istemiş ama
nereye gitse "mezar arayan Korkut için" mezar kazan birilerini görmüştü.
Sonunda 300 yaşında iken kendisi için kazılan mezarlardan birinin
yanında ölmüştür. Dede Korkut'un ölümden kaçma çabası, Sümerler'de
Gılgamış Destanı'nda Gılgamış'ın ölümsüzlüğe ulaşma uğraşları ile
anlatılan ölümsüzlük arayışının bir uzantısı olarak düşünülebilir.
Azerbaycan'da ve Anadolu'da Dede Korkut'a ait olduğu iddia edilen kimi
mezarlar vardır.
1638 yılında Alman imparatorunun Moskova ve İran elçisi Adam Olearius,
Dede Korkut'un Demirkapı- Derbend şehri yakınlarında "İmam Korkut" adlı
bir İslam velisinin mezarını gördüğünü anlatmıştır. İran ve Dağıstan
Tatarları arasındaki sınırı belirleyen küçük bir ırmağın kenarında
bulunan mezar, kaya içine oyulmuş büyük bir mağara şeklinde olup tabutu
dört tahtadan yapılmıştı. Olearius'un yerlilerden dinleyip aktardığı
söylenceye göre kopuz çalıp şiirler söyleyen bu İslam velisi,
peygamberin yakınlarındandı ve onun ölümünden sonra 300 yıl daha
yaşamıştı. Putperest Lezgiller'i İslam'a davet için gittiği sırada
öldürülmüştü.
Evliya Çelebi Seyahatname'de, 1647'de Demir Kapu'da gördüğü
ziyaretgâhın Dede Korkut'a ait olduğunu yazar. Olearius'un bahsettiği
mezarı aramaya sonradan Rus doğubilimci Wilhelm Barthold da gitmiş fakat
bulamamıştır. Mezarın zamanla kaybolduğu düşünülür.
Evliya Çelebi
1655'te gördüğü Ahlat'tan bahsederken de "Ahlat'ta yatanlardan birisi de
Korkut Han'dır şeklinde bahseder.
Sirderya havzasında yaşayan Kırgız, Kazak, Karakalpak ve Türkmenler
tarafından ziyaret edilen ve Korkut Ata'nın kabri olarak bilinen bir
mezar daha vardır. Kalinski ile Kızılorda arasında Sirderya nehrinin
Aral gölüne yakın bir yerinde sahilde bulunmaktadır.
Bayburt'un n güney doğusundaki Masat köyünün hemen çıkışında halk
arasında Ali Baba Türbesi denen Türkmen türbesinin Dede Korkut 'a ait
olduğu iddia edilir. Bu tez, şair Orhan Şaik Gökyay tarafından ortaya
atılmıştır.
Dede Korkut Hayatı Kısaca
Türk Büyükleri / Türk Büyükleri Kısaca / Türk Büyükleri Resim Galerisi / Atatürk / Atilla Han / Cengiz Han / Alparslan / Osmanlı Padişahları
Bilim İnsanları
/ Ünlü
Yazarlar /
Ünlü
Ressamlar /
Ünlü Müzisyenler /
Türk Büyükleri
/ Türk Bilim
İnsanları /
Ünlü Matematikçiler
/ Ünlü
Fizikçiler