ROMANTİZM: ( 
		1810- 1850 ):Sanatta 
		bir akım olup, bir üslup aşaması değildir. Romantizm yalnız 
		efsanevi, antik ve dinsel ortaçağ konularının değerlendirildiği bir 
		anlayış olup, özellikle resimde değişik tenkin değerler göstermektedir. 
		Konuları daha çok duygusal yönden ele aldılar. Edebiyat, müzik ve şiirde 
		de etkili olmuştur. Genellikle manzara ve toplum yaşantısını ele alan bu 
		gurubun ressamları, 
		doğa ve insan sevgisini belirtmeğe çalışmışlardır. Romantik bir heykel 
		sanatı olmamıştır.Bu akımın öncü sanatçıları; Delacroix, Corot, Goya ‘dır.
		REALİZM( Gerçekçilik): 1839 
		yılında ortaya çıkan Realizm, konu ve üslup bakımından yaşamı ve doğayı 
		olduğu gibi yansıtma, biçimleme anlayışıdır. Toplumun yaşamını gerçek 
		boyutlarıyla ortaya sermektir.Realizm anlayışı içinde, doğadaki oranlar, 
		plastik değerler, renk ve ışık değerleri aynen yansıtılmaya çalışılır. 
		Öncü sanatçıları; Millet, Courbet ve Daumier ‘dir.
		EMPRESYONİZM( Izlenimcilik) : Avrupa 
		resminde ilk olarak geleneksel resimden ayrılmayı başaran ve 
		Rönesans’tan beri izlenilen atölye resminin siyah-beyaz, ışık-gölge ve 
		bilimsel perspektif kurallarının çözülmesine başlangıç olan sanat 
		eğitimi. Bu akım 1877’ de Paris’te doğmuştur. 
		
		Empresyonizm, doğadan 
		alınan izlenimleri güneşin 
		yedi rengi ile boyama anlayışına dayanır. Çizgi ve resim inşası ortadan 
		kalkmış ve renklerle izlenimler, karalama fırça notları olarak tuvale 
		aktarılmaya başlanmıştır. Böylece resimde satıhlaşma doğmuş ve çizgi 
		perspektifi de tarihe karışmıştı. Bu akım bundan sonraki bir çok akım 
		için hareket kaynağı olmuştur. Bu akımın bazı özellikleri daha önceki 
		çağlarda Velezquez, Goya, Turner, Delacroix ‘de görülmekteydi. Ancak bu 
		ressamlar doğadan aldıkları izlenimleri güneş renklerini kullanmadan 
		resmetmişlerdi. Bu akımın kurucuları atölye çalışmalarından çok açık 
		havada çalışmaya önem vermişlerdir. Çünkü aradıkları canlı ve temiz 
		renkleri açık havada bulmuşlar, koyu ve karanlık renklere resimlerinde 
		yer vermemişlerdir. Renk karışımları ile eşyanın hacim etkisi sağlamaya 
		çalışılmıştır. Bu akımın öncü sanatçıları; Manet, Monet, Sisley, Renoir, 
		Degas, Pisarro ve Cezanne’dir.
		FÜTÜRİZM(Dinamizm-hareket): 1909’da 
		İtalya’da önce şiir de sonra resimde ortaya çıkan görüş. Geçmiş ve 
		geleneksel görüşleri reddeden bir akımdır. Fütürizm de yapılmak istenen 
		şey; evrendeki hareketin bir anını resmetmek değil, hareketin kendini 
		duyurmaktır. Bu akıma göre her şey hareket halindedir ve değişmektedir. 
		Hareket halindeki varlıkların gözde bıraktıkları etki algılanıncaya 
		kadar hareket yeniden değişir. Bu nedenle koşan bir at dört değil yirmi 
		dört ayaklıdır ve ayaklarının hareketi de üçgen biçimindedir. Fütürizm, 
		aynı anda çeşitli yaşantıları değerlendirmek için saydam kübist eşya 
		analizini kabul etmiştir, hareket çıkış noktası olmuştur. Sanatçıları 
		Boccioni, Balla, Severeni’dir.
		PUVANTİLİZM( Noktacılık): Neo-Empresyonizm(Yeni 
		izlenimcilik) diye de sanat tarihine geçmiş olan bu akım Empresyonist 
		görüşlerin etkisinde kalmış ve bir bakıma da onun devamı sayılır. 
		Puvantilistler bilimsel metotlarla renk karışımını uygulamışlardır. Amaç 
		göz yolu ile renk karışımını sağlamaktır. Bu akımın sanatçıları renkleri 
		paletlerinde karıştırmayıp direk tuval üzerinde noktalar halinde koyarak 
		çalışıyorlardı. Öncü sanatçıları; Seurat ve Signac’tır.
		POST EMPERSYONİZM( Art izlenimcilik): Empresyonizm 
		akımının etkisinde kalan fakat onun sınırlı kurallarına bağlanmayan 
		sanatçıların yoludur. Empresyonizmin ışık renkleri ile atmosfer 
		oyunlarına önem vermeyerek, eşyayı sağlam bir inşa içinde göstermek 
		isteyen ve güneş renkleri ile yetinmeyerek bütün renkleri paletlerine 
		alan ve doğayı yeniden biçimleyen ressamlardır. Sanatçının kendi 
		mizacını da resmin konusu içine alan bir akımdır. Öncü sanatçıları; Cezanne, Van 
		Gogh, Gauguin, Lautrec ve Munch’tur.
		FOVİZM(Yırtıcılık): Bu 
		akımın öncüleri; Matisse, Dufy, Vilaminck, Derain’dir. Resimlerinde 
		renkler bir birlerine hemen hemen hiç karışmamış, biçimlerde de derinlik 
		yoktur. Bir tabloya bakarken onun neyi göstermek istediğini unutmak 
		gerek diye düşünüyorlardı.
		EKSPERSYONİZM(Anlatımcılık): Ekspersyonizm 
		bir hayat anlayışı, bir dünya görüşüdür. Fakat bu görüşte önemli olan 
		ruh durumudur. Doğa ikinci planda kalır.Bu akımın sanatçıları 
		kendilerini boğan,ezen ızdırapları sanatlarına sokmuşlar, haksızlıklara 
		karşı olan isyanlarını renk ve biçim görüşüyle anlatmaya çalışmışlardır. 
		Yapıtlarında kadın vücutlarını çekinmeden çirkinleştiriyorlar, insan 
		yüzlerini korkunç ve iğrenç görünümde çiziyorlardı.Çizgileri kaprisli, 
		renkler ise fovistlerin ki kadar cesaretliydi. Sanatçıları; Van 
		Gogh, Munch, Kırchner, Nolde, Rouault, Modigliani.
		KÜBİZM : Picasso ve 
		Braque’nın çalışmalarının etkisinde adlandırılan bir sanattır. Kübizm, 
		doğa görünüşlerini geometrik bir parçalamaya tabi tutup, tablo yüzeyini 
		doğa unsurlarından kurtararak yeniden inşa etme amacını güder. Figürün 
		tümünü basitleştiren geometrik inşa, sentetik kübizm, bir figürün her 
		taraftan görünüşünü dikkate alarak yapılan parçalamaya ise analitik 
		kübizm denir. Bu hareketin çıkış noktası Cezanne’nin 
		her cismi bir koni, silindir, prizma gibi üç boyutu olan geometrik oylum 
		üzerine oturtmak amacından doğmuştur. Bu akımın sanatçıları, 
		empresyonizmdeki renk oyunları yerine varlıkların geometrik biçimlerini 
		ön plana alıyorlardı. Öncü sanatçıları; Brague, Griss, Leger ve kurucusu 
		olan Picasso ‘dur.
		ORFİZM: Kübizmin 
		bir kolu olan, renge ve renk uyumuna önem veren sanat anlayışıdır. 
		Delaunay’ın resimlerinde , Picasso ve Brague kübizminin aşıldığı, şiirli 
		ve müzikli bir anlatıma varıldığı açıklanmıştır. Bu sanatçı ve akımın 
		özelliği; İzlenimcilerin saf renklerine bağlı olup, Seurat’ın 
		yaratıcılığını da beğenirdi. O, saf anlatımın, simültane kontrastlar 
		üzerine kurulması gerektiğine ve bunun, renklerin dinamizmini ve 
		varlığını anlatmak için biricik olanak olduğuna inanıyordu.
		 
		
 
		
		
						
	
		
		 
		 
				
	
		SEMBOLİZM (Simgecilik) : Fransa 
		‘da 1880 yıllarında önce edebiyatta, sonra resim de ortaya çıkmıştır. 
		Realizme ve Empresyonizme karşı çıkan ve düşünceyi sembollerle ifade 
		etmeyi deneyen bir sanat görüşüdür. Dini ve mistik öğelere ağırlıklı 
		olarak yer verildi. Öncü sanatçıları ; Gustave Moreau, Chavannes, Redon 
		ve Belçikalı Ensor’ dur.
				
	
		SOYUT SANAT ( abstrakte,mücerret): Doğa 
		görüntülerine bağlı olmayan bu sanat akımı, 20. yy’ın resim ve heykel 
		anlayışında yeni bir dünya görüşüdür. Soyut sanat, eşya, doğa ve 
		canlıların görünüşlerinden faydalanmayı reddedip, resimde renk, çizgi ve 
		düzlemleri düzenleyerek bunlarla heyecan verici kompozisyonlara ulaşmayı 
		amaçlar. Soyut sanatı ilk ortaya atan 1910 yılında ilk eserini veren 
		Kandinsky olmuştur. Soyut sanat ile nonfigüratif sanatı birbirinden ayrı 
		tutmak sorun olmuştur. Bu sanatın başlangıcı doğadandır, sonu ise 
		doğadan tamamen uzaklaşmıştır. Oysa nonfigüratifte, başlangıçtan 
		itibaren, doğaya bağlı olmadan bir çalışma söz konusudur. Öncü 
		sanatçıları; Kandinsky ve Mondrian’ dır.
		POP-ART : Popüler 
		sanatın kısaltılmış adıdır. Pop-art ismi 1954’te İngiliz sanat 
		eleştirmeni Lawrence Alloway tarafından kullanıldı. 1960’lardan bu yana 
		İngiltere ve Amerika’da ayrı ayrı doğup gelişmiş bir sanat akımıdır. 
		Özellikle Amerika’da günümüzün en yaygın anlayışıdır. Pop-art, 
		Dadacıların kolajlarından tutunda kendinden önceki öncü akımları adeta 
		yeniden fakat daha kuvvetle canlandırmakta ve sürdürmektedir. Bu akım 
		sanatçıları, endüstri ürünü artıklarından gazete parçalarına, insan ile 
		diğer canlı ve eşyalardan alınmış mulajlardan, hazır doğa nesnelerine 
		kadar ne bulunursa kullanılmış ve bir sanat yapıtı olarak sunmuşlardır. 
		Pop-art gerçek ile görüntünün farkını çarpıcı bir biçimde ortaya koyar 
		ve makineleşmiş hazırcı insanı eleştirir. Pop-art teknikleri içinde 
		şablonlar, boya tabancası, baskı resimler, ipek baskının tuval resminde 
		kullanılması vardır. Amerikalı Pop-art sanatçıları; Lichtenstein, Warhol 
		gibi ...İngiliz Pop-art’çılar; Paolozzi, Hamilton, Peter Blake, Allan 
		Jhones, vb.
		
				
	
		OP-ART: Lekecilik 
		ve hareket resmine karşı 1960’tan itibaren optik sanat anlamına gelen 
		Op-art gelişti. Bu anlayışta, sanat yapıtını kurallarla bilimsel olarak 
		düzenleme önem kazandı.Rastlantıya dayanan içgüdüsel otomatik yazı 
		resmi( içgüdüsel-nonfigüratif), bu anlayışın tam karşıtı olmaktadır. 
		Op-art resimde üçüncü boyut etkisini verme eğiliminin soyut sanatta 
		ortaya çıkan şeklidir. Bunun için geometrik biçimler ritmik biçimde 
		düzenlenmiş ve bu biçimler üzerinde renkle modle yapılmıştır. Op-art, 
		yeni konstrüktivist, geometrik biçimleme yöntemleriyle akrabadır ve 
		onların olanaklarından geniş olarak yararlanmıştır. Josef Albers ile 
		Vasarely’nin temsil ettiği Op-art, optik aldatmalara dayanan çalışmalara 
		sahiptir. Ve resim sanatına, aldatıcı bilimsel perspektif resmine itibar 
		etmeyen yeni bir konstrüktivizm ve doğasal olmayan yeni bir optik 
		görüntü getirmiştir.
		
				
	
		SÜPREMATİZM: Soyut 
		geometriciliği benimseyen bir resim anlayışıdır. Bu terimi Maleviç kendi 
		geometrik soyutlaması için kullanmıştır. Maleviç 1913’te sanatı objeye 
		bağlı görüşten kurtarmaya çalışmıştır,bunu da kübizmin ışığında 
		yapmıştır. Maleviç soyut resimde bulunan bütün ekspresyonist ve hikayeci 
		öğelerin ortadan kaldırılmasını ve mutlak saf biçimlerin, basit 
		uyumların kurulmasında kullanılmasını önermektedir. Süprematistler açı, 
		çember, dikdörtgen ve haç biçimlerini kullanmışlardır.
		Ünlü Ressamlar 
		/ 
		
        
		Perspektif Nedir? / 
		Kübizm / 
		Empresyonizm /
		
		En Değerli 10 Tablo /
		
		Ünlü Ressamların Ünlü Eserleri /
		Karakalem 
		Çalışmaları 
		Bilim İnsanları 
		/ Ünlü 
		Yazarlar /
		Ünlü 
		Ressamlar / 
		Ünlü Müzisyenler /
		Türk Büyükleri 
		/ Türk Bilim 
		İnsanları /