Atatürk’ün
ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında
Yalova’da bulunduğu sırada, ciddî olarak hastalandı. Buradaki tedavi
olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara’ya yaptığı yorucu
yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu.
Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta
olmasına rağmen, Mersin ve Adana’ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında
askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran
Atatürk,
çok yorgun düştü. Ülkü edindiği millî dava uğruna kendi sağlığını hiçe
saydı. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs’ta
Ankara’ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul’a gitti.
Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu. Deniz havası iyi
geldiği için, Savarona Yatı’nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke
sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul’a gelen Romanya kralı ile
görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938’de
Hatay Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi Atatürk’ü çok sevindirip moralini
düzeltti.
Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi
oldu. Fakat, çok arzuladığı hâlde, Ankara’ya gelip cumhuriyetin on
beşinci yıl dönümü törenlerine katılamadı. 29 Ekim 1938’de kahraman Türk
Ordusu’na yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu.
“Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle
beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!” sözü ile Türk
Ordusu’nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda “Türk vatanının ve Türk’lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü
tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve
amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız
vardır” diyerek Türk Ordusu’na olan güvenini belirtmiştir.
Atatürk 1 Kasım 1938’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış
töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celâl Bayar
okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi
konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür
konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü
olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi’nin geliştirilmesi, Ankara
Üniversitesi’nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin
kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve
Türk Dil kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı.
Ayrıca Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine
ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu’nun uygulamaya konulmasından
duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk, ölümüne kadar memleket
meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı.
Atatürk’ün hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasımda
sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün
memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk’ün kalbi
onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması
için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu.
Dolmabahçe Sarayı’nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş
geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa
Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı.
Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa
büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde
bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı
belirten mesajlar gönderdiler.
16 Kasım günü Atatürk’ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı’nın büyük
tören salonunda katafalka konuldu. Üç gün üç gece, gözü
yaşlı bir insan seli ulu önderine karşı duyduğu saygı,
minnet ve bağlılığını ifade etti.
Cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı’na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyi İzmit’e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara’ya getirilmek üzere hareket edildi. Atatürk’ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkam, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk’ün tabutu katafalkta alınarak. Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre kondu.
Mustafa Kemal Atatürk, önce annesi Zübeyde Hanım’ın ısrarı ile Mahalle Mektebi’ne kaydolmuş, daha sonra ise babası Devamı için tıklayınız...
Makbule Hanım Ağabeyi Atatürk’ün bir insan olarak çeşitli yönlerini de içtenlikle anlatır. Ağabeyinin çocukluk yıllarına dair Devamı için tıklayınız...
Atatürk, doğruyu söylemekten asla çekinmezdi. "Ben, düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim.yanlışım varsa Devamı için tıklayınız...