20. Yüzyılda Bilim ve Teknoloji

20. Yüzyılda Bilim ve Teknoloji
1900
Mendel yasalarının doğruluğu deneylerle kanıtlandı. 1822’de Avusturya’da doğan Gregor Mendel 1856 yılında kalıtımla ilgili çalışmalarına başlamıştı. Bezelyelerle yaptığı deneyler sonunda kalıtmın yasalarını ortaya atan Mendel, kalıtımbilimin (genetiğin) doğmasına olanak sağlamıştır.

1901
Emekli bir Alman subayı olan Ferdinand Zeppelin’in tasarladığı hava gemisi “Zeplin”lerden ilki 2 Temmuz’da Almanya’da Friedrichshafen yakınlarında bir göldeki yüzer hangardan havalondı- Sivil havacı!ıkta ve yolcu taşımacılığında büyük başarılar elde edecek olan bu araçlar, uçaklarla rekabete dayanamayıp gelecekte göklerden silinecekti.

1902
ABD’li genetik bilgini Walter Sutton, Columbia’da öğrenciliği sırasında kromozomların kalıtsal bilgiyi taşıdıgını ve ayrı çiftler halinde bulunduğunu ilk kez ortaya koymuş. Sonraki yıllarda yaptığı çalışmalarla kalıtımla ilgili kromozom kuramının temelini atmıştır.

1903
Motorlu ilk uçuş yapıldı-Orville Wright’ın pilotluğunu yaptığı Flyer adındaki ilk uçak 17 Aralık 1903’te havalanıp yerden üç metre yükseldi, 12 saniye havada kalan uçak sonra sert bir biçimde yere indi. Wilbur ve Orville Wright kardeşler aynı gün iki uçuş daha yaptılar. En uzun uçuş 59 saniye sürdü 260 m’lik bir uzaklığı aştı.

1900
İlk radyonun yapılışı. Elektromanyetik dalgaların varlığını 1864 yılında James Clerk Maxwell ortaya koymuştu. Guglielmo Marconi’yse dalgaları ilkin 9 m, sonra da 275 m ve 3 km’lik uzaklıklara ietmeyi başardı. 1901’de de Atlas Okyasu’nun ötesine ilk mesajını ulaştırdı.

1900
Günümüzde Planck Sabiti olarak adlandırılan eylem kuantumunu, Alman fizikçi Max Planck buldu. Işıma olgusunda enerjinin sürekli biçimde değil, enerji paketleri biçiminde kesikli olarak ortaya çıktıgı varsayımını yapan Planck, herbiri belirli bir enerji miktarını içeren paketlere kuantum adını verdi ve bir kuantumun enerjisinin ışınımın frekansıyla orantılı olduğunu öne sürdü. Bu teori fizikte bir devrim niteliği taşıyordu ve 20. yüzyıla damgasını vuran kuantum mekaniğinin başlangıcı oldu.

1901
Karl Landsteiner, alyuvarlarda hücre zarının dış katmanına yapışan antijen adlı bir maddenin türüne bağlı olarak insanda en az üç temel kan grubu olduğunu gösterdi; bu grupları A, B ve 0 olarak adlandırdı. Bir yıl sonra da A ve B arrtijenlerinin ikisini birden taşıyan AB grubu bulundu.

1903
Bayliss ve Starling, sindirime yardımcı pankreas sıvısının salgılanmasında uyarıcı maddeyi bularak ilk kez hormon kavramını ortaya attılar. Sekretin adını verdikleri bu madde gibi salgılandığı organdan uzakta başka bir organı uyaran bu tür kimyasal maddeleri “uyarmak” anlamındaki Yunanca hormon sözcüğünden türetilmiş hormon terimiyle adlandırmayı da Bayliss ve Starling yaptı.

1904
Ivan Petroviç Pavlov, Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü kazandı.
Hayvanlar üzerinde yaptığı deneylerle şartlı refleks kavramını geliştiren Pavlov, bu ödülü, sindirim salgıları üzerindeki araştırmaları nedeniyle kazanmıştı.

1905
IQ testi uygulandı. Alman psikolog Wilhelm Stern’in ortaya koyduğu IQ (Intelligence Quotient) kavramı Lewis Terman tarafından Stanfort-Biret testinde kullanılmak üzere uyarlandı. Zeka yaşının kronolojik yaşa bölümünün 100’le çarpılmasıyla sonuç elde edilir. Ortalama IQ sayısı 100 olarak kabul edilmiştir. 1 30’un üzerindeki değerler üstün zekalı, 70’in altındakilerse geri zekalı olarak nitelendirilir.

1906
Lee de Forest, elektronları salan elektrot (katot) ile toplayan elektrot (anot) arasına ızgara adı verilen kafes biçimli bir üçüncü elektrot yerleştirerek üç elektrotlu ilk elektronik lambayı (triyot) gerçekleştirdi. Izgaraya uygulanan gerilimin değiştirilmesiyle katot ile anot arasındaki elektron akımının azalıp çoğalması sağlanıyordu. Böylece de triyot lamba yükselteç olarak kullanılabiliyordu. Telsiz iletişimi ve radyonun gelişmesinde triyot lambanın büyük katkısı olmuştur.

1908
Jean Perrin sıvı içinde asılı halde bulunan çok küçük parçacıkların Brown hareketlerini inceleyerek maddenin atomlardan oluştuğunu kanıtladı.

1908
Hans Geiger ilk radyasyon dedektörünü, bugün kullandığımız adıyla Geiger sayacını, yaptı. Manchester Üniversitesi’nde Ernest Rutherford’un yardımcılığını yapan Geiger, yaptığı deneylerle Rutherford’un çekirdeğin atomun merkezinde çok küçük bir yer kapladığını anlamasına yardımcı olmuştu.

1909
ABD’li bir kaşif olan Robert Edwin Peary kuzey kutbuna ulaşmayı başaran ilk insan oldu.

1903
Hollandalı fizyolog Willem Einthoven, kendi adıyla anılan ilk telli galvanometreyi tasarladı. Galvanometre, kalp kasının kasılmasıyla ortaya çıkan değişiklikleri ölçüyor ve kağıt üzerine kaydediyordu. Einthoven bu yönteme elektrokardiyografi adını verdi.

1904
Ernest Rutherford, Radyoaktiflik adını verdiği kitabını yayımladı. İngiliz fizikçi kitabında, bu konudaki çalışmalarının sonuçlarını anlatıyor ve radyoaktif etkinliğin dış koşullardan etkilenmediğini, radyoaktif süreçlerde kimyasal tepkimelere oranla daha fazla miktarda ısı açığa çıktığını ortaya koyuyordu. Ayrıca bu yapıtında radyoaktif dönüşüm sonucunda kimyasal nitelikleri farklı yeni ürünlerin ortaya çıktığını ileri sürüyordu.

1905
Albert Einstein, özel görelilik kuramına ilişkin “Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği” adlı makaleyi yayımladı. Bu makale fizikte devrim niteliği taşır.

1907
Bertrand Boltwood radyometrik tarihleme yöntemini buldu. 1905 yılında uranyumla başlayan radyoaktif bozunumların son ürününün kurşun olduğunu gösteren bilim adamı, 1907’de içlerindeki kurşun-uranyum oranına bakarak bazı kayaçların yaşını ölçme yöntemini geliştirdi. Bu yöntem sayesinde Dünya’nın yaşının tahmin edilmesinde önemli adımlar atıldı. Bu yöntem ayrıca arkeolojide de kullanıldı.

1908
Ford firması “T” modeli denen otomobili piyasaya sürdü. Bu model, bir at almaya parası yeten herkesin alabileceği ucuzluktaydı. Böylece otomobiller yalnızca zenginlerin oyuncağı olmaktan çıkıp günlük yaşamda kullanılmaya başladılar. Kısa bir süre sonra ilk üretim bandını da devreye sokarak seri üretime geçen ilk firma yine Ford olacaktı

1909
Leo Hendrik Baekeland bakaliti buldu. Baekeland 1905’te doğal bir reçine olan gomalakın yerini tutabilecek bir maddeyi sentez yoluyla üretebilmek için araştırmalara başladı. Araştırmaları formaldehit ile fenolün yüksek sıcaklık ve basınç altında yoğunlaşma ürünü olan ve ısıtıldığında yumuşamayan plastik maddelerin ilk örneği olarak çığır açan bakaliti bulmasıyla sonuçlandı.

1911
Norveç’li kaşif Roald Amundsen, 14 Aralık 1911 günü kendisine eşlik eden 4 kişi ve 54 köpekle güney kutbuna ulaştı.

1911
Süperiletkenler keşfedildi. Hollandalı fizikçi Heike Kamerlingh Onnes, belirli şartlarda cıvanın süperiletken olduğunu buldu. Sonradan iki düzineden fazla elementin ve binlerce metal alaşımının da süperiletken olabileceği bulundu.

1912
Kıtaların kayması kuram ortaya atıldı. Aslında bir meteorolog olan Alman bilim adamı Alfred Wegener, başlangıçta tüm kıtaların Pangea adında tek bir kıta olduğu, sonradan parçalanıp dağılarak zamanla günümüzdeki yerlerine ulaştığı görüşüne dayanan kıtaların kayması kuramını ortaya attı.

1911
Ernest Rutherford, atom modelini geliştirdi. Alfa parçacıklarının ince metal levhalardan geçişini inceleyen Rutherfort, alfa parçacığı artı yüklü olduğundan levhadan geçişi sırasında metal atomlarındaki artı yüklerin itici etkisiyle sapmaya uğrayacağını ama parçacığın kütlesi çok büyük olduğu için sapmanın küçük olacağını düşünüyordu. Yapılan deneylerde alfa parçacıklarının gerçekten de genel olarak küçük sapmalar gösterdiği fakat büyük açılarda sapan parçaların da bulunduğu, hatta bazen bir parçacığın yönünü değiştirip geri döndüğü gözlendi. Bu durum o günlerde geçerli olan atom modeline uymuyordu. Böylesine büyük kütleli alfa parçacığını bu denli saptırabilmesi için atomdaki bütün artı yüklerin ve kütlenin çok küçük bir hacimde yoğunlaşmış olması gerekiyordu.. Rutherford, bu fikirden yola çıkarak geliştirdiği atom modelinde atomun, çok kuçük hacimli, yoğun ve artı yüklü bir çekirdek ile bunun çevresinde dönen küçük kütleli ve eksi yüklerden oluştuğunu ortaya koydu.

1911
Polonyalı kimyager Casimir Funk, parlatılmamış pirinçte bulunan ve beriberiyi önleyen maddenin bir tür amin olduğunu belirleyerek buna vitamin adının verilmesini önerdi. Bütün vitaminlerin yapısının birbirine benzediği düşünüldüğünden bu terim kısaca bütün yardımcı maddeler için kulanıldı.

1913
Niels Bohr atomun yapısını açıklığa kavuşturdu ve bunu anlattığı ünlü makalesini yayımladı. Bohr’un atom modeli, özellikle hidrojen atomunun yapısını belirleyen modeli, önceki klasik modellerden köklü biçimde farklıydı. Bu model, kuantum modelini hesaba katan ilk modeldi ve tümüyle kuantum mekaniğine dayanan modellerin öncüsüydü.

1916
Einstein “Genel Görelilik Kuramı” olarak bilinen çalışmasını yayımladı. Bu çalışma bilim dünyasını sarsan görüşler içeriyordu. Kuramın öngörülerinin deneysel kanıtlarıysa ancak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Mayıs 1919’da Gine Körfezi’ndeki Principe adasında ve Brezilya Sobral’de gerçekleştirilen Güneş tutulması gözlemleri sonucu elde edildi.

1918
Tarımda benzin motorlu traktörler kullanılmaya başladı. Üretimin artmasıyla birlikte çiftçiler yalnız kendi gereksinimlerini karşılamak için değil, piyasaya mal satmak için de çalışmaya başladılar.

1921
Soğutucular gündelik yaşamda. Üretilmeye başlayan elektrikli buzdolapları yiyeceklerin saklanmasında yeni bir çığır açtı.

1921
Hermann Rorschach, kendi adıyla anılan ve yansıtma tekniğine dayanan psikolojik testler uygulamaya başladı.

1921
Robot sözcüğü ilk kez kullanıldı. Çek oyun yazarı Karel Capek, Rossum’s Universal Robots (Rossum’un Evrensel Robotları) adını verdiği oyununda verilen emirleri düşünmeden yerine getiren makineleşmiş insanlardan söz ediyordu. Robot sözcüğü Çek dilinde angarya iş anlamına geliyordu.

1916
Karadeliklerin varhğına dair ilk varsayım ortaya atıldı. Alman gökbilimci Karl Schwarzschield, yeterli kütleye sahip cisimlerden kaçış hızının ışık hızına yaklaşabileceğini, bu nedenle doğrudan gözlemlenemeyeceklerini kanıtlamak amacıyla, genel denklemlerden yararlanarak karadelik kuramının temellerini attı. Çekimlerinden ışık dahil hiçbir şeyin kaçamayacağı bu cisimlere karadelik adının verilmesi yaklaşık 50 yıl sonra olacaktı.

1917
Sonar kullanılmaya başladı. Ses dalgaları yoluyla cisimlerin yerini saptayan bu aracın temel ilkeleri Fransız fizikçi Paul Langevin tarafından oraya atılmıştı. Gemilerde ve denizaltılarda genel kullanım alanı bulan sonar, deniz yolculuklarını daha güvenli kıldı.

1920
ABD’de düzenli radyo yayınları başladı. Aynı yıl İngiltere’de de radyo yayınları başlamıştı.

1921
Kanadalı bilim adamları Frederick G. Banting ve Charles H. Best, pankreas özütünden insülin elde ettiler. Bu buluş, şeker hastalığı tedavisinde çığır açtı.

1922
Tutankamon’un mezarı bulundu. Mumyanın bulunduğu odaya ilk kez İngiliz kazıbilimci (arkeolog) Howard Carter girdi. Mısır’da 19. sülale döneminde “Amarna kralları” olarak bilinen Ahenaton, Smenhkare, Tutankamon ve Ay’ın adları firavunlar listesinden silindiği için mezarın yeri unutulmuştu. Bu sayede özgün haliyle, bozulmadan bulunan mezar, birçok arkeolojik bulgu sağladı.

1923
Arthur Compton, X ışınlarının elektronlarla çarpışması durumunda dalgaboylarının değiştiğini belirleyerek bunun nedenini açıkladı. Bu buluş, elektromanyetik dalgaların hem dalga hem de parçacık niteliği taşıyan ikili yapısına ilişkin görüşü doğrulamıştır.

1924
Fransız fizikçi Louis de Broglie, ışığın hem dalga hem de parçacık davranışı gösterdiğini kanıtlayan deneysel bulgulardan yola çıkarak, parçacıkların da parçacık özelliklerine ek olarak dalga özelliklerine sahip olabileceği düşüncesini ileri sürdü.

1926
Rusbilim adamı Vlademir Vernadski, canlı süreçlerin atmosfere katkılarını inceledi ve atmosferdeki azot, oksijen ve karbon dioksiksitin canlılarca üretildiğini belirledi. Biyosfer kavramını ortaya atan da Vernadskidir.

1927
George Paget Thomson, bir elektron demetinin kristal yapılı bir maddeden geçerken kırınıma uğradığını belirledi. Böylece Louis de Broglie’nin, bir parçacığın, Planck sabitinin parçacık momentumuna bölünmesiyle elde edilen dalgaboyunda bir dalga davranışı göstereceği yolundaki öngörüsünü doğruladı.

1927
Sesli sinema filmi yapıldı. 1895 yılında Lumiere kardeşlerin ilk filmi göstermelerinden beri sessiz sinema gündemdeydi. 1927’den sonraysa sessiz filmler yerlerini yavaş yavaş sesli filmlere bıraktılar.

1923
İsviçreli psikolog Jean Piaget, çocukların derslerde yaptığı yanlışların gelişigüzel olmadığını, belli yaş gruplarında özgün yanlışların yapıldığını ortaya koydu. Böylece çocuğun yetişkinliğine değin bir dizi zihinsel gelişim evresinden geçtiği sonucuna ulaştı.

1925
Alman fizikçi Werner Heisenberg, kuantum mekaniğinin matris biçimini geliştirdi. Heisenberg tutulduğu saman nezlesi nedeniyle dinlemeye çekildiği Helgoland adasında, harmonik olmayan salınıcıda kesikli enerji durumlarının açıklanmasıyla ilgili bir problemi çözerek atomun kuantum mekaniğinin geliştirilmesine yönelik programlı araştırılmaların başlangıcını oluşturdu.

1926
bilim adamı Robert Goddard ilk başarılı roket deneyini gerçekleştirdi. Massachussets’e bağlı Auburn kenti yakınlarında bir çiftlikte gerçekleştirdiği deneyde, Goddard’m bir rampadan ateşlediği sıvı yakıtlı roket 30 m yükseldi ve 2,5 saniye havada kalarak 60 metre yol aldı.

1927
Büyük patlama kramı ortaya atıldı. Belçikalı gökbilimci Georges Lemaître’in ortaya attığı kurama göre evren başlangıçtaki bir “süperatomun” genleşmesi sonucu oluşmuştur. Bu kuram sonradan George Gamov tarafından geliştirildi.

1928
C vitamini keşfedildi. Özellikle uzun gemi yolculuklarında ortaya çıkan İskorbit hastalığının tedavisinde C vitaminin etkili olduğu anlaşıldı.

1928
Alexander Fleming, penisilini buldu. Bu antibiyotik ilaçla tedavide yeni bir dönem başlattı.

1930
Plüton gezegeni keşfedildi. Astronom Clyde Tombaugh, Lowell gözlemevinde çalıştığı sıralarda çektiği bir dizi fotoğrafta küçük gezegenlerden daha yavaş hareket eden bir gökcismi saptadı. Bu gök cismi uzun süredir orada olduğundan kuşku duyulan Plüton gezegeniydi.

1931
Alman bilim adamı Ernst Ruska ilk elektronik merceği geliştirdi. Bu mercek elektronları ışık gibi odaklayan bir elektromıknatıstan oluşuyordu. Ruska, seri halde birkaç elektron merceği kullanarak ilk elektron mikroskopunu 1933 yılında yaptı.

1931
Avusturyalı fizikçi Wolfgang Pauli, nötrinoların varlığı tezini ileri sürdü. Pauli, nötrinonun varlığını, radyoaktif beta bozunumuna ilişkin varsayımla enerjinin ve momentumun korunumu yasalarının uyum içinde olmasını sağlamak amacıyla öngörmüştü. Nötrino adı bu parçacığa ünlü İtalyan fizikçi Enrico Fermi tarafından verildi.


1929
Ünlü gökbilimci Edwin Hubble, Evren’in genişlediği fikrini ortaya attı. Hubble’a göre Evren, gökadaların birbirlerinden uzaklaşma hızları ile birbirlerine olan uzaklıkları arasındaki oran sabit kalacak şekilde genişlemektedir.

1930
İngiliz fizikçi Paul Dirac, antimadde kavramını ortaya attı. Dirac, elektronların enerji düzeyleri konusundaki çalışmaları sırasında elektronun karşıt parçacığının varlığını ileri sürdü. Bu çalışma, elektrik yükü dışında her yönüyle elektronun özdeşi olan bir parçacığın laboratuvarda üretilmesiyle sonuçlandı. Bu maddeye pozitron adı verildi.

1931
Karl Jansky, Güneş Sistemi’nin dışından gelen radyo dalgaları keşfetti. 1928 yılında New Jersey’de bulunan Bell Laboratuvarlarında çalışmaya başlayan Jansky, burada telefon haberleşmesini etkileyen çeşitli parazitlerin kaynağını araştırmakla görevlendirildi. Yönlendirilebilir doğrusal bir anten kurarak biri dışındaki tüm girişim kaynaklarını belirledi. Aylar süren çalışmalardan sonra 1931’de, bir türlü saptanamayan bu girişim kaynağının yıldızlar olduğunu buldu. Birkaç ay sonra da bu kaynağın Yay takımyıldızı doğrultusunda olduğunu keşfetti.

1932
James Chadwick atomun içinde elektrik yükü olmayan bir parçacık olduğunu keşfetti. Bu parçacığa nötron adını verdi.

1933
A. N. Kolmogorov, olasılıklar hesabının aksiyomatik kuramının temellerini attı. Bu, günümüzde de kullanılan olasılık kuramının başlangıcıdır.

1934
Frederick ve Irene Joliot-Curie, çeşitli elementleri polonyum atomundan salınan alfa parçacıkları (artı yüklü helyum çekirdekleri) bombardımanına tutarak ilk yapay radyoaktifliği elde ettiler.

1935
ABD’li deprembilimciler Charles Richter ve Beno Gutenberg, deprem ve öteki sismik olayların büyüklüklerini belirlemek için bir öiçek hazırladı.

1938
Fisyonun bulunuşu. Otto Hahn, Strassman’la birlikte uranyumun ürünlerinden birinin, daha hafif olan radyoaktif baryum elementi olduğunu buldular ve bunun, uranyum atomunun daha hafif iki atoma bölündüğünü kanıtladığını anladılar.

1939
Igor Sikorsky, 1939 yılının başında yapımına başladığı VS-300 adlı helikopterin yapımını eylül ayında bitirdi ve ilk başarılı helikopter uçuşunu gerçekleştirdi.

1932
ABD’li birfizikçi olan Edwin Herbert Land, fotoğafların banyo ve baskı işlerinin tek aşamada yapılmasını sağlayan bir yöntem geliştirdi. Işığın kutuplanmasıyla ilgilenen Land, mikroskopaltı boyutlardaki iyodokinin sülfat kristallerini belirli bir doğrultuda yönelmiş halde dizmeyi ve bu dizileri ince plastik bir katman üzerine aktarmayı başardı. Bu çalışmaları sonucunda geliştirdiği ve Polaroid 3 kağıdı olarak adlandırdığı kutuplayıcı kısa sürede yaygın kullanım alanı buldu.

1934
ABD’li kimyacı Wallace Carothers naylonu buldu. 1938’de ticari üretimine geçilen naylon, bileşim yoluyla hazırlanan ilk sentetik polimer lifi olmuş ve yapay elyaf sanayisinin doğuşunu hazırlamıştır.

1935
Japon fızikçi Hideki Yukawa, atom çekirdeğindeki parçacıkları bir arada tutan kuvvetin taşıyıcısı olarak mezon adlı parçacığın varlığını öngördü ve bu parçacığın niteliklerini kuramsal olarak belirledi.

1935
Radarın bulunuşu. İngiliz bilim adamı Robert Alexander Watson-Watt, uçaklara radyo dalgaları gönderip, yansıyan dalgayı alarak ve dalgaların gidiş dönüş süresini ölçerek uçağın varlığını ve uzaklığını 110 km mesafeden belirleyebilen bir sistem geliştirdi. Bu, o güne değin yapılmış ilk pratik radar sistemiydi.

1939
DDT (diklorodifeniltrikloroetan) ilk kez böcek ilacı olarak kullanıldı. İlk kez 1874 yılında üretilen DDT’nin böcek öldürücü etkisi ilk kez İsviçreli kimyacı Paul Hermann Müller tarafından keşfedilmiştir. Bu ilacın kullanımı ileriki yıllarda çevreye ve insanlara da zarar verdiği gerekçesiyle yasaklanacaktır.

1940
Karl Landsteiner kandaki Rh faktörünü keşfetti. İlk kez tespit edildiği bir maymun türünün (Rhesus) adını taşıyan bu faktör, anne ve dölütün kanında bir dizi tepkimeye yol açarak düşük, ölü doğum ve yeni doğan bebekte öldürücü bir hastalığa neden oluyordu.

1941
Helene Taussig ve Alfred Blalock “mavi bebek sendromu” olarak bilinen bozuklukla doğan bebekler için cerrahi tedavi yöntemi geliştirdiler. Bu bebeklerin cildi kanda yeterli oksijen olmadıgı için mavi-mor bir renk alıyordu. İlk ameliyatı 1944 yılında uygulayan Blalock, bu yöntemle birçok yaşam kurtardı.

1941
Albert Lipmann canlı hücrede enerji aktarımı kuramını açıkladı ve ATP(adenozintrifosfat)’nin oynadığı temel rolü kanıtladı. Buna göre canlı sistemlerdeki biyokimyasal tepkimeler, termodinamik yasaların dışında değildir; enerji yoktan var edilemez. Hücreler enerji bakımından zengin moleküller taşıdığı için enerji tüketen tepkimeler oluşur. Bu moleküllerin en bilineni de ATP’dir.

1942
Wernher von Braun ilk başarılı roket deneyini yaptı. Von Braun’un çalışmaları Almanya’da askeri amaçlı roketlerin yapımında kullanıldı. İleriki yıllarda ABD’de kurulan NASA da uzay çalışmaları için gereksinim duyduğu roket teknolojisini Von Braun’un çalışmalarından elde edecektir.

1943
Selman Waksman, verem hastalığının tedavisinde etkili ilk antibiyotik olan streptomisini buldu. Waksman aynı zamanda antibiyotik terimini kullanan ilk kişiydi.

1940
ABD’de ilk renkli TV yayınları başladı.

1940
Millan ve Abelson, uranyumu nötron bombardımanına tutarak ilk yapay element olan neptünyumu elde ettiler.

1940
Fransa’da dört genç rastlantısal olarak Lascaux Mağarası’nı keşfetti. Mağaranın önemi binlerce yıl öncesinden kalma duvar resimleriyle dolu olmasıydı. Sonraları yapılan karbon-14 testi sonucunda bu magaranın MÖ 15 000-13 000 yıllarından kalmış olduğu anlaşılacaktı.

1942
3 Aralık’ta Enrico Fermi, Chicago Üniversitesi’nde atom pili adıyla tanınan uranyum- yakıtlı grafitli ilk nükleer reaktörü yaptı.

1944
İsviçreli farmakolog Daniel Bovet, histamin etkisini engelleyerek vücudun alerji tepkilerini yatıştırabilen antihistaminik ilaçların ilk örneği olan prilamini elde etti.

1945
İngiliz Arthur C. Clarke, yereksenli uyduların Dünya’da birbirinden uzakta yer alan noktalar arasındaki iletişim için röle (aktarma) istasyonu olarak görev yapabileceklerini gösterdi.

1945
J. presper Eckert ve John W. Mauchly ilk otomatik elektronik sayısal bilgisayarı yaptılar. Ertesi yıl John Ragazzini ve yardımcıları ABD Ulusal Savunma Araştırma Komitesi için ilk genel amaçlı tümüyle elektronik prototipi geliştirdiler.

1947
John Bardeen, W. Brittain ve W. Shockley transistörü buldular. Elektrik sinyallerinin yükseltilmesini, denetlenmesini ya da üretilmesini sağlayan bu buluşlarından dolayı üç bilim adamı 1956’da Nobel Fizik Ödülü’nü aldılar. Artık seri halde üretilebilen ve daha az yer kaplayan elektronik aletler yapmak mümkündür.

1947
“Sesduvarı” aşıldı. ABD’li pilot Chuck Yeager, roketlerle takviye edilmiş Bell X-1 adlı uçağıyla saatte 1190 kilometreyi aşmayı başardı. Bu uçuşun ardından birçok havacılık firması sesten hızlı gidebilen uçaklar üretti. Sesten hızlı sivil uçakların ilkiyse uçuşlarına 1976 yılında başlayan İngiliz-Fransız ortak yapımı Concorde oldu.

1942
ABD, atom bombası yapımına yönelik olarak gizli Manhattan projesini başlattı. Robert Oppenheimer’ın başkanlıgında yürütülen proje 1945 yılında sonuçlandı. İlk atom bombası 16 Temmuz 1945’te Albuquerque’te bulunan bir hava üssünde denendi. Ani bir şok dalgası, yoğun ışık yayılması ve sıcaklık dalgalarının ardından gelen mantar şeklinde bir duman bu patlamanın sonuçlarındandı. Bombanın açığa çıkardığı enerji 15 bin ton TNT’ninkine eşitti. Bu denemeden 1 ay sonra Japon kentleri Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atıldı.

1946
ABD’li biyokimyacı Melvin Calvin, yeşil bitkilerin ışık enerjisini, karbondioksiti ve suyu büyümeleri içit gerekli olan bileşiklere dönüştürdükleri fotosentez olayındaki kimyasal tepkimeleri ortaya çıkardı.

1947
Frank Willard Libby, kazıbilimciler, insanbilimciler ve yerbilimciler için çok değerli olan radyoaktif karbonla (karbon-14) tarihleme yöntemini geliştirdi.

1948
Macar asıllı bilim adamı Dennis Gabor, holografi düşüncesini geliştirdi. Mercek kullanmaksızın üç boyutlu bir görüntü oluşturma yöntemi olan holografi, uzun yıllar kuramsal olarak kalacak, ancak lazerin icadından sonra gerçekleştirilecektir.

1952
ABD’li doktor Jonas Salk çocuk felci aşısını geliştirdi.

1952
İlk hidrojen bombası denemesi yapıldı. Büyük Okyanus’taki Biikini atolünde gerçekleştirilen denemede atom bombasından çok daha fazla enerji açığa çıktı. Füzyonbombası, termonükleer bomba ya da H bombası olarak da bilinen bilinen bu bombayı Edward Teller geliştirdi.

1954
George G. Devol, programlanabilir bir robotun patentini aldı. 1961 yılında bu patentlere dayanarak Unimation firması Unimate adlı ilk sanayi robotunu hizmet soktu.

1956
Bilgisayarlar için bilimsel hesaplamaya yönelik ilk yüksek düzeyli dil olan FORTRAN (FORmula TRANslator) geliştirildi. Bunu 1960 yılında geliştirilen Algol 60 (Algorithmic Language) izledi. Algol 60 kesin olarak tanımlanmış ilk programlama diliydi. Aynı yıl, yönetim konusunda uzmanlaşmış bir dil olan COBOL (COmmon Business Oriented Language) ve liste işleme dili olan Lisp (List processor) de kullanılmaya başladı.

1957
Sputnik-1 uzayda. 4 Ekim 1957’de fırlatılan Sputnik-1, yörüngeye yerleştirilen ilk uydu olmuş ve uzay çağını başlatmıştı. Dünya çevresinde bir tam dolanımını 96 dakikada tamamlayan Sputnik-1, 1958 yılında atmosfere girerek yanmıştı.

1948
Richard Feynman, kuantum mekaniği ve elektrodinamik kuramlar üzerine yaptığı çalışmalarını tamamladı. Feynman bu çalışmasıyla eski kuantum elektrodinamik kuramının kimi zaman anlamsız sonuçlara yol açan yanlarını da çözüme kavuşturmuş oldu. Aynı alanda çalışan ABD’li julian Schwinger ve Japon Tomonaga Siniçiro’yla birlikte 1965 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü paylaştı.

1953
J. D. Watson ve F.H. C. Crick tarafından DNA’nın molekül yapısı tanımlandı. Bu modele göre DNA, birbiri çevresindesarılan iki merdivene benzer ikili sarmal biçimindeydi. Bu ikilı sarmal, birbiri çevresinde sarılan iki şeker-fosfat zincirinden ve bu zincirleri birbirine bağlayan baz çiftlerinden oluşuyordu.

1955
Owen Chamberlain ve Emilio Segre karşıt protonu keşfetti. Varlığı kuramsal olarak bilinen karşıt protonu üretmek amacıyla güçlü bir parçacık hızlandırıcısı olan bevatron kullanan Chamberlain ve Segre, 1956’da karşıt nötronun varlığını da doğruladılar.

1958
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) kuruldu. Rusların 1957’de Sputnik uzay aracını fırlatmasının ardından ABD kongresi tarafından 1915 yılında kurulmuş olan Ulusal Havacılık Danışma Komitesi çerçevesinde oluşturuldu.

1959
Christopher Cockerell ilk hoverkraftı yaptı. Bir hava yastığı üzerinde yol almak üzere tasarlanmış bu araçlann hem karada hem de denizde gidebilme gibi bir avantajları vardı. Ne var ki, kullanımındaki bazı güçlüklerden dolayı hoverkraftlar kendilerinden bekleneni veremediler.

1961
İnsanlı ilk uzay uçuşu 12 Nisan’da SSCB tarafından gerçekleştirildi. Kozmonot Yuri Gagarin, Vostok-1 adlı uzay aracıyla Dünya’nın çevresini 108 dakikada dolaştı.

1964
Uluslararası uydularla telekomünikasyon örgütü Intelsat kuruldu. Bu tarihten sonra ilk uydusunu fırlatan Intelsat böylece 240 komünikasyon devresi ve 1 televizyon kanalının gereksinimini karşılayabiliyordu.

1967
İlk kalp nakli gerçekleştirildi. Güney Atrikalı cerrah Christiaan Barnard, tedavi olanağı kalmamış ağır bir hastanın kalbini bir trafik kazasında ağır yaralanarak hastahaneye getirilen ve ölmek üzere olan birinin kalbiyle değiştirdi.

1969
ABD Savunma Bakanlıgı ARPANET (Advanced Research Projects Agency) projesini başlattı. 1965 yılında MIT Lincoln Laboratuvarlarında ilk kez iki bilgisayar birbirine bağlanmış ve karşılıklı veri alış verişinde bulunmuşlardı. ARPANET projesi kapsamındaysa dört üniversitenin bilgisayarları, araştırma, eğitim ve hükümet uygulamalarını yürütmek için birbirine bağlandı. Hükümet bu projeye başlarken olası bir düşman saldırısı ardından iletişimin kesilmesi durumunda klasik iletişim yollarına alternatif olacağı düşüncesini taşıyordu. Bu proje günümüzde kullanılan internetin başlangıcı niteliğindeydi.

1960
T. H. Maiman, yakuttan bir çubuk kullanarak ilk lazer aygıtını yaptı. Bu konuda daha önceden de çalışmalar olmasına karşın bugün anladığımız anlamıyla yaplan ilk lazer Maiman’a aittir:

1961
ABD’li fizikçi Murray Gell-Man ve israilli fizikçi Yuval Ne’eman, parçacıkların sınıflandırılmasına ilişkin ve sekizli sınıflama ya da SU(3) denen bir sınıflama şeması önerdiler. Bu şema, kuvvetli etkileşime giren parçacıkların daha temel parçacıklardan oluştuğunu öngörüyordu. 1964 yılında Gell-Mann, bu şemanin fiziksel temeli olarak kuark kavramını ortaya attı. Fizikçi parçacıklara-bu adı verirken james-Joyce’un Finnegans Wake romanında geçen uydurma bir isimden esinlenmişti.

1965
Arno Penzias ve Robert Wilson, evrende 3 kelvinlik artık bir ısıl enerjiye karşılık gelen bir fon ışıması (Cosmic Backround Radiation) keşfettiler. Günümüzde bunun evrenin milyarlarca yıl önceki oluşumu sırasında gerçekleşen başlangıç patlamasından günümüze ulaşan bir artık fon ışınımı olduğu görüşünde birleşilmektedir.

1967
İngiliz gökbilimciler Antony Hewish ve Jocelyn Bell ilk pulsarı keşfettiler. Hewish ve Bell, bu buluşlarının radyo dalgalarındaki hızlı ve ani oynamaları kaydetmek amacıyla özel olarak tasarlanmış bir radyoteleskop yardımıyla gerçekleştirdiler.

1969
21 Temmuz’da ABD’li astronotlar Neil Armstrong ve Edwin Aldrin Ay’a ayak basan ilk insanlar oldular.
1970 Kömür, petrol gibi fosil yakıtların kullanılmaya başlamasından sonra gösterilen ilginin azaldığı rüzgar enerjisi yeniden gündeme geldi. Tüm dünyada fosil yakıt rezervlerinin sınırlı ve gittikçe tükeniyor olması buna seçenek oluşturacak enerji kaynakları bulmayı gerektiriyordu. Binlerce yıldır insanlığın mekanik amaçlarla kullandığı rüzgar enerjisi artık enerji üretmek için de kullanılmaya başlıyordu.

1972
@
Elektronik posta (e-mail) geliştirildi.

1973
İlk mikrobilgisayar üretildi. Önceki bilgisayarlara göre daha küçük olduğu, tek bir kullanıcıya hizmet verdiği için bu bilgisayarlara mikrobilgisayar adı verilmişti. Fransız R2E şirketi tarafından piyasaya sürülen bu mikrobilgisayarın adı Micral’di.

1975
Apple-1 bilgisayarlar piyasada. Apple Inc. firmasından Steve Woznaik ve Steve Jobs’un
tasarladığı Apple-1, 1976’dan itibaren insanlar tarafından benimsenerek önemli bir ticari başarı sağladı.

1978
İlk tüp bebek dünyaya geldi.
İngiltere’de yapay dölleme sonucu hamile kalan bir kadın doğum yaptı. Bu tarihten sonra yapay dölleme yoluyla doğan tüm çocuklara tüp bebek denmeye başlandı.

1981
IBM PC (Personal Computer) kişisel bilgisayarlar piyasada. Mikrobilgisayarların gündelik yaşama girmesi büyük ölçüde bu bilgisayarların ve Microsoft firmasının hazırladığı MS/Dos işletim sistemi sayesinde olmuştur.

1971
Amerikan sondası Mariner-9 Mars gezegeni çevresinde yörüngeye girdi ve yaklaşık bir yıl boyunca gezegenin yüzey haritasını çıkardı.

1971İlk uzay istasyonu olan Salyut-1 Ruslar tarafından Dünya yörüngesine oturtuldu. Bilimsel gözlem ve araştırmalar yapacak olan Salyut uzay istasyonu, oldukça yakın bir yörüngeye oturduğundan giderek Dünya’ya yaklaştı ve altı ay sonra atmosfere girdi.

1972
İlk Mikroişlemci (Intel 4004) yapıldı. Bu, üzerine 2300 transistör yerleştirilmiş 7 mm x 7 mm boyutlarında, kare biçiminde silisyum bir plaktı. 4 bit değerinde kelime işleme gücü vardı.

1974
Amerikan sondası Mariner-10 Merkür gezegenine yaklaştı ve gezegenin yüzey haritasını çıkarttı.

1976
Uzay sondaları Voyager-1 ve Voyager-2 fırlatıldı. Güneş sisteminin dış bölümündeki gezegenleri gözlemleyen ve bu gezegenler hakkında Dünya’ya bilgiler yolayan uzay araçları Güneş Sistemi’nin hiç bilinmeyen yönlerini de ortaya çıkardı.

1992
Büyük patlama kuramının kanıtları bulundu. Lawrence Berkeley Laboratuvarları ve California Üniversitesi’nin ortak yürüttüğü bir projede, George Smoot başkanlığındaki bir grup araştırmacı, COBE (Cosmic Backround Explorer) uydusunun evrendeki fon ışımasındaki ısı dalgalanmalarının büyük patlamadan kaldığını keşfettiler.

1994
Karadeliklerin varlığına ilişkin kanıtlar bulundu. Hubble uzay teleskopunun verilerine göre 52 milyon ışık yılı ötede bir karadelik gözlendi. Kardeliklerin varlıgı Albert Einstein tarafından genel görelik kuramı kapsamında öngörülmüştü. M87 adı verilen bu karadelik, Einstein’ın öngörüsünün bir kanıtı niteliği taşıyor.

1995
Bilim adamları gezegen sistemine sahip güneş benzeri yıldızlar keşfetti. İki grup gökbilimci üç ay arayla çevresinde gezegenler olan yıldızlar buldular. Aslında 1994 yılında Güneş sistemi dışında da gezegenler bulunmuştu. Ne var ki bunlar ölü yıldızların, pulsarların çevresinde dönüyorlardı. Dünya’dan 42 ışık yılı uzaklıkta bulunan yeni gezegenlerse güneşimiz benzeri yıldızların çevresinde dönüyorlar.

1997
Viking uzay sondalarından yıllar sonra Pathfinder, Mars’a inen ilk araç oldu. Dünya’dan 1996 yılında fırlatılan araç, yaklaşık 500 milyon kilomtre yol aldıktan sonra Mars’a “düşürüldü.” Pathfinder, Vikinglerin kaldığı yerden Mars hakkında bilgiler iletti dünyaya.

1997
İlk genetik kopyalama gerçekleştirildi. Bir grup İskoç bilim adamı Şubat ayında ergen bir memelinin genetik kopyasını yarattıklarını duyurdular. Bu, genetik alanındaki birçok uzmanın gerçekleştirilmesine olanaksız gözüyle baktıgı bir işlemdi. Dolly adlı koyunun kopyalanmasının başarıyla sonuçlandığının duyurulması beraberinde yeni tartışmaları da getirdi. Bunların en başta geleni de kopyalamanın ahlaki yanıydı. Bu teknikle insan kopyalamanın zararları üzerinde duruldu ve bunun yalnızca tarımsal ve tıbbi amaçlarla kullanılması gerektiği vurgulandı.

1993
En yaşlı dinozor bulundu. Arjantin’de And Dağları eteğindeki Ischigualsto doğal parkında bulunan bu dinozorun bir evoraptor olduğu açıklandı. 1 metre boyunda, 11 kilo ağırlığında olduğu anlaşılan bu dinozorun yaklaşık 225 milyon önce yaşadığı açıklandı. Arka ayakları üzerinde yürüyen evoraptorlar, etobur canlılardı.

1994
Jüpiter’e kuyrukluyıldız çarpışı gözlendi. 4.8 milyon kilometre uzunluğundaki kozmik dev kuyrukluyıldızın adı, onu keşfeden gökbilimcilere atfen Shoemaker-Levy 9’du. 16 Temmuz’da başlayan çarpışma günlerce sürmüş ve 21 Temmuz’da sona ermişti.

1995
İki ayağı üzerinde yürüyebilen insansıların en eski örneği bulundu. Prof. Mealakey ve çalışma arkadaşları Kenya’nın kuzeyinde yürüttükleri çalışmalarda Austrolopithecus anemensis adını verdikleri bir insansı kalıntısı buldular. 4,2 ile 3,9 milyon yıl önce yaşamış olan bu insansı, türün bilinenden 500000 yıl önce ayağa kalktığını gösteriyordu.

1996
Uzay Teleskopu milyarlarca yeni gökada keşfetti. Her gökadanın yaklaşık 50-100 milyar yıldız içerdiğini söyleyen gökbilimciler bunların bilinen gökada biçimlerinden farklı olduğunu da açığa çıkardılar. Bu bulgularda spiral ya da eliptik olmayan, daha önce görülmemiş şekillerde yeni gökadalar da vardı.

1997
Güneş sisteminde Dünya dışında bir yaşam olasılığı, Jüpiter’in 16 uydusundan biri olan Europa’da olabileceği bulundu. Galileo uzay sondasının gönderdiği ayrıntılı Europa yüzey görüntülerinde gezegende buz tutmuş bir okyanus gözlemlendi. Bu da yaşam için gerekli olan suyun varlığını gösteriyordu.

1999
Galileo uzay aracı Jüpiter’in uydusu lo’da bir volkan patlaması görüntüledi. Güneş sisteminde görülen en büyük volkan olduğu belirtilen dev volkan, 1,5 km yüksekliğinde lav püskürtüyordu.

YahyaKarakurt

Yahya Karakurt - Web Sayfası

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir